21 Mart 2019 Perşembe

Gündem bahar olsun

Ahmet TEZCAN

Gündem bahar olsun

21.3.2019

Seçim yakın gündem belli ama sonuç da üç aşağı beş yukarı belli. Siyasilerin çok fazla enerji tüketmelerine gerek yok. Bu milletin kantarı şaşmaz. Bir kere BEKA yani "Varlık, yokluk meselesi" denmişse cinnet coğrafyasındaki bu millet seni yalnız bırakmaz, devleti de cendereye sokmaz. Önce vatan diyerek yola çıkarız biz, aklıselim bunu söyler.
Neticede Allah'ın dediği olur ve endişeye de mahal olmaz.
21 Mart gündemimiz BAHAR olsun, çiçekten, böcekten dem vuralım, sıhhat bulalım. Envai türlü hayvanat, nebatat bu iklimi bekliyor.
Başkentin doyulmaz yaz akşamları yaklaşıyor demektir.
Nasreddin Hoca'ya Akşehirli hemşerilerin takılmaları meşhurdur. Hoca kışın kürkünü bırakmaz, yazın da "öff, püf" lerle kavuğu çıkarıp kocaman mendiliyle terini kurularmış.
"Bu ne hal?" demişler Hocam, "yazın sıcaktan kışın soğuktan pek şikayetçisin? Cevap hazır Hoca'da: Bahara bir sözümüz oldu mu erenler?

Aynen öyledir, hiç kimsenin, hiçbir nesnenin dahi en ufak şikâyetinin olmadığı bir bahar mevsimine daha erdik sayılır. Bahar şarkıları musikimizde bile önemli yer tutar.
Cemrelerden sonra yalınızca toprak değildir bin bir nimetle fışkıran, börtü böcekle birlikte bu iklim insanın da kanını kaynatır. Ben en çok yaban otlarına sabırsızlanırım. Her bölgede farklı adlarla ama babaannemin; "güneyik, teke sakalı, yemlik, tekecen, yaban haşhaşı, çıtlık, kuzu kulağı, acı marul vs" diye bize öğrettiği envai çeşit otların bilinmesi, bulunması aslında kültürümüzün bir parçasıdır.
Şimdi kim bilir, kim bulur demeyin; bu otların çoğu eskiden "kocakarı ilacı" idi ve fakat şimdi dilden düşmez oldu, şifa kaynağı olarak aranıyorlar. Doktorların "hastası" idik eskiden, şimdi "müşteri" gibi görülmemizin de belki bunda payı vardır?

Bir hocam vardı, Rahim Demirbaş, yıllar sonra sosyal medyada buluştuk. 500 dekar orman yapmış, kazma kürek, kendi başına.. "Erozyon.." diyor, toprakların eriyip gitmesine gönlü razı olmamış. Rahim Hoca 47 yıllık öğretmenlik birikimiyle kuyular açmış, borular döşemiş, hayvan sırtında su taşımış, 32 bin fidan yetiştirerek Karacadağ'ı yeşertmiş. Şimdi onun emeği meşe, sedir, çam, selvi, badem, ceviz, dişbudak, akasya, ahlat, mahlep ağaçları ile bin bir çiçeğe, kurda kuşa mesken olmuş.
Seksenine merdiven dayamış Hoca, interneti de iyi kullanıyor. Sporcu geçmişinden olsa gerek çakı gibi maşallah ama gönlü yorgun. Orman sevgisinin masa başında kazanılamayacağını, Anadolu bozkırının ağaçlandırılması gereğini söylüyor. Orman idaresinden, gönüllülerden de destek bekliyor.

gazete

14 Mart 2019 Perşembe

Bu yarışın sonucu belli

Ahmet TEZCAN

Bu yarışın sonucu belli

14.3.2019

Ben bu yazıyı yazarken seçime 17 gün 13 saat 45 dakika vardı ve sadece seçmen tercihiyle cevaplanacak malum soru kafalarda dolaşırken biz bir başka iklimin havasına kendimizi kaptırmış bulunuyoruz. "Acaba yarışı Ankara'da kim önde bitirir? Önümüzdeki beş yıl başkentin belediyesini kim yönetir?" Bu soru sadece Ankara'da ve sadece bir kesimin sorusu bence ve Türkiye geneli de zaten üç aşağı beş yukarı belli.
Aksi halde CHP'nin -müttefikleriyle de olsa- yurt genelinde iktidarla arasındaki 10 milyonluk oy farkını kapatarak ilk sıraya yerleşeceğini kimse düşünmüyordur her halde?! Bir başka deyişle İktidar partisinin 2014'deki cumhurbaşkanlığı ve yerel, 2018'de de milletvekili genel seçiminde aldığı ortalama koskocaman 20 milyon oyu eritip 31 Mart yarışını ana muhalefetle burun buruna, eşit şanslarla götürdüğünü kimse söylemesin, beni de Şahan gibi güldürmesin.

