Ahmet TEZCAN
Sözünüzü yükseltin..
12.1.2017
Türkiye neredeyse her gün Meclis gündemiyle yatıp kalkıyor. Dolayısıyla medya gündemi de ağırlıklı olarak siyaset..
Dünyada siyaseti bu yoğunlukla yaşayan ülkelerin sayısı çok fazla değildir. Bizdeki durumu ülkenin "yöneten siyaset"e kuvvetle ihtiyaç duyması hali olarak açıklayabiliriz belki.. Biliriz ki 100 yıldır belki bu coğrafya siyaseten yönetilir durumda değildir, bu milletin 100 yıldır bu topraklarda kendi olması engellenmiştir. Dolayısıyla imparatorluk sonrası bu coğrafyada tam bir hükümranlık kurabilmiş değildir. Çok mu iddialı oldu? Evet, ama bunların hepsi tarih içinden örneklendirilebilir. Bir şeycik söyleyeyim sadece; "Eski Türkiye" döneminde, üyesi bulunduğu zeminlerde, hangi uluslar arası kararda bizim delegasyonlarımız Batı'nın bilhassa ABD'nin ihsası olmadan irade beyanında bulunabilmiştir sormak lazım?!
***
Şimdilerde kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye başlamışken istiyoruz ki kararlarımızı Mecliste ve meydanda; derin bir tarih şuuru, kuvvetli bir inançla, aklıselimimizi kullanarak, ortak duyguyla alalım.. Ama olmuyor.. Eski alışkanlık mıdır, kendine güvenememe duygusu mudur nedir; adına müzakere denilen oturumlarda hakaretler, ima ve istihza ile aşağılamalar havalarda uçuyor.
***
Gelin biz özellikle yeni vekiller için bazı tavsiyelerde bulunalım, ne ki bu Meclise yıllarımızı verdik. Vekillik mazbatayla başlar fakat vekil olmak bir süreç meselesidir. Milletvekilliği memuriyet değil, toplam bir görevdir, farklıdır, özelliklidir, yüksek ufuklu bir bakış açısı gerektirir. Memleketin herhangi köşesinde avukat, doktor, mühendis olabilir, siyasetle de meşgul olmuş bulunabilirsiniz ama milletin Meclisinde durum ve şartlar farklıdır. Her gün kürsüye çıkmak, yüzlerce önergeyle bir hakkı kilitlemek iş değildir.
Kimileri için giyotindir kürsü.. Parlamento adı üstünde "konuşulan yer" olmakla birlikte DİNLEMEK SÖYLEMEKTEN ÖNEMLİ-
DİR ve ÖNCELİKLİDİR. Meclisin de DİNLENİR konuşmalara ihtiyacı vardır. Mevlâna'nın 26 bin beyitlik Mesnevisi'nin ilk kelimesidir DİNLE...
Söylerken değil, dinlerken de çok dikkat gerekir. Hz. Pîr'in çok önemli iki tavsiyesi var ki bana kalsa genel kurul salonunun alnına, altın harflerle bu sözleri nakşederim. Meal olarak diyor ki; SESİNİZİ DEĞİL, SÖZÜ- NÜZÜ YÜKSELTİN, YÜKSEK SÖZÜN
YÜKSEK SESE İHTİYACI YOKTUR.
İkincisi de; "HER AĞZINA GELENİ SÖYLEME, HER ÖNÜNE KONULANI
YEME."