11 Nisan 2019 Perşembe

Mansur Yavaş’ın kaligrafisi

Ahmet TEZCAN

Mansur Yavaş’ın kaligrafisi

11.4.2019

Ankara'da seçim işi sübuta erdi, Başkan Yavaş mazbatasını alıp makamına oturdu. "Mazbata" eskimez dilin bir kelimesidir, zabıta, inzibat, zabtiye kelimeleriyle aynı köktendir, KÖK bence çok önemlidir.
Ülkücü kökenli Yavaş'ın Beypazarı performansından nasıl bir Ankara yönetimi çıkaracağını da hep birlikte göreceğiz.
Başarılı olmasını dilerim ancak, ittifak ettiği kesimin onu rahat bırakacağını hiç sanmıyorum.

Mansur Yavaş, havaalanında Cumhurbaşkanı'nı karşılayan heyetin içinde de yerini aldı.
Devlet büyüklerini karşılama-uğurlama işi zaten başkent yöneticilerinin önemli görevleri arasındadır. Dolayısıyla Erdoğan ile Mansur Yavaş sıkça bu merasimlerde karşılaşacak ve el sıkışacaklar. Ancak ilk karşılamada Erdoğan'ın Mansur Yavaş ile el sıkışmasını ben görmedim, medya organlarına yansımadı. Her halde gazeteciler o anı yakalayamadılar veya ben göremedim?
Hâlbuki o an ilk olması bakımından önemliydi bence, gazetecilik açısından.

Kaligrafi, harfleri güzel biçimler vererek yazma sanatıdır. Anıtkabir ziyareti aslında rutin bir işlem olmakla beraber, Mansur Yavaş'ın özel deftere -sosyal medyayı da heyecanlandıran- kaligrafik bir yazı tarzını seçmiş olması dikkat çekici. Kendinin yazmadığı, "dublör" kullanarak yazılmış olduğu kısa sürede ortaya çıkan bu usulü daha önce de deneyenler olmuş. Anıtkabir özel defteri için kaligrafik yazının tercih edilmiş olmasını esas ilginç kılan; seçilen yazı stilidir. "HÜMANİSTİK" adı verilen bu yazı tarzı ilk Avrupa'dan çıktı ve bir fikrî temeli vardı; Kendileri için çok karanlık geçen "ortaçağ" dan "Aydınlanma" dedikleri Rönesans'a geçişlerini simgeliyordu.
CHP'liler bu yolla Başkan Yavaş'a da benzer bir mesaj mı verdirmek istediler diye sormadan edemiyorum?!
Kaldı ki Yavaş'ın CHP'den seçilmiş olmasıyla da çok uyumlu. Neden, diyenlere şöyle bir soru soralım:

CHP, ÜLKÜCÜ kökenli Mansur Yavaş yerine, kendi içinden söz gelimi genel başkan yardımcıları Tuncay Özkan'ı, Bülent Kuşoğlu'nu veya partinin bir başka önemli ismini seçmenin önüne çıkarsaydı seçilebilirler miydi dersiniz? Onlar da Mansur kadar Ankaralıydılar üstelik. Öte yandan Mansur Yavaş'ın da CHP'nin mevcut yapısıyla ve ısrarla uyuşuyor olmasını da ben bir türlü çözemiyorum?!

gazete

4 Nisan 2019 Perşembe

Alicengiz seçimi

Ahmet TEZCAN

Alicengiz seçimi

4.4.2019

Bu seçim bana göre "Ali Cengiz seçimi" oldu. Dilimiz de malum "Alicengiz oyunları" diye bir tabir vardır tam da o. Bizim CHP bu işlerde çok mahir, hatta tescillidir. Kendi kurultaylarında bile itirazlar, iddialar, istifalar havalarda uçuşur. Bu kafa apartman yönetimi seçiminde bile hır çıkaran bir anlayıştır. İşte adam mazbatayı dahi almadan Anıtkabir'in yolunu tuttu. Günler öncesinden planlanmış gibi eli bayraklı nümayişçiler de beraber. Şimdi soruyorum;
Neden kardeşim, acelen ne?
Daha başkan olduğun ilan edilmedi ki. Rakibinle aranda öyle açık ara fark da yok üstelik.
Dur bir bekle, prosedür tamamlansın, sen de git makamına otur, biz de "adam kazandı" diyelim, tebrik edelim. Yok, ama öyle değil, aceleleri var. Tam bir oldubittiye getirme telaşı. Sandıklarda ne döndüğünü biliyorlar!
Anıtkabir yönetimi de bir garip.
Arkasında kalabalıkla gelen herkesin önüne Özel defter çıkarılır da Ata'ya muhatap ettirilir mi? O defter bir tarih kardeşim, yazılanların tarihi saati bellidir. Daha ilan edilmemişken başkan diye imza attırılır mı?