Bazı internet siteleri 31 Mart'ta sıfıra raci olacak seçim takvimi sayaçları yerleştirmişler ekranlarına.. Son haneleri adayların kalp çarpıntısı gibi hızla atıyor. Mamafih tercihler üç aşağı beş yukarı yurt haritasına 2014 gibi turuncu hâkimiyetiyle yansırsa ki bu kimi yüzleri morartacaktır. Ya da farzı muhal Kılıçdaroğlu 31 Mart akşamı 10 ncu seçim mağlubiyetini kamuoyuna bir şekilde tevil eder kim bilir? Çünkü 9 seçim böyle oldu ve CHP'liler, aklımızla alay edercesine- seçimi aslında kendilerinin kazandığını söyleyebildiler. Biz de bu açıklamaları hayretle seyrettik.

Bir yandan seçim ve propaganlarla meşgul vatandaşın esas gündemi başka..
Hele mübarek üç ayların girmesiyle insanların manevi coşkularını artırmaya çabaladıklarını görüyoruz. Cuma sabahları özellikle Hacı Bayram hıncahınç doluyor.
Vatandaş geceden Ankara'nın manevi sahibinin huzurunda ibadetini yapmak, duasını tazelemek üzere bu mübarek merkeze akın ediyor. Ulus da, böylece en erkenden güne başlıyor ve esnafı, lokantacısıyla nasibine dükkân açıyor. İlim meclisleri Bu arada 17. Diyanet İşleri Başkanı, Değerli Âlim Prof. Dr. Mehmet Görmez de, Çayyolu'ndaki Zümrüt Camii'nde İHYA SOHBETLERİ'ne başladı. Ramazan'a kadar Pazar sabahları, Ramazan'da da ikindi vakti öncesi bu sohbetler devam edecek.
Gazali ve onun İhya'sı için ben burada söz söyleyecek değilim ama şu kadarını söyleyeyim; sohbetin Mukaddime'sini biz büyük bir keyifle Hoca'dan dinledik.
4 Cilt 40 Kitap'tan oluşan eser; İbadet, Muamelat, Tehlikeler ve Kurtuluş bölümleriyle açıkladığım takvimle devam edecek

gazete

7 Mart 2019 Perşembe

Regaib Kandili

Ahmet TEZCAN

Regaib Kandili

7.3.2019

Kadim kültürümüzde Regaib; "Üç Aylar" olarak isimlendirilen mübarek ayların ilki olan Recep ayının ilk Cuma gecesine denk gelen kandil gecesidir.
Kelimenin tam lügat manası; "Çok istenilen, rağbet edilen" şeklinde tarif ediliyor.
"Arzulamak, meyletmek" anlamı da çıkarılıyor aynı kelimeden. Bugün o gün, bu gece işte o gecedir. Hicrî 1440 yılının Arabî aylardan Camaziye'l Âhir'in 30'ncu günü. Şimdiki nesil bu ayın adını bile zor telaffuz eder ama eskilerin dilinden düşmezdi bu kelimeler. Regâib kelimesi Kur'an'da geçmez.
Ama dediğim gibi bu zaman dilimlerinin kadim kültürümüzde asırlardır bir yeri, önemi ve anlamı vardır.
Parmak izlerimiz gibi her anın birbirinden farklı olduğunu bilmemiz lazım. "Yer damar damar, insan çeşit çeşit" demiş atalarımız her şeyin birbirinden farklı olduğunu anlatabilmek için. Zaten "mucize" olarak nitelenen de bu farklardır. Fark, insanlığın rengi, kazancıdır bir bakıma. Tek düzelik, aynılık çok sıkıcıdır, hepimizin aynı olduğunu bir düşünsenize. Aynı cephede, yani yüzümüzde, iki gözümüz, bir ağız, bir burnumuz olduğu halde hiç birimizin birbirine benzememesi mucize değil de nedir?

İnsanlar gibi taş, toprak ve zaman dilimleri de farklı biçimler ve karakterler taşır. Bu bir bakıma "ALLAH'IN LÜTFUDUR" diyebiliriz.
Ney onun lütfu ve keremiyle değil ki?
Kimi taşlar bu iltifatla elmas olmuş, zümrüt olmuşlar, kimi insanlar aynı ikrama uğramış kimi NEBİ, kimi VELİ olmuşlar. Nepal'in başkenti Katmandu ile Mekke- Medine aynı olabilir mi mesela?! Bu zamanlar da tüm zamanların içinden seçilmiş müstesna anlar ve günlerdir. 1,7 milyar Müslüman bu gece ellerini açacak ve Kâinatın Sahibine yalvaracak.
Diğer kandiller gibi önemli bir yeri olan bu kandilde Peygamberimiz'in (selam olsun) iki rekât namaz kıldığına ilişkin rivayetler vardır. Bugün biz de avuçlarımızı açalım ve her şeye kadir ve her şeyin sahibi olan Cenab-ı Allah'tan; çocuklarımız, sevdiklerimiz, kendimiz, memleketimiz için isteyelim. Zaten dualarımız değil midir bizi anlamlı ve önemli kılan?!

