GEL DE YAZMA
13 Ekim Ankara için özel bir gün, geçen
Salı Ankara’nın BAŞKENT oluşunun 97. yıldönümüydü. 2023’te ASIRLIK BAŞKENT olarak
dalya diyecek. Kutluyoruz ve NİCE YILLARA diyoruz Ankara’mız için. Şehir tarihi
bakımından önemlidir, hatırlanmalı ve anlatılmalıdır. Sadece Ankara’da
yaşayanlar değil, bilhassa gençler bilmeli ve tarihten habersiz yetişmemelidir.
İnşa için mutabakat şart, yazık ki yaşanmış
olayda bile mutabık olamıyoruz. Şehir simgesinde bile anlaşamayıp kavga eden
bir toplum olduk. Biri geldi Hitit heykelinde karar kıldı, ötekisi kale dedi.
Atakule’li şehir amblemi de yakında yeni bir tartışma ile neye dönüşür bilemem.
Paris’in flamasındaki gemi figürü “ne alâka” diye değiştirmeyi hiçbir Fransız
düşünmemiş. Boş işlerle uğraşmayı çok seviyoruz.
****
Ankara’nın Başkent ilan edilişinin 97.
Yılı anısına “armağan” kabilinden somut bir etkinlik bir açılış duymadım, mesajla
yani lafla geçiştirdik. Atatürk bitmez tükenmez bir hazine, harca harca bitmez.
Böyle günlerde hemen düne dönülür ve Heyet-i temsiliye’den Milli Mücadeleye
Kuvva nutuklarıyla kutlama masa başında tamam olur. Bu defa da öyle olmuş
Başkan Yavaş’tan Taşdelen’e 97. Yıldönümü mesajlarla kutlanmış.
Böyle özel günlerde bilhassa şehir
yöneticileri kapalı kapılar ardında Londra, Paris, Viyana gibi batı
başkentlerini internetten incelemeliler; tarih nasıl korunmuş, şehir nasıl
temizlenmiş görmeliler, çatı estetiğinden şehir aydınlatmasına nasıl yapılıyor
bilmeliler. Adamlar başkentlerine bilhassa özel önem veriyorlar, temizliğini de
adam gibi yapıyorlar. Biz de çöp arabalarının ardından bir ekip daha çıkarmalı
ki etrafa saçılanlar toparlansın.
****
Londra’da 5 tane hava alanı varmış, 300
dil konuşuluyormuş hayret ettim. Bizim şehirlerin cadde ve sokaklarında da
Türkçe unutuldu. Her türden yazı, tebela, ilan Londra diliyle ifade ediliyor nedense?
“Real Park vs” gibi oturduğumuz site isimleri dahi İngilizce. Lokanta menülerinde
bile Türkçe yemek isimlerine nadir rastlıyoruz.
Paris’in koruyucuları şehri yıkmaması
için Atila’ya yalvarmışlar, biz ise şehirlerimizi kendimiz yıkıp yok ediyoruz.
İmamoğlu’na sormalı mesela; İstanbul’da trafiğin isini pisini yok eden yol
kenarlarındaki dikey bahçelerden ne istedin diye?! O boyamalar tozdan
rutubetten yakında tek renge kahverenge dönüşecek bilmiyorlar.