Ahmet TEZCAN
Alicengiz seçimi
4.4.2019
Bu seçim bana göre "Ali Cengiz seçimi" oldu. Dilimiz de malum "Alicengiz oyunları" diye bir tabir vardır tam da o. Bizim CHP bu işlerde çok mahir, hatta tescillidir. Kendi kurultaylarında bile itirazlar, iddialar, istifalar havalarda uçuşur. Bu kafa apartman yönetimi seçiminde bile hır çıkaran bir anlayıştır. İşte adam mazbatayı dahi almadan Anıtkabir'in yolunu tuttu. Günler öncesinden planlanmış gibi eli bayraklı nümayişçiler de beraber. Şimdi soruyorum;
Neden kardeşim, acelen ne?
Daha başkan olduğun ilan edilmedi ki. Rakibinle aranda öyle açık ara fark da yok üstelik.
Dur bir bekle, prosedür tamamlansın, sen de git makamına otur, biz de "adam kazandı" diyelim, tebrik edelim. Yok, ama öyle değil, aceleleri var. Tam bir oldubittiye getirme telaşı. Sandıklarda ne döndüğünü biliyorlar!
Anıtkabir yönetimi de bir garip.
Arkasında kalabalıkla gelen herkesin önüne Özel defter çıkarılır da Ata'ya muhatap ettirilir mi? O defter bir tarih kardeşim, yazılanların tarihi saati bellidir. Daha ilan edilmemişken başkan diye imza attırılır mı?
Bu memlekette iktidar olmak mümkündür belki ama mukteder olmanın maalesef şartları var! Siyaseten iktidar olursunuz, devletin başına da geçersiniz ama kurumlarında iktidar olmak zaman alır. İşte sandık başındaki bir kısım devletin memurlarıyla bunu bir kere daha gördük. "Sayısal çoğunluk yetmez" diye vaktiyle Ecevit'in ağzından biz bunu işitmedik mi? Velhasıl bu "Ali Cengiz seçimi" sistemle ilgili ciddi sorunları gündeme getirdi. Yani milli iradenin sandığa yansıması noktasında sayım-döküm- tasnif- yazım-yayın hatta güvenlik zaaflarının olduğu apaçık ortaya çıktı. Seçmen oyunu verecek ve fakat bazı kritik yerlerde, sandık başındaki bir avuç insan bir kargaşa ve "alicengiz oyunları" ile iradeyi saptıracak. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Benim oy verdiğim yerde bile adamın biri geldi imzalı mühürlü sandık tutanağını aldı götürdü. Müşahidin itirazı bir şey değiştirmedi ve yenisi hazırlandı.
Başvurduğu polis "sakin ol" diyerek şikâyet edeni durdurmaya çalıştı.
Türkiye ne zaman bir seçime gitse Batı'nın da gözü kulağı üzerimizde, zil takıp oynamadıkları kalıyor sadece. İşimize burunları sokmadan edemezler. Gizli servisleriyle birlikte çalışırlar. Sormak lazım; Paris Belediye Başkanı bizim yerel seçimle, hatta doğrudan Mansur'la veya İmamoğlu ne alâka? New York belediye başkanı kimdir, seçilirse nasıl olur biz hiç merak ettik mi?
Neden bizim seçimler onları bu kadar ilgilendiriyor?