Regaib Kandili doğrudan Kur'an kaynaklı olmasa da toplumumuz büyük kutlamalarla bu günler geceler anlamına uygun biçimde kutlanmaya devam etmektedir.
Kandil geceleri, mübarektir. Gecenin bir anına saklı bir zaman diliminde yakararak belki emelimize ulaşmaktır. O zaman kim bilir, ne zamandır, hangi andır? Belki her şeyi değiştirecek o andır. İnsanların telefonları kilitleniyor böyle zamanlarda, kandillerde umutlar yeşeriyor. Arınmak, vicdanımızı rahatlatmak, korkulardan kurtulmak isteriz, onu bekleriz.
Ben de bu mübarek gecenizi kutluyor, semaya açılan ellerinizin boş dönmemesini diliyorum.

gazete

28 Şubat 2019 Perşembe

Bayrak ülke Türkiye

Ahmet TEZCAN

Bayrak ülke Türkiye

28.2.2019

Bu ülkenin, Türkiye'nin ve tek tek hiçbirimizin yedeği yok, gidebileceğimiz bir ülke de yok. Neslimizi, enerjimizi, ülkemizi, bütün varlığımızı en yüksek düzeyde koruyarak gözeterek birbirimize sımsıkı sarılmalıyız. Sadece okullardaki nüfusumuz komşularımızın çoğunu katlamaktadır. Her sabah 1 milyon çocuk Ankara'da ve toplam 18 milyon çocuğumuz sırt çantalarıyla okul yolundalar.
Onların beslenmesi, ulaşımı, güvenliği çok önemli. En önemli varlığımız can parçamız çocuklarımızın okul yolunu gözlüyoruz her gün. Tek tek bakınca kaçar ama toplum olarak çok anlamlı ve önemli olduğumuzu bilmeliyiz.
Okullarda öğretmenlerin bunu her sabah öğrencilere bilhassa tekrar etmelerini söylesem abartmış olmam.

Bu coğrafyada sorunsuz yaşamanın tek şartı var ve tek cümleyle bu; GÜÇLÜ ve KİŞİLİKLİ OLMAK ile mümkündür.
Bizim ''Kendimize güvenmek''den başka hiç bir eksiğimiz yok. Güçlü olacaksınız ve bu toprakları kendiniz yöneteceksiniz, kimse işlerinize burnunu sokamayacak..
İşte Avrupa.. Güneyi, kuzeyi, doğusu, batısıyla 50 devlet var Avrupa'da ve 700 küsur milyon insan yaşıyor. Hepsinin gözü bir şekilde Türkiye'de.. Çünkü TÜRKİYE BAYRAK ÜLKE.. Ortadoğu'ya ve Asya'ya bayrak.. 57 İslam ülkesine, Türk dünyasına bayrak.. Nereden baksanız bu 2 Milyara yakın nüfus demektir, kocaman bir coğrafya. Geçmişte oldu bu, bundan sonraki zamanda niye olmasın?! Bizim dışımızdakiler bunu biliyor, biz bilmiyoruz. Bir hafta Balkan havası kokladıktan sonra bunu yazıyorum.

Almanya'da, Fransa'da seçim oluyor propagandalarına, politikalarına malzeme yaptıkları tek ülke var Türkiye.Hollanda Türkiye'yi diline dolamasaydı seçiminden kimsenin haberi olmayacaktı. "Avrupa'yı yapan biziz" diyordu rahmetli Halil İnalcık hoca, ne kadar derin ve doğru bir anlatım!
Daha sandık görünmeden Türkiye'yi dillerine dolamaya başlıyorlar. Bizdeki sandık dünyanın başını döndürüyor.. Gerçekten Türkiye sadece Türkiye değildir, sadece bir ülkeden ibaret değildir ve kararları çok şeyi değiştirir de ondan.

Ateş çemberinde yaşıyorsak bunun hazırlayanı biz değiliz. Sebep sadece etrafımızda fışkıran petrol ve türevleri değildir.
Güçlü ve kararlı bir Türkiye dünyanın eksenini her zaman değiştirir. Habire bunun için karıştırıyorlar, bu coğrafyayı istiyorlar.
"Biz yönetelim'' diyorlar. Bu yüzden kendileri hep güvende ama biz olmayalım, çeşitli örgütleri başlarına dolayalım. Niye peki?

gazete

14 Şubat 2019 Perşembe

Vatandaş kimi seçmez?

Ahmet TEZCAN

Vatandaş kimi seçmez?

