Kocatepe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kocatepe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2017 Perşembe

İlgilisine birkaç not

Ahmet TEZCAN

İlgilisine birkaç not

3.8.2017
Bugünkü yazıma iki not ile başlamak istiyorum, biri Milli Eğitim'den… Birçoğumuzun hiç de duymadığı -ki itiraf edeyim ben de bilmiyordum, bilvesile, bir vesile öğrendim. "Fulbright" adıyla Amerikalılarla yaptığımız bir programdan, bir anlaşmadan söz etmiştim bir yazımda. 1949'da TEK PARTİ DÖNEMİ'nin son hükümeti tarafından imzalanan bu anlaşmayla "Milli Eğitimimiz Amerikalılara adeta teslim edilmiş" desek yeridir.
Çünkü çocuklarımızın öğreneceği derslerin muhtevası ve programı 3'ü Amerikan 3'ü Türk, ABD'nin Ankara Büyükelçisinin de fahri başkanı olduğu bir komisyonca belirleniyordu ve bu andlaşmanın bir sonucuydu.
Bir yönüyle de en fiyakalı "Amerikan Bursu" imiş Fulbright ve adını icatçısı olan Amerikalı senatörün soyadından alıyormuş.
En iyisini bu burstan yararlananlar bilir, en babacanına sormak lazım?!
***
Neyse, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı dostum Orhan Erdem vuzuha kavuşturdu ve bizi rahatlattı.
Meşhur ve meş'um bir KIRMIZI KİTAP vardı; "Türklerin devleti nasıl yönetmeleri gerektiği ve uygulanacak siyaseti" dikte eden. Milli Eğitim'in de buna paralel bir BEYAZ KİTABI varmış, bu memlekette eğitimin nasıl olması lazım geldiğini va'zediyormuş! O da Kırmızı Kitap'la beraber uygulamadan kaldırılmış çok şükür. Senatörün bursu devam ediyor mu bilmiyorum?!
Öteki notum da "Minyatür Tabut" başlıklı yazım ile ilgili. Bana hediye edilen ve benim için kendisi küçük mesajı büyük, el kadar bir tabutum vardı, bir türlü bulamıyordum, Bayan Tezcan ortadan kaldırdı muhtemelen. Ressam Derya Saatçioğlu aradı, kendisinde de böyle bir biblo varmış, bana armağan etmek istiyor sağolsun, kabul ettim.
***
Prof. Mehmet Görmez'e Ve çok verimli bir yaşta, herkesten helallik dileyerek kendisini emekli eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'e de benim bir notum var.
Not aslında Kocatepe Camii'nin sabah namazı cemaatinden. Sizi çok sevmişler.
'Adı güzeldi, kendi güzeldi, hele o yanık sesiyle Kur'an kıraati doyulmazdı' diyorlar.
Helallik dilediniz, onlar da "helal olsun" diyorlar ama küçük bir de sitemleri var. "Her gün minareye çıkar gibi soluklanmadan camiye ulaşamıyoruz, şu camiye (Kocatepe'ye) yürüyen merdiven yaptırsaydı iyi olurdu" diyorlar.
Bir de vakit beklerken çay içip sohbet edecek yer istiyorlar. Cami ve çevresinin yeterince aydınlık-temiz olmadığı ve ses düzeni de cemaatin sohbet mevzularından benden söylemesi..

gazete

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kocatepe ve engeller

Kocatepe ve engeller

Ahmet Tezcan/Gel de yazma
Kocatepe Camii ve engelliler konusu daha önce de bu köşede yer aldı.
1 Milyon liraya (eski parayla 1 trilyona) asansör yaptırdılar kullanmıyorlar
demiştim. Engelli vatandaşımızın Kocatepe’ye ulaşamadıklarını dile getirmiştim.
Camiler ve Engelliler Haftası dolayısıyla nihayet asansörün faaliyete geçtiğini
gördüm.
Lakin yine bir engel daha çıktı, Kocatepe’de engeller bir türlü bitmiyor.
Bu defa da caminin mimarı “benden onay alınmadı” diyerek asansöre karşı
çıkıyormuş.