Bu memlekette iktidar olmak mümkündür belki ama mukteder olmanın maalesef şartları var! Siyaseten iktidar olursunuz, devletin başına da geçersiniz ama kurumlarında iktidar olmak zaman alır. İşte sandık başındaki bir kısım devletin memurlarıyla bunu bir kere daha gördük. "Sayısal çoğunluk yetmez" diye vaktiyle Ecevit'in ağzından biz bunu işitmedik mi? Velhasıl bu "Ali Cengiz seçimi" sistemle ilgili ciddi sorunları gündeme getirdi. Yani milli iradenin sandığa yansıması noktasında sayım-döküm- tasnif- yazım-yayın hatta güvenlik zaaflarının olduğu apaçık ortaya çıktı. Seçmen oyunu verecek ve fakat bazı kritik yerlerde, sandık başındaki bir avuç insan bir kargaşa ve "alicengiz oyunları" ile iradeyi saptıracak. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Benim oy verdiğim yerde bile adamın biri geldi imzalı mühürlü sandık tutanağını aldı götürdü. Müşahidin itirazı bir şey değiştirmedi ve yenisi hazırlandı.
Başvurduğu polis "sakin ol" diyerek şikâyet edeni durdurmaya çalıştı.

Türkiye ne zaman bir seçime gitse Batı'nın da gözü kulağı üzerimizde, zil takıp oynamadıkları kalıyor sadece. İşimize burunları sokmadan edemezler. Gizli servisleriyle birlikte çalışırlar. Sormak lazım; Paris Belediye Başkanı bizim yerel seçimle, hatta doğrudan Mansur'la veya İmamoğlu ne alâka? New York belediye başkanı kimdir, seçilirse nasıl olur biz hiç merak ettik mi?
Neden bizim seçimler onları bu kadar ilgilendiriyor?

gazete

29 Mart 2019 Cuma

Bu seçim kimin seçimi?

Ahmet TEZCAN

Bu seçim kimin seçimi?

29.3.2019

Bir koşuşturma bir telaş işte seçimin son dönemecine geldik. Bugüne kadar siyasiler konuştu şimdi seçmen konuşacak. Seçmen sandığın başında olacak ve bir karar verecek ve bu karar önümüzdeki 5 yılımızı etkileyecek. Bizim vatandaşımızın sandık başında bir karar verirken önce seçeceklerine değil, seçmeyeceklerine bakar.
Bu tespit yılların politikacısı, Meclis başkanlarından Ferruh Bozbeyli'ye ait.
Niye böyle yapar?
Bana sorarsanız "Muhalefetin içinde temayüz eden, göz dolduran, millet ve memleket adına güvenilir kimseler var mıdır?" ona bakar. Kendi seçtiklerini bilmektedir de "ötekiler" kategorisinde tuttuklarıyla kıyaslar ve gelecek adına "acaba ne çıkar"ı değerlendirir ve kararını pekiştirir.

Peki, Pazar günü sandık başına varınca "Millet" adına ortaya çıkanlar gerçekten milletle mi ittifak etmişlerdir? Bu soru hayatîdir. Öyleyse bir zamanların ülkücüsü Mansur Yavaş, destekçileri CHP, İP ve ona yandan destek çıkan HDP milletle müttefik midir? "Evet" denirse burada derin bir çelişki var. O zaman bu millet, bu memleket 40 senedir sayıları 40 bine yaklaşan memleket evladının hayatı pahasına ve 100 milyarlarca zararla kime karşı mücadele verdi?
Sözde "Millet İttifakı" nın destekçilerini biz daha çok dışarıda görüyoruz. Kimler destek veriyor CHP'nin, İP'in, HDP'nin desteklediği Yavaş'a? Hiçbir kararı Türkiye yararına olmayan ve düşmanca tavırlar içindeki Amerika, İsrail, Mısır'daki darbeci Sisi ve ne kadar ŞER cephesi varsa buna dâhil. Bunlar bizim milletimizle nasıl ittifak halinde olabilirler? HDP ile beraber PKK/PYD, onların destekçisi Trump, Netanyahu, Sisi, Yunanlılar, Rumlar Mansur'u çok mu seviyorlar? Ankara Belediye başkanı ile bunların ne işleri olabilir?
Mansur seçilince bu saydıklarımın alkışlarına siz neden katılasınız ki? Dert, belediye başkanının kim olacağı değildir. Ertesi gün Mansur'u sokağa bırakırlar. Dertleri, Türkiye'nin yeniden bir iç karışıklığa uğraması, insanların birbirine düşmesidir.