14.2.2019

Gerekli şartlara haiz olup da 31 Mart yerel seçimlerine gireceği Yüksek Seçim Kurulu'nca açıklanan bütün siyasi partiler sahada.. Seçime 44 gün kaldı, 45. gün sandığa gideceğiz, 46. Gün herkesin ense tıraşı gözünün önüne düşecek. Vatandaşın oyunu, onayını alabilmek için hazırlıklar taa aylar öncesinden yapıldı. Siyasi propaganda uzmanları genel merkezlere davet edildi, sloganlar belirlendi, seçim müzikleri seçildi, "olmadı" denilenler yeniden yaptırıldı..
Bunlar kolay işler değildir ha..
Aylar süren mesai ister, geceyi gündüze katarlar çalışmaları tamamlayıp en yukarı kata sunabilmek için. Herkes bir üstteki, bir üstteki makama beğendirmek için çırpınır durur. "Olmadı" diyenler hızınızı kesse de yılmayıp devam edersiniz. Adayların belirlenmesi de uzun bir süreçtir.

***

Nihai karar en üst makamın, genel başkanındır.
Sorumluluk verdiği kimselerle, en yakınlarıyla oturur, vatandaştan alınacak tahminî aksülamel yani reaksiyon hesaplanır ve bir karara varılır "vira bismillah" diyerek "demir çarık, demir asa" yollara çıkılır.
Bütün bunlar için bi dünya paralar harcanıyor..
Doğrudan hazineden aktarılan paralardır bunlar. O nedenledir ki "tüyü bitmedik yetim hakkı" denir çünkü hazinede herkesin hakkı bulunmaktadır. Seçime katılacak bütün partilere aldıkları oy nispetinde devlet yardımı yapılır. Siyasetin finansmanı bizim memleketimizde devletçe karşılanır.
İktidarı, iradeyi başka bir sermaye çevresine, para odağına bırakmamak için böyle yapılır, yapılmalıdır.

***

Dedim ya, bütün bunlar vatandaşın "OLUR" unu alabilmek içindir. İktidarı, kimine göre hizmeti sürdürmek için millete müracaat gereklidir. Bu GÖNÜL işidir elbet. Vatandaşın rızası; üstlenilen görevin en iyi şekilde ve zamanında icrasına bağlıdır. Şimdi herkes "kimi işaret edecek" diye vatandaşın gözünün içine bakıyor, 31 Mart'a kadar kendini tercih etsin diye yoğun bir çaba harcıyor. Peki, vatandaş kime bakıyor dersiniz? Şimdi şu cümleye dikkat edin, seçimin sonucunu da üç aşağı beş yukarı tahmin edebilirsiniz: Bizim insanımız; oy vereceği partiye bakarak değil, vermeyeceğine bakarak oyunun rengini belirler. Yani "kimi seçeceği" değil, tercihini yaparken SEÇMEYECEĞİ PARTİ veya ADAY önemlidir. Dolayısıyla bundan bugüne kadar seçilmemiş, tercih edilmemiş ve iktidar olamamış olanlar kendine çeki düzen verecekler. Ha, bazen üst geçit asansörlerinin düzenli bakımı ve çalıştırılması, 153 ALO BELEDİYE hattında vatandaşın muhatap bulabilmesi gibi önemsiz(!) şeyler de tercihlerde önemli rol oynar!

