Salgın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Salgın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ocak 2021 Perşembe

BU DA GEÇER


GEL DE YAZMA

Sabah Gzt.

İşte yepyeni bir yıl ve yeni başlangıçlar için fırsat diyerek umutla 2021’e girdik.

İlk haftası geride kaldı bile.. 2021’in bu ilk yazısında bizim dileğimiz yine olumlu.

Başarılı güzel bir yıl olsun, sağlıkla tamamlayalım istiyoruz. “Bu da geçer” bir

teselli, zamanı iyi değerlendirmeyi bilmek ise çok önemli.

15 yıl geride kaldı bu sütunda ve kimsenin hakkına, hukukuna halel getirecek bir

yazı kaleme almadık. Olumsuz, kara tablolar çizmek de bizim tabiatımız değil. İyi

şeyler diledik ve daimî bir umut beklentisi içinde olduk.

Birbirine sımsıkı sarılmış bir toplum beklentisi ideal olandır ancak; aynı

coğrafyada yaşamak aynı refleksin gösterilmesi için yetmiyor. İletişim ve bilişim

toplumu etkileyen faktörleri çeşitlendiriyor. Dolayısıyla tepkilerimiz de değişiyor.

Farklılıklarımızın değil, ortak yanlarımızın öne çıkarılması bence huzurlu ve mutlu

bir ortamın sağlanması için yeterli olur.

****

Yeni yılın güzel, başarılı ve sağlıklı geçmesi için görünen tek engel var; virüs..

Bize kısıtlı bir hayat yaşatsa da onun da çaresinin bulunacağına inanıyorum. Ne

diyor Kelâm-ı Kadîm: Elbet zorlukla beraber bir kolaylık vardır. İşte aşılar geldi,

tetkikleri yapılıyor, aşılamalar hızla yapılacak ve inşallah bu kısıtlı hayattan

kurtulacağız.

Salgından başka hayatı olumsuz kılacak bir tehlike de kuraklık. Ankara’nın 110

günlük suyunun kaldığı açıklandı. Kayıp ve kaçaklara da bilhassa dikkat çekiliyor.

Suyumuzun yüzde 36’sı şebekede zayi oluyormuş. O halde belediyenin su

kaybını azaltmak üzere çalışma başlatması gerekiyor. Konutlaşmanın çok yoğun

olduğu Ankara’da su ihtiyacını baraj doluluğuyla izah etmek yerine yağarken

suyu depolayan yapılaşmaya kafa yormak gerekmektedir.

****

Belediye HEMŞEHRİ bir kurumdur. Doğumdan ölüme hayatımızın içindedir. Biz

burada şimdiye kadar başkan ve çalışmaları hakkında pek bir yorumda

bulunmadık. Ankara halkının belediyeden beklentisi; günlük polemikten uzak

kalıp hayatı kolaylaştırıcı icraatlar ortaya koymasıdır. Ekmek, su, gıda hijyen ve

denetimi, çevre temizliği en evveldir ve hayatî önceliğimizdir ama yeterli midir

diye sormadan edemiyorum!?

Her şeyi pandemi ile izah etmek kolaycılık olmaz mı?


24 Eylül 2020 Perşembe

KORONA'YA FİLM YAPILMALI



GEL DE YAZMA

        Biz artık görerek ikna olan bir toplum olduk. Gönül gözümüze “katarakt” inmiş olmalı!

İnsanımıza bir şeyi anlatmak, inandırmak, ikna etmekte zorlanıyoruz. Bakın aylardır şu meşum

hastalık için en üst düzeyde ve her gün “Maske tak, mesafeli ol” denildiği halde çoğumuz kulak

asmıyor.

        Niye acaba?!

        Sadece Covid için değil, böyle bir yığın önemli uygulama, uyarı, tembih havada, idrak

noktamızın dışında kalıyor maalesef. İDRAK, anlama yeteneği, anlayış, kavrayış demektir, erişme,

kavuşma, ulaşma anlamındadır bir bakıma. Ama biz idrak etmede sanki acze düştük!

Maske takmayanın öteki uyarılara kulak astığı sanılmasın. Eğitim düzeyi ne olursa maske

takmamak SAĞLIK değil, AHLÂK meselesidir demiştim daha önceki bir yazımda, aynen öyledir ve

sorumsuzluktur bence. Dünya genelinde yaşanan bu salgının sadece bir sağlık meselesi olmadığı gibi..

Bilmem anlatabildim mi?!


                                                                      ****


        ABD sinema endüstrisi Hollywood, Amerikan devletinin emrindedir adeta. Dünya üzerinde

ABD adına ne icra ediliyorsa Hollywood orada olur. En yüksek teknolojiyi kullanarak Amerika’nın

Irak’ta, Suriye’de niçin bulunduğunu, Afganistan’da 3,5 milyon insanı niçin öldürdüğünü siyahi

beyaza boyayarak anlatır sinemacılar. Seyircinin gözünü boyarlar ve psikopat derecesinde bir zulmü,

masum çaresiz bir uygulama gibi gösterirler. Ağlarız filmi izlerken, duygu seline kapılırız. ABD,

Hollywood’u kendi kamuoyuna da böyle kullanır.