Pazar günü yapılacak seçim çoktan anlamını aşmış ve mahalli seçim olmaktan çıkmıştır. Bizim vatandaşımız 5 yıl hizmeti bırakıp idareyle yaka-paça cedelleşecek bir belediye yönetimini istemez. Çankaya yıllarca büyükşehirle kavga etti de ne oldu ne kaldırımları yenilendi ne çöpler doğru dürüst toplanabildi. Dolayısıyla bu seçim Özhaseki'nin veya Mansur'un, Yıldırım'ın veya İmamoğlu'nun seçimi asla değildir. Bu seçim yine Ayasofya'nın, Doğu Akdeniz'deki petrol ve gaz rezervlerinin, Golan tepelerinin İsrail'in mi yoksa Suriye'nin mi olduğuna karar verilecek bir seçimdir.

gazete

21 Mart 2019 Perşembe

Gündem bahar olsun

Ahmet TEZCAN

Gündem bahar olsun

21.3.2019

Seçim yakın gündem belli ama sonuç da üç aşağı beş yukarı belli. Siyasilerin çok fazla enerji tüketmelerine gerek yok. Bu milletin kantarı şaşmaz. Bir kere BEKA yani "Varlık, yokluk meselesi" denmişse cinnet coğrafyasındaki bu millet seni yalnız bırakmaz, devleti de cendereye sokmaz. Önce vatan diyerek yola çıkarız biz, aklıselim bunu söyler.
Neticede Allah'ın dediği olur ve endişeye de mahal olmaz.
21 Mart gündemimiz BAHAR olsun, çiçekten, böcekten dem vuralım, sıhhat bulalım. Envai türlü hayvanat, nebatat bu iklimi bekliyor.
Başkentin doyulmaz yaz akşamları yaklaşıyor demektir.
Nasreddin Hoca'ya Akşehirli hemşerilerin takılmaları meşhurdur. Hoca kışın kürkünü bırakmaz, yazın da "öff, püf" lerle kavuğu çıkarıp kocaman mendiliyle terini kurularmış.
"Bu ne hal?" demişler Hocam, "yazın sıcaktan kışın soğuktan pek şikayetçisin? Cevap hazır Hoca'da: Bahara bir sözümüz oldu mu erenler?

Aynen öyledir, hiç kimsenin, hiçbir nesnenin dahi en ufak şikâyetinin olmadığı bir bahar mevsimine daha erdik sayılır. Bahar şarkıları musikimizde bile önemli yer tutar.
Cemrelerden sonra yalınızca toprak değildir bin bir nimetle fışkıran, börtü böcekle birlikte bu iklim insanın da kanını kaynatır. Ben en çok yaban otlarına sabırsızlanırım. Her bölgede farklı adlarla ama babaannemin; "güneyik, teke sakalı, yemlik, tekecen, yaban haşhaşı, çıtlık, kuzu kulağı, acı marul vs" diye bize öğrettiği envai çeşit otların bilinmesi, bulunması aslında kültürümüzün bir parçasıdır.
Şimdi kim bilir, kim bulur demeyin; bu otların çoğu eskiden "kocakarı ilacı" idi ve fakat şimdi dilden düşmez oldu, şifa kaynağı olarak aranıyorlar. Doktorların "hastası" idik eskiden, şimdi "müşteri" gibi görülmemizin de belki bunda payı vardır?

Bir hocam vardı, Rahim Demirbaş, yıllar sonra sosyal medyada buluştuk. 500 dekar orman yapmış, kazma kürek, kendi başına.. "Erozyon.." diyor, toprakların eriyip gitmesine gönlü razı olmamış. Rahim Hoca 47 yıllık öğretmenlik birikimiyle kuyular açmış, borular döşemiş, hayvan sırtında su taşımış, 32 bin fidan yetiştirerek Karacadağ'ı yeşertmiş. Şimdi onun emeği meşe, sedir, çam, selvi, badem, ceviz, dişbudak, akasya, ahlat, mahlep ağaçları ile bin bir çiçeğe, kurda kuşa mesken olmuş.
Seksenine merdiven dayamış Hoca, interneti de iyi kullanıyor. Sporcu geçmişinden olsa gerek çakı gibi maşallah ama gönlü yorgun. Orman sevgisinin masa başında kazanılamayacağını, Anadolu bozkırının ağaçlandırılması gereğini söylüyor. Orman idaresinden, gönüllülerden de destek bekliyor.

gazete

14 Mart 2019 Perşembe

Bu yarışın sonucu belli

Ahmet TEZCAN

Bu yarışın sonucu belli

14.3.2019

Ben bu yazıyı yazarken seçime 17 gün 13 saat 45 dakika vardı ve sadece seçmen tercihiyle cevaplanacak malum soru kafalarda dolaşırken biz bir başka iklimin havasına kendimizi kaptırmış bulunuyoruz. "Acaba yarışı Ankara'da kim önde bitirir? Önümüzdeki beş yıl başkentin belediyesini kim yönetir?" Bu soru sadece Ankara'da ve sadece bir kesimin sorusu bence ve Türkiye geneli de zaten üç aşağı beş yukarı belli.
Aksi halde CHP'nin -müttefikleriyle de olsa- yurt genelinde iktidarla arasındaki 10 milyonluk oy farkını kapatarak ilk sıraya yerleşeceğini kimse düşünmüyordur her halde?! Bir başka deyişle İktidar partisinin 2014'deki cumhurbaşkanlığı ve yerel, 2018'de de milletvekili genel seçiminde aldığı ortalama koskocaman 20 milyon oyu eritip 31 Mart yarışını ana muhalefetle burun buruna, eşit şanslarla götürdüğünü kimse söylemesin, beni de Şahan gibi güldürmesin.