gazete

7 Şubat 2019 Perşembe

Çakarları hemen kapatın

Ahmet TEZCAN

Çakarları hemen kapatın

7.2.2019

Bakın, seçime gidiyoruz, hareketlerinize, davranışlarınıza çok dikkat edin. "Sözlerinize" demiyorum zaten seçmen söze en son bakıyor.
Kime diyorum? Adaylara diyorum, adaylarla etrafta dolananlara.. Hani derler ya "Seçim sathı mailine girdik.." hal ve hareketinize çok dikkat edin.
Hele resim verirken, "özçekim" yaptırırken filan, kiminle olduğunuza, o tebessümünüzün arkasına toplananlara, sadece adaylar değil, hem partililer hem taraftarlar çok dikkat etsin. "Rica ettiler resim çektirdik" mazereti vatandaşı bağlamaz. Yarın resimli olarak önünüze çıkarırlar, bedelini ödetirler bilmiş olun.
***
Şu sıra vatandaşın asabını bozan en önemli şey ÇAKARLAR.. Amerikan bayrağını anımsatan MAVİ-KIRMIZI çakarlara şimdi iki de beyaz ekliyorlar, sanırsın konuk devlet adamının korumaları..
Siyasiler bunu yapıyor, bürokratlar yapıyor, biraz kaba olacak ama hasbel beşer "kıytırık" bir başkan yardımcılığı kapmış o da yapıyor. İçişleri'nin uyarısı yetmedi, siren de takıp "zort zort" arkanda, önünde, sağında, solundalar, kimdir, nedir bilemiyor, bulamıyorsun bir türlü.
Sivil plaka ile bir yol bulup sıvışıyorlar..
Vaktiyle iki üst düzey siyasinin asansördeki şakalaşmalarını hatırlıyorum. Biri ötekinin makam arabasını çakar lambalarıyla "Çerçici eşeği" ne benzetiyor ve "dön de bir bak" diyor. Yeni nesil bilmez, eskiden seyyar satıcılar vardı, köy köy boğazı boncuklu eşekleriyle dolaşır kına, baharat, süs eşyası satarlardı, "çerçici" denirdi onlara. Rengârenk satış usulleriyle her mahallede hemen öbek öbek müşteri toplamayı başarırlardı.
***
Şimdi öyle değil tabii, dönüp bakmazsan adamı maymuna çevirirler.
Pancurdaki MAVİ-KIRMIZI çakarla yetinmezler, aynalara, sinyal lambalarına dek marifetmiş gibi ışıl ışıl donatırlar arabaları. Eskortlar siyah gözlüklü korumalarla bu CAFCAF milletin asabını bozuyor unutmayın. Partici bürokrat hepsine birden söylüyorum; vatandaşın canını sıkmayın. Marmara ilçelerinde belediye başkanı bir arkadaşım vardı, çalışkan mı çalışkan, sevecen mi üstüne yok ama seçimi kaybetti. Kahvenin önünde oturan yaşlı amcaya sordum:
"Parlak tokalı botları ve güneş gözlükleriyle arabadan bir inişi vardı ki" dedi, onu koltuktan ettiğini söylemedi.
Uyarmadı demeyin, çakarları ve sirenleri bir devlet katına girip çıkarken, kimliğinizi ifadeye mecbur kaldığınızda açtırın, yoksa pahalıya mal olacak!

gazete

31 Ocak 2019 Perşembe

10 Aralık CHP’ye tam hâkim!

Ahmet TEZCAN

10 Aralık CHP’ye tam hâkim!

31.1.2019

CHP'de aday belirleme süreci beni çok şaşırtıyor. Köklü bir partide hiç olmadığı kadar ilginç gelişmelere, tartışmalara şahit oluyoruz ve bunun da seçime yansıması elbet olacak.
Önce Ankara'da başlayalım. İttifak adayı olarak seçmenin önüne tekrardan çıkarılan Mansur Yavaş'ın önceki performansını yakalaması dahi zor görülüyor.
Dış ilçelerdeki desteği zayıf ve siyasi çevreler "onun altı boş" değerlendirmesi yapıyorlar, "31 Mart'ta yalnızca başkanlar seçilmeyecek ki" diyorlar. Meclis üyelikleri ve muhtarlık mücadelesi buralarda meseleyi mahalline düğümlerken Mansur ikinci planda kalıyor.


***


Yurt sathındaki tartışmalı adaylar ve istifa tehditleri yüzünden parti yönetimi yorgun düşmüş durumda, öyle olunca başkentte ipleri Fethi Yaşar ile Alper Taşdelen'in ele geçirdikleri görülüyor.
Mamak'taki durum bize geneli özetler gibi. CHP'nin burada şansını artırması dış ilçeler gibi sağ kesimden oy almasına bağlı. Mamak'ta eski ilçe başkanı Hüseyin Bayındır ile bu mümkündü ama Taşdelen karşı çıkınca işler karıştı. Geneline bakınca "batıcı-baskıcı" 10 Aralık Hareketi'nin CHP'yi tamamen ele geçirdiği açık şekilde görülüyor. Güya bu "yeni sol anlayış" partiyi ana mecrasından uzaklaştırmış, Atatürk'e de rahmet okutmuştur.
HDP ile yakın temas, yolsuzluk iddiaları ve Kırklareli'de Mehmet Kesimoğlu gibi başarılı bazı isimlerin adeta cezalandırılması bu seçimde ana muhalefeti sıkıntıya sokacaktır.
10 Aralık+HDP ittifakı yalnız Kadıköy'de değil, İzmir, Şişli, Yüreğir, Mersin, Akdeniz gibi önemli yerlerde de kendini "Ulusalcı" olarak niteleyen ve kurultaylarda budanan CHP'lileri, en çok da İyi Parti'yi çok düşündürüyor.
Sahillerde restoran, bar işletmecilerinin; aday belirlemede (Marmaris örneğinde görüldüğü üzere) partililerden daha etkin olduklarını söylüyorlar.

