Bize ne oldu ki, nasıl bir tesirle asıl yapımızdan koptuk ve başkalaştık?
Korona, bir yılını doldurdu ve zayiat devam ediyor. En yakınlarımızı, arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, işimizi kaybediyoruz.
Her ne kadar Kovit -19 olarak ortaya çıktığı yılın adıyla anılıyor olsa da, 2020'i "felaket yılı" olarak hafızalara kazıdı. Umutla beklediğimiz 2021'in ilk çeyreğinde cemreler nevruz müjdesi verirken, biz bir bahar hülyasından hâlâ çok uzağız. Uyarılarla birlikte korku ve endişe hâlâ sürüyor.
Virüs, "mutant" dedikleri başkalaşım ve değişimle yaşamaya ve de yaşatmamaya andiçmiş sanki! 71 vilayette aslıyla birlikte hüküm sürdüğünü açıkladılar ama ne gam! "İnsan" olarak bizdeki değişimi şöyle gözlemleyebiliriz?
Evet, değiştik, hepimiz değilse bile çoğumuz mutantız, insanın mutant haliyiz sanki ve fakat farkında değiliz! Maskelerimizin arkasına derinlemesine bakarsak belki bunu görebiliriz. Yok göremiyor isek çocuklarımıza, akraba ve arkadaşlarımıza ve tüm ilişkilerimize bakmamız gerekecek.
***
Önce şu "mutant" dediğimiz olay nedir ona bir bakalım. Nasıl bir durumdur ki şaşırtıcı değişimlere sebep oluyor.
Biyolojik bir tabir mutant; Organizmanın yani canlı hücre yapısının, hiper bir ışınıma yani radyasyona yani dış tesire maruz kalmasıyla çekirdeğinden DNA'sına kadar bozulmaya, bozunmaya uğraması..
Canlının fizyolojik ve biyolojik olarak değişmesi olarak tarif ediliyor.
***
Ne yani, insan olarak biz de böyle köklü bir değişime mi uğradık? Adı, yapısı ve ilişkileriyle artık İNSAN özelliği göstermiyor muyuz, bunu mu demek istiyorsun?
Eh, bir bakıma..
Bize ne oldu ki, nasıl bir tesirle asıl yapımızdan koptuk ve başkalaştık?
Çok derin ve hayatî bir soru bu, herkesin aynanın karşısına geçip kendisine sorması lazım.
***
İnsan, yaradılış itibariyle ve kelime manasıyla "ünsiyet" sahibi demek oluyor, zaten adı da oradan geliyor; "Arkadaşlık, ahbaplık, tanışıklık, iyi güzel ilişki" demektir ünsiyet, peydah etmek için gayret gerekiyor. İnsanın insanla anlaşması zordur da ondan, çünkü her insan içinde kocaman bir EGO besler. Bütün kavga, döğüş-çekiş, rakiplik duygusu bundan ileri gelir.
Çoktan unuttuk bu ünsiyet gibi kelimeleri, dağarcığımızda kalan "gel-git, aldım-verdim, onu oraya koyma, bu iyi değil, tamam-haydi" gibi 100 kadar kelimeyle günlük işlerimizi yürütür, yönetir olduk.
***
Sokağa bakın, komşunuza, ilişkinize, arkadaşlıklarınıza..
En son kimin imdadına yetiştiniz?
Alacağına vereceğine bakmadan kime gerçek sevgi gösterip samimiyet kurabiliyoruz?
100-200 kişinin oturduğu mamur sitelerde kaç kişiyle selamlaşıp hal hatır soruyoruz? Hele şimdi pandemi yüzünden asansörde bile bir başkasıyla beraber olmak istemiyoruz.
Özellikle kentlerde aile ilişkilerimiz facia.. "Yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz" çocuklarımızın kölesiyiz adeta. "Kıyamet yaklaştığında anneler efendilerini doğuracak" sözü yaşanır oldu. Mahalle parkının kuytu bir köşesinde araç içinde kızlı erkekli gençlerin yatsı ezanları okunurken müzik eşliğinde ne konuşup neyi paylaştıklarını sanıyorsunuz?!