Bazı internet siteleri 31 Mart'ta sıfıra raci olacak seçim takvimi sayaçları yerleştirmişler ekranlarına.. Son haneleri adayların kalp çarpıntısı gibi hızla atıyor. Mamafih tercihler üç aşağı beş yukarı yurt haritasına 2014 gibi turuncu hâkimiyetiyle yansırsa ki bu kimi yüzleri morartacaktır. Ya da farzı muhal Kılıçdaroğlu 31 Mart akşamı 10 ncu seçim mağlubiyetini kamuoyuna bir şekilde tevil eder kim bilir? Çünkü 9 seçim böyle oldu ve CHP'liler, aklımızla alay edercesine- seçimi aslında kendilerinin kazandığını söyleyebildiler. Biz de bu açıklamaları hayretle seyrettik.

Bir yandan seçim ve propaganlarla meşgul vatandaşın esas gündemi başka..
Hele mübarek üç ayların girmesiyle insanların manevi coşkularını artırmaya çabaladıklarını görüyoruz. Cuma sabahları özellikle Hacı Bayram hıncahınç doluyor.
Vatandaş geceden Ankara'nın manevi sahibinin huzurunda ibadetini yapmak, duasını tazelemek üzere bu mübarek merkeze akın ediyor. Ulus da, böylece en erkenden güne başlıyor ve esnafı, lokantacısıyla nasibine dükkân açıyor. İlim meclisleri Bu arada 17. Diyanet İşleri Başkanı, Değerli Âlim Prof. Dr. Mehmet Görmez de, Çayyolu'ndaki Zümrüt Camii'nde İHYA SOHBETLERİ'ne başladı. Ramazan'a kadar Pazar sabahları, Ramazan'da da ikindi vakti öncesi bu sohbetler devam edecek.
Gazali ve onun İhya'sı için ben burada söz söyleyecek değilim ama şu kadarını söyleyeyim; sohbetin Mukaddime'sini biz büyük bir keyifle Hoca'dan dinledik.
4 Cilt 40 Kitap'tan oluşan eser; İbadet, Muamelat, Tehlikeler ve Kurtuluş bölümleriyle açıkladığım takvimle devam edecek

gazete

7 Mart 2019 Perşembe

Regaib Kandili

Ahmet TEZCAN

Regaib Kandili

7.3.2019

Kadim kültürümüzde Regaib; "Üç Aylar" olarak isimlendirilen mübarek ayların ilki olan Recep ayının ilk Cuma gecesine denk gelen kandil gecesidir.
Kelimenin tam lügat manası; "Çok istenilen, rağbet edilen" şeklinde tarif ediliyor.
"Arzulamak, meyletmek" anlamı da çıkarılıyor aynı kelimeden. Bugün o gün, bu gece işte o gecedir. Hicrî 1440 yılının Arabî aylardan Camaziye'l Âhir'in 30'ncu günü. Şimdiki nesil bu ayın adını bile zor telaffuz eder ama eskilerin dilinden düşmezdi bu kelimeler. Regâib kelimesi Kur'an'da geçmez.
Ama dediğim gibi bu zaman dilimlerinin kadim kültürümüzde asırlardır bir yeri, önemi ve anlamı vardır.
Parmak izlerimiz gibi her anın birbirinden farklı olduğunu bilmemiz lazım. "Yer damar damar, insan çeşit çeşit" demiş atalarımız her şeyin birbirinden farklı olduğunu anlatabilmek için. Zaten "mucize" olarak nitelenen de bu farklardır. Fark, insanlığın rengi, kazancıdır bir bakıma. Tek düzelik, aynılık çok sıkıcıdır, hepimizin aynı olduğunu bir düşünsenize. Aynı cephede, yani yüzümüzde, iki gözümüz, bir ağız, bir burnumuz olduğu halde hiç birimizin birbirine benzememesi mucize değil de nedir?