***

İstanbul'da Maltepe ve Ali Kılıç olayı çok daha derin. Almanya'ya kadar uzanan kulis bilgileri Kılıçdaroğlu'nu Kılıç'a mahkûm ediyor. K.K. o koltuğa gelişi itibariyle zaten hep mahkûm! İlginç şeyler oluyor; Kaftancıoğlu'nu istifa eşiğine getiren Ataşehir kararı oldu. PM'deki Kadıköy oylaması 30'a 29 çıktı ve İçtüzüğün "salt çoğunluk" hükmüne rağmen Kılıçdaroğlu "oldu bitti" ye getirdi. Dananın kuyruğu 4 Şubat'ta kopacak diyorum, bekleyin.
Velhasıl bu seçim DSP'ye de CANSUYU olacak gibi. Fatma Hanım baskın çıkmazsa Gaziantep'te (Celal Doğan'ın) şansı var, keza İzmir Menemen'i (Tahir Şahin) alabilir.
Sarıgül de dün DSP ile görüştü. Genel başkanı kim deseniz hemen cevap alamazsınız, genel merkez kapısını dahi her daim açık bulamazsınız ama bu seçimde CHP'nin yanlışları DSP'ye belki böyle on yerde seçim kazandıracak?!

gazete

17 Ocak 2019 Perşembe

Şehir ve erdem…

Ahmet TEZCAN

Şehir ve erdem…

17.1.2019

Seçimler yaklaşırken yönetmeye talip olanlar da birer birer meydana çıkarak vaatlerini sıralamaya başladılar.
Zamanı mı yönetecekler mekânı mı, o koltuğun hakkını verecekler mi yoksa altında mı kalacaklar? Bunları biz zamanla görüp tecrübe edineceğiz ve karşılığında bir bedel de ödemiş olacağız. Neden bir araya geldik de şehirleri oluşturduk, hangi ihtiyaçla insanoğlu yerleşim merkezleri kurup sonra oraları birer mücadele alanı haline getirdi doğrusu düşünmeden edemiyoruz.
Araştırmalar insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte şehir düşüncesinin doğduğunu ortaya çıkarmıştır. Ama bunun inançla beraber şekillendiğini de hemen söylemek lazım.

Neye inanıyorlarsa ona göre kurmuşlar, önce mabetleri sonra çevresinde şehirler şekillenmeye başlamış. Bu bazen otoriteyi temsil eden güç olmuş şehirler o gücün etrafında oluşturulmuş.
Başlangıçta belki güvenlik kaygısıyla insanlar toplanıp şehirleri kurmuş; saadeti, selameti böyle yaşamakta bulmuş olabiliriz kim bilir ?! Ticaretin gelişmesiyle de çarşılar, bedestenler şehrin önemli unsurları olmuştur. Medeniyet vurgusuyla Medine'yi kuran kadim kültürümüz, şehir olgusuna insani, idari, siyasi, fiziki çok önemli katkıda bulunmuştur. Yani şehir, bütünüyle Batı'nın yaşamsal algısıyla ortaya çıkan bir oluşum değildir.
Ecdat, Medine gibi önce bir cami etrafında şekillenen şehre bir misyon yüklemiş ve bu idari pratikten etkilenen düşünürlerimiz de çok önemli fikirler üretmişler.

Farabi, İbni Haldun şehir üzerine düşünen ilk filozoflarımızdandırlar. İbni Haldun Mukaddime'sinde; şehirlerin nasıl kurulduğundan çok nasıl olması ve yönetilmesi gerektiği üzerinde duruyor. Şehri fiziki değil, idari ve siyasi olarak tanımlayan Farabi, Medinet-ül Fazıla'sında ERDEMLİ ŞEHİRLER'den söz ediyor, ona göre "Erdemli insanlar erdemli şehirleri yönetebilir." Ya da bunun aksi ifadeyle yöneticilerde bulunması gereken özellikleri sıralıyor. "Şehirler, ülkeler asabiyetle kurulur ama asabiyetle yönetilemez" diyen İbn-i Haldun ise dünyevi pratikleriyle günümüz şehircilerine adeta kaynaklık ediyor, şehirlerin dağlara, yamaçlara kurulmasını tavsiye ediyor.
Neticede, Ruhunda, maneviyatında büyük kayıplar yaşayan insanoğlunun yaşadığı kenti bugün topraktan, ağaçtan hülasa tabiatından uzaklaştırmak suretiyle hem kentini hem kendini demire, çeliğe, betona mahkûm ettiğini görüyoruz.

