Kanlı işgaller, savaşlar, anlaşmazlıklar İslam coğrafyasının zaten başlıca üzüntü kaynağı olmaya devam ediyor. Hiçbir Müslüman ülke yok ki ağız tadıyla bir ramazan geçirsin.
Müslümanlık, yalnızca ibadetten ibaret de değildir. Bizim dinimiz bir bakıma insan ilişkisidir cemaat olmayı, cem olmayı emreder. Hiç kimsenin sevabı bir başkasına yazılmaz ve ibadetler şahsidir ama bütün olumsuzlukların sorumluluğu ortaktır. Dînî ifadesi ile buna “muamelat” denir ki Müslümanlar bu noktada sınıfta kalmışlardır.
Birbirini sevmek yani “muhabbet”, birbirinin derdiyle dertlenmek, sevincini paylaşmak, yardımlaşmak bizim dinimizde ibadet kadar önemlidir. Mabetler bunun içindir, birlikte bir hali yaşamak, birbirine dua etmek, sorumluluğu paylaşmaktır.
***
Birlik beraberlik içinde değilseniz yalnızsınız ve yalnızlık günümüzün en önemli sosyal sorunudur. Milyonların yaşadığı semtlerde, devasa sitelerde yaşadığımıza bakmayın, KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZIZ.
Büyük ailelerin yerini çekirdek aileler aldı ve hızlı kentleşme ile birlikte sorunlar hızla çoğaldı. Ne ‘KENDİ’leştik ne ‘KENTLİ’leşebildik. ‘SİTE’leşen yaşamlar geleneksel aile dokumuzu olumsuz etkiledi. Yaşlılar eski evlerinden çıkmak, çocuklar yaşlılarla yaşamak istemiyor. Sayıları hızla artan sözde huzurevleri, zorunlu sığınılan kurumlar olarak buruk ama hızlı bir şekilde hayatlarımıza dahil oluyor.
İnsanlar, kapısını çalacak candan bir dostun sesine, ilgisine muhtaç. Selamsızlık, iletişimsizlik yüzünden birbirimize yabancılaşınca sadece yüzümüzü değil, bütün halimizi maskelemiş olduk! Bazı şirketler “Birbirimize daha güçlü bağlanıp daha çok sevmek mümkün mü?” diye çocuklara “Büyük Sorular!” sordurup bu ilgisizliği, ilişkisizliği ticarî olarak kullanıyorlar.
***
Gün geçtikçe yayılan, yayıldıkça endişeleri artıran virüsü, maskeyi ve maskeli hayatı yalnızca bir sağlık sorunu olarak görmek de bence yanlış. Virüs öncesinde de birbirimizle ilişkilerimizde tavır olarak maskeliydik sanki?!
İnsanoğlu yüzünü ve sözünü çok eskitti ve maske görünür oldu!
Bir an önce bu salgından kurtulmak istiyor isek insan olarak, Müslüman olarak, komşu, akraba, arkadaş olarak ilişkilerimizi samimiyetle yeniden tanımlamak durumundayız.
O reklamdaki çocukların sorduğu gibi birbirimizle gerçekten çok güçlü bağlar kurmadıkça ve birbirimizi daha çok sevmedikçe “büyük sorular” maalesef cevapsız kalacak ve belki başkaca sorunlar yaşanacak.
***
İnsan ilişkileri konusunda dinimiz en net şekilde ölçüyü koymuş, diyor ki: “İman etmeden cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmeden de iman etmiş olmazsınız”
İşte şimdi özellikle bu müstesna Ramazan günleri; birbirimizi anlama, sevme ve bütün zamanların Rabbi’ne sığınma zamanıdır. Din, yalnızca ibadetten ibaret olmadığı gibi insanlığı da “yeme, içme ve haz peşinde koşma” olarak anlayamayız. Her davranışın bir sonucu mutlaka olur ve hak yerini bulur.