İnsanlar gibi taş, toprak ve zaman dilimleri de farklı biçimler ve karakterler taşır. Bu bir bakıma "ALLAH'IN LÜTFUDUR" diyebiliriz.
Ney onun lütfu ve keremiyle değil ki?
Kimi taşlar bu iltifatla elmas olmuş, zümrüt olmuşlar, kimi insanlar aynı ikrama uğramış kimi NEBİ, kimi VELİ olmuşlar. Nepal'in başkenti Katmandu ile Mekke- Medine aynı olabilir mi mesela?! Bu zamanlar da tüm zamanların içinden seçilmiş müstesna anlar ve günlerdir. 1,7 milyar Müslüman bu gece ellerini açacak ve Kâinatın Sahibine yalvaracak.
Diğer kandiller gibi önemli bir yeri olan bu kandilde Peygamberimiz'in (selam olsun) iki rekât namaz kıldığına ilişkin rivayetler vardır. Bugün biz de avuçlarımızı açalım ve her şeye kadir ve her şeyin sahibi olan Cenab-ı Allah'tan; çocuklarımız, sevdiklerimiz, kendimiz, memleketimiz için isteyelim. Zaten dualarımız değil midir bizi anlamlı ve önemli kılan?!

Regaib Kandili doğrudan Kur'an kaynaklı olmasa da toplumumuz büyük kutlamalarla bu günler geceler anlamına uygun biçimde kutlanmaya devam etmektedir.
Kandil geceleri, mübarektir. Gecenin bir anına saklı bir zaman diliminde yakararak belki emelimize ulaşmaktır. O zaman kim bilir, ne zamandır, hangi andır? Belki her şeyi değiştirecek o andır. İnsanların telefonları kilitleniyor böyle zamanlarda, kandillerde umutlar yeşeriyor. Arınmak, vicdanımızı rahatlatmak, korkulardan kurtulmak isteriz, onu bekleriz.
Ben de bu mübarek gecenizi kutluyor, semaya açılan ellerinizin boş dönmemesini diliyorum.

gazete

28 Şubat 2019 Perşembe

Bayrak ülke Türkiye

Ahmet TEZCAN

Bayrak ülke Türkiye

28.2.2019

Bu ülkenin, Türkiye'nin ve tek tek hiçbirimizin yedeği yok, gidebileceğimiz bir ülke de yok. Neslimizi, enerjimizi, ülkemizi, bütün varlığımızı en yüksek düzeyde koruyarak gözeterek birbirimize sımsıkı sarılmalıyız. Sadece okullardaki nüfusumuz komşularımızın çoğunu katlamaktadır. Her sabah 1 milyon çocuk Ankara'da ve toplam 18 milyon çocuğumuz sırt çantalarıyla okul yolundalar.
Onların beslenmesi, ulaşımı, güvenliği çok önemli. En önemli varlığımız can parçamız çocuklarımızın okul yolunu gözlüyoruz her gün. Tek tek bakınca kaçar ama toplum olarak çok anlamlı ve önemli olduğumuzu bilmeliyiz.
Okullarda öğretmenlerin bunu her sabah öğrencilere bilhassa tekrar etmelerini söylesem abartmış olmam.

Bu coğrafyada sorunsuz yaşamanın tek şartı var ve tek cümleyle bu; GÜÇLÜ ve KİŞİLİKLİ OLMAK ile mümkündür.
Bizim ''Kendimize güvenmek''den başka hiç bir eksiğimiz yok. Güçlü olacaksınız ve bu toprakları kendiniz yöneteceksiniz, kimse işlerinize burnunu sokamayacak..
İşte Avrupa.. Güneyi, kuzeyi, doğusu, batısıyla 50 devlet var Avrupa'da ve 700 küsur milyon insan yaşıyor. Hepsinin gözü bir şekilde Türkiye'de.. Çünkü TÜRKİYE BAYRAK ÜLKE.. Ortadoğu'ya ve Asya'ya bayrak.. 57 İslam ülkesine, Türk dünyasına bayrak.. Nereden baksanız bu 2 Milyara yakın nüfus demektir, kocaman bir coğrafya. Geçmişte oldu bu, bundan sonraki zamanda niye olmasın?! Bizim dışımızdakiler bunu biliyor, biz bilmiyoruz. Bir hafta Balkan havası kokladıktan sonra bunu yazıyorum.

Almanya'da, Fransa'da seçim oluyor propagandalarına, politikalarına malzeme yaptıkları tek ülke var Türkiye.Hollanda Türkiye'yi diline dolamasaydı seçiminden kimsenin haberi olmayacaktı. "Avrupa'yı yapan biziz" diyordu rahmetli Halil İnalcık hoca, ne kadar derin ve doğru bir anlatım!
Daha sandık görünmeden Türkiye'yi dillerine dolamaya başlıyorlar. Bizdeki sandık dünyanın başını döndürüyor.. Gerçekten Türkiye sadece Türkiye değildir, sadece bir ülkeden ibaret değildir ve kararları çok şeyi değiştirir de ondan.