gazete

3 Ocak 2019 Perşembe

Adaylar belli oldu

Ahmet TEZCAN

Adaylar belli oldu

3.1.2019

Ankara için adaylar belli olmaya başladı. AK Parti Başkent'te Büyükşehir ve ilçe adaylarını açıkladı, muhalefet ise halâ çalışıyor.
Kalecik'ten başka belli olan henüz yok.
İçeride pazarlıklar çetin geçiyor anlaşılan.
Büyükşehrin talipleri belli, Mehmet Özhaseki ve Mansur yavaş, ikisi de hukukçu ve İstanbul Hukuk mezunu.. Özhaseki Elektronikçi olmak istemiş ama anarşi döneminde şartlar el vermemiş ve hukuk okumuş. Şimdi Cumhur ittifakının adayı ve tecrübeli bir isim. Gittik gördük, Kayseri'yi başarıyla yönetmiş.
Başkent'te de zorlanacağını sanmıyorum.
Mansur Yavaş'ı da parlatan Beypazarı'ndaki hizmetleridir. 2009'da MHP'den aday olup yüzde 27 ile Gökçek ve Karayalçın'ın gerisinde kalmış. Sonra sürpriz şekilde kendisini CHP'de görüyoruz, "Ülkücü ve CHP'li?!" 2016'da da istifa ediyor zaten. Partiyi tam olarak içine sindiremediğini düşünüyorum fakat gönlünde başkente hizmet arzusu var.
Aslında İP'i de yeterli görmüyor Yavaş ve arada bir yerde Başkent'e bu kez ittifak adayı olarak talip.

Haydi, hayırlısı diyorum.. Kim seçilecekse Ankara'da 6 milyon insana dokunacak.
Belediye deyip geçemeyiz, hayatımızın doğumdan ölüme her safhasında hissettiğimiz HEMŞEHRİ KURUM'dur belediyeler, kâr-zarar gözetilmez, yalnızca hizmet esaslı çalışılır. Bulunduğun şehir insanlarının hayatını kolaylaştıracaksın, başka kaygın olamaz. Hz. Mevlâna diyor ki; ya hayırla anarlar sizi, ya da zamanın tek eri olsan da bir gün sen de gidersin, tek tek gidenler gibi.." Nice krallar, anlı şanlı imparatorlar, büyük âlimler geldiler geçtiler, gittiler.. Nelerini gördü bu insanlar, insanlık adına bir hizmetleri varsa hayırla anıldılar.

Yönetimi zordur bu toprakların, insanlığın en zor coğrafyasıdır bizim coğrafyamız.
Milyonlarca insanın hayatına malolan savaşlar, darbeler ve kargaşalar coğrafyasında yönetici olmak zordur.
İnsanlığın en parlak ve de en netameli hikâyeleri bu topraklarda üretilmiştir..
Dikkat ister, denge ister, büyük akıl ve güç gerektirir. Cumhurbaşkanı "bir olalım iri olalım diri olalım" diyor ya.. Biz de bütün yurtta birlik olalım, güçlü olalım, zengin olalım istiyoruz. Refah adına, yenilik, kolaylık adına Batı'da ne varsa bizim ülkemizde de olsun. Peki, mümkün müdür? Mümkün olduğu kadar, marifet o koltuğa talip olanlara kalmış.
Bizim onlara sözümüz; akıllı ve dengeli olmalarıdır, olmazsanız sizi kendinize bırakmazlar..

gazete

27 Aralık 2018 Perşembe

Hızır Acil..

Ahmet TEZCAN

Hızır Acil..

27.12.2018

Başkent yoğunluğunun adı kim ne derse desin hep Kızılay olmuştur. Herkesin her gün bir vesile bu meydana yolu mutlaka düşer. Ben bunun YHT tren garıyla değişeceğini söyler dururum. Hele yeni hızlı tren hatları devreye girsin YHT Garı ve çevresinin trafiğini bir de o zaman görün?! Ha, o bölge cadde, sokak ve parklarıyla bu yoğunluğu karşılar ve kaldırabilir mi onu zamanla göreceğiz. Son tren kazasıyla yeniden sarsıldık. Ne oldu, bir sabah kalktık ve bir hızlı trenin hızını almadan başkentin ortasında bir başkasıyla çarpıştığını gördük. Üzülmemek elde değil ama kazayı bir makasçı veya bir başka görevliyle açıklamak da mümkün değil.

***

Ben o gün, o hengâmede TCDD'yi, YHT Tren Garı'nı ve ilgili bakanlığı aradım telefonla. En azından ne oldu diyecektim. Benim gibi o gün yolcu yakınları da kaza sonrası yetkilileri aramış olmalılar. Onlar da alelacele birine, bir telefon numarasına ulaşmak istemişlerdir. Ama hangi numaradan ama ne mümkün?! Ulaştırma bütün katmanlarıyla ULAŞILMAZ olur mu? ben bir ara 112 Acil Çağrıyı aradım çekinerek.. Bir sağlık ihbarı veya ambulans talebi olmayınca kapattılar. Niye aradım 112'yi? Burası ACİL ÇAĞRI SERVİSİ.. Yangın, kaza, intihar, cinayet.. Her türden durumun ilk önce bu servis eliyle alınıp itfaiye, ambulans, polis nerenin harekete geçirilmesi gerekiyorsa orayı ayağa kaldıracağını düşündüğüm bir servis olarak değerlendiriyordum 112'yi. Her türlü hadisede vatandaşın muhatap bulacağı, ulaşacağı bir servis..

