Korona virüsü hayatımızı alt-üst etmişken, Ankara’nın Kale’sinden,
Kule’sinden mevzularla yarenlik etmeyi uygun bulmuyorum. Haziran ile beraber
Türkiye, kısmen kısıtlı YENİ NORMAL hayata geçerken, NORMAL ile yenisinin
kıyaslanması gerekiyordu. “İnsanlığa karıl” diyordu Hz. Mevlâna, ben de
Başkentin sokaklarında insanlara karıldım; dükkanlar açılıyor, lokantalar müşteri
beklemede, iş yerleri, daireler, duraklar hareketlenmiş.
“Salgın yüzünden evimize hapsolmuştuk” filan diye asla şikâyetamiz laflar
edecek değilim. Virüs bir bakıma evimizi, ailemizi yeniden keşfetmede faydalı
bile oldu ve ne güzel oldu. Birçok arkadaşımdan da bunu duydum.
Yeni Normal vatandaşı rahatlatmış gözüküyor. Kısıtlamalar kademeli
kalkarken, 3M denilen MASKE, MESAFE, MESKEN tedbirlerini asla ihmal etmemek
gerekiyor, en azından bir süre daha..
****
Bundan önceki yazımda virüsü kastederek; SADECE BİR SAĞLIK SORUNU
olarak görmenin yanlış olacağını yazmıştım. Korona’nın başta EKONOMİK olmak
üzere sosyolojik, psikolojik, dinî, siyasi hattâ askeri tesirleri olduğunu, bu süreçte
dünyanın çok büyük zarar gördüğünü izah edecek değilim. Sabah akşam
medyanın gündemi bunlar. Kamera uygulamasıyla da internetten bütün
dünyada, büyük metropollerde hayatın durduğu apaçık görünüyor. Canlı izliyoruz
adeta ölümleri! Yüz binlerle ifade ediliyor. Biz de 4 bin insanımızı kurban verdik.
Kâbe dahil bütün mabetlerin boşalması az şey mi?!
****
Virüs yüzünden bütün bu yaşananları yalnızca tıp ve fen bilimleriyle izah
etmek dedim, YANLIŞ olur. Bunun başkaca izahları da olmalı?! Hastanelerde
insanlar can çekişirken ozon tabakasının kendini yenilemesi nasıl izah edilir?
Hunharca tahrip ettiğimiz doğa ve çevre biz sokaktan çekilince kendini tamire
başladı!
Ama esas kaybı ben, dün sokağa çıkınca, insanlara karılınca keşfettim.
Maske yüzünden yüzlerimizi kaybettik, yüzümüzle ne çok şey kaybettik?
Mimikler kayboldu; kızgın mı, üzüntülü mü, yorgun mu çözemez olduk
birbirimizi, perdelendi gülücükler, kayboldu. Maskenin her türünü zaten
sevmezdim, bunu da hiç sevmedim, ben en çok insan yüzlerini özledim.
Dile, dudağa dökülmeden sözler, meğer ne çok şey ifade ediyormuş
yüzler?!.. Yüz üzerine söylenen dedim kendi kendime; şarkılar, şiirler boşa
değilmiş!!!