Ateş çemberinde yaşıyorsak bunun hazırlayanı biz değiliz. Sebep sadece etrafımızda fışkıran petrol ve türevleri değildir.
Güçlü ve kararlı bir Türkiye dünyanın eksenini her zaman değiştirir. Habire bunun için karıştırıyorlar, bu coğrafyayı istiyorlar.
"Biz yönetelim'' diyorlar. Bu yüzden kendileri hep güvende ama biz olmayalım, çeşitli örgütleri başlarına dolayalım. Niye peki?

gazete

14 Şubat 2019 Perşembe

Vatandaş kimi seçmez?

Ahmet TEZCAN

Vatandaş kimi seçmez?

14.2.2019

Gerekli şartlara haiz olup da 31 Mart yerel seçimlerine gireceği Yüksek Seçim Kurulu'nca açıklanan bütün siyasi partiler sahada.. Seçime 44 gün kaldı, 45. gün sandığa gideceğiz, 46. Gün herkesin ense tıraşı gözünün önüne düşecek. Vatandaşın oyunu, onayını alabilmek için hazırlıklar taa aylar öncesinden yapıldı. Siyasi propaganda uzmanları genel merkezlere davet edildi, sloganlar belirlendi, seçim müzikleri seçildi, "olmadı" denilenler yeniden yaptırıldı..
Bunlar kolay işler değildir ha..
Aylar süren mesai ister, geceyi gündüze katarlar çalışmaları tamamlayıp en yukarı kata sunabilmek için. Herkes bir üstteki, bir üstteki makama beğendirmek için çırpınır durur. "Olmadı" diyenler hızınızı kesse de yılmayıp devam edersiniz. Adayların belirlenmesi de uzun bir süreçtir.

***

Nihai karar en üst makamın, genel başkanındır.
Sorumluluk verdiği kimselerle, en yakınlarıyla oturur, vatandaştan alınacak tahminî aksülamel yani reaksiyon hesaplanır ve bir karara varılır "vira bismillah" diyerek "demir çarık, demir asa" yollara çıkılır.
Bütün bunlar için bi dünya paralar harcanıyor..
Doğrudan hazineden aktarılan paralardır bunlar. O nedenledir ki "tüyü bitmedik yetim hakkı" denir çünkü hazinede herkesin hakkı bulunmaktadır. Seçime katılacak bütün partilere aldıkları oy nispetinde devlet yardımı yapılır. Siyasetin finansmanı bizim memleketimizde devletçe karşılanır.
İktidarı, iradeyi başka bir sermaye çevresine, para odağına bırakmamak için böyle yapılır, yapılmalıdır.

***

Dedim ya, bütün bunlar vatandaşın "OLUR" unu alabilmek içindir. İktidarı, kimine göre hizmeti sürdürmek için millete müracaat gereklidir. Bu GÖNÜL işidir elbet. Vatandaşın rızası; üstlenilen görevin en iyi şekilde ve zamanında icrasına bağlıdır. Şimdi herkes "kimi işaret edecek" diye vatandaşın gözünün içine bakıyor, 31 Mart'a kadar kendini tercih etsin diye yoğun bir çaba harcıyor. Peki, vatandaş kime bakıyor dersiniz? Şimdi şu cümleye dikkat edin, seçimin sonucunu da üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz: Bizim insanımız; oy vereceği partiye bakarak değil, vermeyeceğine bakarak oyunun rengini belirler. Yani "kimi seçeceği" değil, tercihini yaparken SEÇMEYECEĞİ PARTİ veya ADAY önemlidir. Dolayısıyla bundan bugüne kadar seçilmemiş, tercih edilmemiş ve iktidar olamamış olanlar kendine çeki düzen verecekler. Ha, bazen üst geçit asansörlerinin düzenli bakımı ve çalıştırılması, 153 ALO BELEDİYE hattında vatandaşın muhatap bulabilmesi gibi önemsiz(!) şeyler de tercihlerde önemli rol oynar!