***

Bu satırların yazarı 2004'ten bu yana bunu yazar durur. 110 Alo Yangın İhbar'dan tutun, 118 bilinmeyen numaralara kadar bir yığın ALO İHBAR hattı var. Sayayım: Zabıta 153, Polis İmdat 155, Jandarma 156, Orman yangını 177, Ruhsal Bunalım Danışma 182 ve diğerleri.. Kim hatırlıyor? 185 Elektrik, 186 Gaz arıza.. Hattın bir yerinde gerilim veya patlama olsa o anda bu numarayı kim bulur, kim ulaşır? İçişleri, İller İdaresi yazılarıma cevap vermiş bütün ihbar hatlarının tek numarada HIZIR ACİL adıyla birleştirileceğini bildirmişti? New York'ta 911 adıyla bir acil yardım hattı var, belediyeye bağlıymış, orada adeta "hayatın bir parçası " diyorlar ve bütün "imdat" ve "ihbar" çağrılarını burası koordine ediyormuş. Onların 911'i gibi bir servisi biz de kendi ülkemizde neden başaramayalım?

gazete

13 Aralık 2018 Perşembe

Özhaseki’nin Kayserisi

Ahmet TEZCAN

Özhaseki’nin Kayserisi

13.12.2018

Şair'in "bir başka tepeden" İstanbul'a baktığı gibi başka bir şehre bakılmış mıdır? Yahut hangi şehre böyle bakılıp İstanbul gibi "aziz" makamına yükseltilmiştir?!
Sormadan edemiyor insan.. Yahya Kemal öyle tutkundur ki İstanbul'a "görmediği, gezmediği, sevmediği" hiçbir yeri yoktur.
Nasıl bir tutkudur ki bir ömür gönül tahtına kurulması keyfiyetini bağışlamış ve "sade bir semtini sevmeyi" dahi "bir ömre değer" bulmuştur?!

Şair'in baktığı gibi olmasa, olamasa da ben de bir başka şehre, başka bir tepeden baktım.
Kayseri'ydi baktığım şehir ve o şehre bakmak için seçilecek yer Erciyes'ten başka bir tepe olamazdı.
(Biliyorum "tepe" tanımı Erciyes'i küçültür, O Erciyes ki; memleket coğrafyasına çil çil nice kubbeler yükselten Mimarbaşı Koca Sinan'a ilham kaynağı olmuştur.) Şair'in İstanbul'a bakışı değildi bizim o tepeden Kayseri'ye bakışımız, Ankara'da, mevsimi olmasına rağmen bir zamandır göremediğimiz kara hasretliğimizdi önce. Sonra ve esasen Kayseri'ye uzun yıllar ŞEHREMİNİ olmuş bir isim (Mehmet Özhaseki) artık Ankara için aday. Kayseri'yi yıllarca nasıl yönetmiş, ne yapmış, yaptıkları kabul görmüş mü şöyle bir bakalım dedik. Kayseri'ye şehremini olmuş mu?

Bu defa Ankara'ya talipti Özhaseki ama neye yalan söyleyeyim- ben onun başkente iki numara küçük geleceğini düşünenlerdendim.
1999'dan 2014'e tam 15 sene rekor oylarla seçilmiş olmasını dahi "iktidarın gücü" ile açıklıyordum uzaktan.
Kayseri'ye yakından bakınca düşüncemi gözden geçirmem gerektiğini düşündüm.
Erciyes'ten bu kadim kültürün önemli yerleşimlerinden biri olan Kayseri'ye bakarken düzgün yapılaşmayı, ferah bulvarları kolaylıkla görüyorsunuz. Göz tırmalayan dikey yapılar da yok. Tarih, betonlar arasına sıkışmamış. Hunat Hatun'dan Seyit Burhanettin'e tüm şehirde Selçuklu, Konya'da bile olmadığı kadar bütün maddiyatı ve maneviyatıyla muhafaza edilmiş.
Açık kapalı çarşıları ise insana İstanbul hissi veriyor. Trafik keşmekeşi yok gibi, tramvayın ulaşıma katkısı da olumlu. 5. etap ise büyükşehri emanet alan Mustafa Çelik'in ufkunu ve çabasını aynen resmediyor.

Vatandaş olarak, bir Şehremini'den yani belediye başkanından ne bekler ve ne isteriz? Önce emin olmasını, sonra hayatın zaruretlerinin zamanında karşılanmasını.
Özhaseki bunu Kayseri'de başarmış.
İnşallah Ankara'da da başarır. Ankara'nın çok mahir, samimi bir ele, bir göze ve tükenmez bir enerjiye ihtiyacı var. Bu seyahatin Erciyes ve kar kısmını Elmadağ ile birlikte bir başka yazıda ele alacağım

gazete