                                                                        ****


        Ülkemizin sinema sektörü de fena sayılmaz, artık dünya ölçeğinde filmler yapılabiliyor. Şu

birkaç aydır Covid 19 nedeniyle yaşananların niçin senaryosu yazılıp filmi yapılmaz ki? Bilhassa sağlık

çalışanlarının yaşadıkları başlı başına bir dizi konusudur. Doktorların, hemşirelerin çocuklarına bile

sarılamamaları, bir apartman ötede yaşadıkları aile hasretleri niçin dile getirilmez? Çok mu sıradan

şeyler bunlar?!


                                                                        ****


        Sadece sağlık değil, işte, minicik bebelerimiz bu salgın döneminde okula başladılar, onların

duygusal dünyaları, velilere mesajlar, biraz yetişkin çocuklarımızın sosyal medya tutkuları, aileden

kopuk gibi yaşamaları film endüstrisinin konusu olamaz mı? Kültür bakanlığımız, Corona konusunda

bir görev aldı mı mesela? Kesenin ağzını açıp mutlaka teşvik edilmelidir. Nice filmlere konu olacak, ne

hikâyeler yaşandı kim bilir? Ne dediğimi anlamamış olanlar şu sıra Amerika’da, Avrupa’da çok revaç

bulan “Social Dilemma” filmini seyretsinler. Bizzat Google, Facebook çalışanlarından dinlemeliler

insanlığın nasıl bir tuzakla karşı karşıya bulunduklarını..


Sabah Gzt.

28 Mayıs 2020 Perşembe

Yanlış nerede?

Yaygın ifadeyle izole yani tecritte bir bayram geçirdik. Nice Bayramlara
dileğimiz ‘salgın’sız, virüssüz, engelsiz kutlayacaklarımıza olsun inşallah. Bayram
kelimesi esasen "sevinç-eğlence günü" anlamına geliyor. Kimi inanışa göre
bayramlar mutluluğun esas merkezi olan cennetten dünyaya salınmış tadımlık bir
sevinç numunesi olarak tarif ediliyor ama el’an yaşananlar da ortada.. 

****

Her şey bize yani insana, onun tavır ve davranışlarına bağlı. Benim
inancıma göre zaten her şey insanda başlayıp insanda bitiyor. Kime neyi
yaşatırsak onu yaşayacağımız muhakkak. Değişmez, İlahî bir kuraldır bu. İnsan
olacaksınız ama insana, hayvana, doğaya düşmanca davranacaksınız. Bu kabul
edilebilir değildir.

****

İnsanı, hayvanı, doğayı, dünyayı çok HOR kullandık. Tek hecede söylenir
geçer ama çok şey ifade eder bu kelime; Hakir görmek, aşağılamak, sefil hale
düşürmektir hor görmek. Biz ne yaptık; köpeği sevdik ama insana düşmanca
davrandık. EŞREF (en şerefli) bir mahlûktur insan, yeryüzü, gökyüzü, dağlar
denizler onun beslenmesi, barınması için yaratılmış, bütün varlıklar onun emrine
verilmiştir. Ama insan olmak şartıyla. En vahşi hayvandan melekî yapıya kadar
insanoğluna en geniş yelpazede muhtelif seçenekler sunulmuştur. Bunun
karşılığını da mutlaka görecektir. Nasılsak öyle muamele görürüz.

****
Dünya üç aydır bir salgın, bir felaket yaşıyor. Herkesin evlere tıkıldığı,
metropollerin boşaldığı, ekonomilerin felç olduğu, bütün mabedlerin kapandığı bir
tam bir felaket yaşanıyor. Ölümlerin gerçek sayıları belli değil. Herkes
açıklananla açıklıyor durumu.

****

Yaşananları geçmişte de benzeri yaşanmış “SADECE BİR SAĞLIK SORUNU”
olarak görürsek, yandık demektir. Büyük bir yanlışın içine düşmüş oluruz bence.
O zaman “Niye?” diye sorarız. Cevabını tıp ve fen bilimleriyle vermeye kalkmak
yetmez. Biz evimize çekilince dünya yenilenmeye başladı, ozon tabakası
onarılmış, çevre temizleniyor, doğa tazeleniyor.. İnsanoğlu hastanelerde can
çekişirken dünya için bu olumlu gelişmeler niyedir sence?

****

İnsan olarak bazı kavramları iyice düşünmemiz gerekiyor. Belki bizim de
fabrika ayarlarına dönmemiz isteniyor. Bunu daha önce de yazdım; “İnsan”
kelimesi, “ünsiyet” den geliyor, ünsiyet; arkadaşlık, tanışıklık, ahbaplık
demek oluyor ey insan, mahallede birbirimize selamı, kelamı kesip birbirimizi
yiyip bitirirken güzellik bekleyebilir miyiz?!