gazete

7 Şubat 2019 Perşembe

Çakarları hemen kapatın

Ahmet TEZCAN

Çakarları hemen kapatın

7.2.2019

Bakın, seçime gidiyoruz, hareketlerinize, davranışlarınıza çok dikkat edin. "Sözlerinize" demiyorum zaten seçmen söze en son bakıyor.
Kime diyorum? Adaylara diyorum, adaylarla etrafta dolananlara.. Hani derler ya "Seçim sathı mailine girdik.." hal ve hareketinize çok dikkat edin.
Hele resim verirken, "özçekim" yaptırırken filan, kiminle olduğunuza, o tebessümünüzün arkasına toplananlara, sadece adaylar değil, hem partililer hem taraftarlar çok dikkat etsin. "Rica ettiler resim çektirdik" mazereti vatandaşı bağlamaz. Yarın resimli olarak önünüze çıkarırlar, bedelini ödetirler bilmiş olun.
***
Şu sıra vatandaşın asabını bozan en önemli şey ÇAKARLAR.. Amerikan bayrağını anımsatan MAVİ-KIRMIZI çakarlara şimdi iki de beyaz ekliyorlar, sanırsın konuk devlet adamının korumaları..
Siyasiler bunu yapıyor, bürokratlar yapıyor, biraz kaba olacak ama hasbel beşer "kıytırık" bir başkan yardımcılığı kapmış o da yapıyor. İçişleri'nin uyarısı yetmedi, siren de takıp "zort zort" arkanda, önünde, sağında, solundalar, kimdir, nedir bilemiyor, bulamıyorsun bir türlü.
Sivil plaka ile bir yol bulup sıvışıyorlar..
Vaktiyle iki üst düzey siyasinin asansördeki şakalaşmalarını hatırlıyorum. Biri ötekinin makam arabasını çakar lambalarıyla "Çerçici eşeği" ne benzetiyor ve "dön de bir bak" diyor. Yeni nesil bilmez, eskiden seyyar satıcılar vardı, köy köy boğazı boncuklu eşekleriyle dolaşır kına, baharat, süs eşyası satarlardı, "çerçici" denirdi onlara. Rengârenk satış usulleriyle her mahallede hemen öbek öbek müşteri toplamayı başarırlardı.
***
Şimdi öyle değil tabii, dönüp bakmazsan adamı maymuna çevirirler.
Pancurdaki MAVİ-KIRMIZI çakarla yetinmezler, aynalara, sinyal lambalarına dek marifetmiş gibi ışıl ışıl donatırlar arabaları. Eskortlar siyah gözlüklü korumalarla bu CAFCAF milletin asabını bozuyor unutmayın. Partici bürokrat hepsine birden söylüyorum; vatandaşın canını sıkmayın. Marmara ilçelerinde belediye başkanı bir arkadaşım vardı, çalışkan mı çalışkan, sevecen mi üstüne yok ama seçimi kaybetti. Kahvenin önünde oturan yaşlı amcaya sordum:
"Parlak tokalı botları ve güneş gözlükleriyle arabadan bir inişi vardı ki" dedi, onu koltuktan ettiğini söylemedi.
Uyarmadı demeyin, çakarları ve sirenleri bir devlet katına girip çıkarken, kimliğinizi ifadeye mecbur kaldığınızda açtırın, yoksa pahalıya mal olacak!

gazete

31 Ocak 2019 Perşembe

10 Aralık CHP’ye tam hâkim!

Ahmet TEZCAN

10 Aralık CHP’ye tam hâkim!

31.1.2019

CHP'de aday belirleme süreci beni çok şaşırtıyor. Köklü bir partide hiç olmadığı kadar ilginç gelişmelere, tartışmalara şahit oluyoruz ve bunun da seçime yansıması elbet olacak.
Önce Ankara'da başlayalım. İttifak adayı olarak seçmenin önüne tekrardan çıkarılan Mansur Yavaş'ın önceki performansını yakalaması dahi zor görülüyor.
Dış ilçelerdeki desteği zayıf ve siyasi çevreler "onun altı boş" değerlendirmesi yapıyorlar, "31 Mart'ta yalnızca başkanlar seçilmeyecek ki" diyorlar. Meclis üyelikleri ve muhtarlık mücadelesi buralarda meseleyi mahalline düğümlerken Mansur ikinci planda kalıyor.


***


Yurt sathındaki tartışmalı adaylar ve istifa tehditleri yüzünden parti yönetimi yorgun düşmüş durumda, öyle olunca başkentte ipleri Fethi Yaşar ile Alper Taşdelen'in ele geçirdikleri görülüyor.
Mamak'taki durum bize geneli özetler gibi. CHP'nin burada şansını artırması dış ilçeler gibi sağ kesimden oy almasına bağlı. Mamak'ta eski ilçe başkanı Hüseyin Bayındır ile bu mümkündü ama Taşdelen karşı çıkınca işler karıştı. Geneline bakınca "batıcı-baskıcı" 10 Aralık Hareketi'nin CHP'yi tamamen ele geçirdiği açık şekilde görülüyor. Güya bu "yeni sol anlayış" partiyi ana mecrasından uzaklaştırmış, Atatürk'e de rahmet okutmuştur.
HDP ile yakın temas, yolsuzluk iddiaları ve Kırklareli'de Mehmet Kesimoğlu gibi başarılı bazı isimlerin adeta cezalandırılması bu seçimde ana muhalefeti sıkıntıya sokacaktır.
10 Aralık+HDP ittifakı yalnız Kadıköy'de değil, İzmir, Şişli, Yüreğir, Mersin, Akdeniz gibi önemli yerlerde de kendini "Ulusalcı" olarak niteleyen ve kurultaylarda budanan CHP'lileri, en çok da İyi Parti'yi çok düşündürüyor.
Sahillerde restoran, bar işletmecilerinin; aday belirlemede (Marmaris örneğinde görüldüğü üzere) partililerden daha etkin olduklarını söylüyorlar.

***

İstanbul'da Maltepe ve Ali Kılıç olayı çok daha derin. Almanya'ya kadar uzanan kulis bilgileri Kılıçdaroğlu'nu Kılıç'a mahkûm ediyor. K.K. o koltuğa gelişi itibariyle zaten hep mahkûm! İlginç şeyler oluyor; Kaftancıoğlu'nu istifa eşiğine getiren Ataşehir kararı oldu. PM'deki Kadıköy oylaması 30'a 29 çıktı ve İçtüzüğün "salt çoğunluk" hükmüne rağmen Kılıçdaroğlu "oldu bitti" ye getirdi. Dananın kuyruğu 4 Şubat'ta kopacak diyorum, bekleyin.
Velhasıl bu seçim DSP'ye de CANSUYU olacak gibi. Fatma Hanım baskın çıkmazsa Gaziantep'te (Celal Doğan'ın) şansı var, keza İzmir Menemen'i (Tahir Şahin) alabilir.
Sarıgül de dün DSP ile görüştü. Genel başkanı kim deseniz hemen cevap alamazsınız, genel merkez kapısını dahi her daim açık bulamazsınız ama bu seçimde CHP'nin yanlışları DSP'ye belki böyle on yerde seçim kazandıracak?!

gazete

17 Ocak 2019 Perşembe

Şehir ve erdem…

Ahmet TEZCAN

Şehir ve erdem…

17.1.2019

Seçimler yaklaşırken yönetmeye talip olanlar da birer birer meydana çıkarak vaatlerini sıralamaya başladılar.
Zamanı mı yönetecekler mekânı mı, o koltuğun hakkını verecekler mi yoksa altında mı kalacaklar? Bunları biz zamanla görüp tecrübe edineceğiz ve karşılığında bir bedel de ödemiş olacağız. Neden bir araya geldik de şehirleri oluşturduk, hangi ihtiyaçla insanoğlu yerleşim merkezleri kurup sonra oraları birer mücadele alanı haline getirdi doğrusu düşünmeden edemiyoruz.
Araştırmalar insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte şehir düşüncesinin doğduğunu ortaya çıkarmıştır. Ama bunun inançla beraber şekillendiğini de hemen söylemek lazım.

Neye inanıyorlarsa ona göre kurmuşlar, önce mabetleri sonra çevresinde şehirler şekillenmeye başlamış. Bu bazen otoriteyi temsil eden güç olmuş şehirler o gücün etrafında oluşturulmuş.
Başlangıçta belki güvenlik kaygısıyla insanlar toplanıp şehirleri kurmuş; saadeti, selameti böyle yaşamakta bulmuş olabiliriz kim bilir ?! Ticaretin gelişmesiyle de çarşılar, bedestenler şehrin önemli unsurları olmuştur. Medeniyet vurgusuyla Medine'yi kuran kadim kültürümüz, şehir olgusuna insani, idari, siyasi, fiziki çok önemli katkıda bulunmuştur. Yani şehir, bütünüyle Batı'nın yaşamsal algısıyla ortaya çıkan bir oluşum değildir.
Ecdat, Medine gibi önce bir cami etrafında şekillenen şehre bir misyon yüklemiş ve bu idari pratikten etkilenen düşünürlerimiz de çok önemli fikirler üretmişler.

Farabi, İbni Haldun şehir üzerine düşünen ilk filozoflarımızdandırlar. İbni Haldun Mukaddime'sinde; şehirlerin nasıl kurulduğundan çok nasıl olması ve yönetilmesi gerektiği üzerinde duruyor. Şehri fiziki değil, idari ve siyasi olarak tanımlayan Farabi, Medinet-ül Fazıla'sında ERDEMLİ ŞEHİRLER'den söz ediyor, ona göre "Erdemli insanlar erdemli şehirleri yönetebilir." Ya da bunun aksi ifadeyle yöneticilerde bulunması gereken özellikleri sıralıyor. "Şehirler, ülkeler asabiyetle kurulur ama asabiyetle yönetilemez" diyen İbn-i Haldun ise dünyevi pratikleriyle günümüz şehircilerine adeta kaynaklık ediyor, şehirlerin dağlara, yamaçlara kurulmasını tavsiye ediyor.
Neticede, Ruhunda, maneviyatında büyük kayıplar yaşayan insanoğlunun yaşadığı kenti bugün topraktan, ağaçtan hülasa tabiatından uzaklaştırmak suretiyle hem kentini hem kendini demire, çeliğe, betona mahkûm ettiğini görüyoruz.

gazete