***

Asansör yapmak için caminin neden üç kat delindiğini de sormuş Mimar, ibadet
mahalline tek kat bir asansörle ulaşılabileceğini söylüyormuş..
Mimar haksız değil, ama tam olarak haklı da değil.
Caminin mimarı Hüseyin Tayla, şu anda 90 yaşına ulaşmış tecrübeli bir usta.
Fakat, Büyük Usta hanımları unutuyor. Özellikle Cuma namazında erkekler ilk iki
katı doldurunca kadınlar 3. kata çıkacak yol bulamıyorlar. Şimdi asansörü
kullanarak en üst kata çıkabilecekler.
Asansör yalnızca engelliler düşünülerek kurulmamış olmalı.

***
Kocatepe, herhangi bir cami değildir..
Başkent’in “ulucamii” niteliğindeki bu muhteşem mabedin cemaati ve ziyaretçisi
mahalle sakinlerinden ibaret de değil..
Yerli yabancı, İran’dan Bosna’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya Başkent’e yolu düşen
misafirler Kocatepe’ye uğramadan geçmiyorlar.
Bugün caminin konferans salonunda “Camiler ve Engelliler” paneli var, saat
14.00’te.. İlgili Bakan Sayın Bekir Bozdağ da katılacaktır umarım.
Çok değerli bilim adamları İslam’ın ve Peygamberimizin engellilere bakışını,
sosyal hayatla ilişkilerini, din hizmetinden yararlanmaları için alınan tedbirleri
anlatacaklar.

***
Bence Kocatepe’den başlamalılar anlatmaya..
Minarelerdeki hoparlörlerin neden çalışmadığı, binden fazla camiden yankılanan
Kocatepe ezanını komşuların neden duymadığı, saçaklara konulan 16 hoparlörle
yan apartmanların sarsılması yüzünden yaşanan tartışmalar, yerin 20 metre
derinindeki tuvaletlerin “korku tüneli” ne dönüştüğü gibi her şey dile gelmeli.

***

Kocatepe, ENGEL konusunda çok iyi bir örnektir. En büyük engel de, camiyi
yöneten iradedir.
Yani Diyanet Vakfı..
Vakıf, Kocatepe’nin yönetiminde başarılı olamamıştır. Bu bilindiği için Başkan yeni
bir genel müdür atamış, Çankaya Müftüsü de yeni, dileriz birlikte başarırlar.
Burada çok iş var yapılacak.
Çankaya ve Ankara Müftüleri vakit namazını bazen bir adım ötelerindeki
Kocatepe’de cemaatle eda etseler bunlar şimdiye hallolurdu.

12 Ağustos 2012 Pazar

Kocatepe’de semazenler

 Gel de yazma
 
Başkentin ‘Ulucami’sidir Kocatepe, neden mahya asılmaz diye sormuştum.
Mahya geleneği sadece İstanbul yahut Bursa, Edirne gibi payitaht şehirlere
mahsus ise Ankara’mız da son payitaht..
Gerçekten de öyledir..
İstenirse, mahya ve daha ilerisi; kubbe üstünde semazenlerin ney
eşliğinde sema etmeleri dahi mümkündür. Lazer teknolojisiyle harika
görüntüler ortaya çıkarılarak muhteşem bir gösteri olur ve Ankara'nın her
köşesinden de keyifle seyredilir.
Ama dediğim gibi istenirse tabi..

****

Kenar semtlerden Kocatepe’ye akın olur,“özel teravih seferleri” gerekir
denirse belediyeler bunu seve seve üslenirdi.
Bu Ramazan geçti, gelecek Ramazan’a kavuşursak bir heveslisi çıkabilir.
10 bin kişinin aynı anda namaz kılabildiği Kocatepe’nin de böylelikle hakkı
verilmiş olur. Çünkü cemaat caminin, cami de cemaatin hakkıdır.
Kocatepe’nin cemaati eridi gitti bu Ramazan..
Bir coşku yaşanabilmesi için en başta bu işlerin sevilmesi lazım gerçekten
coşan insanların olması gerekir. Kim bu zamanda kalkıp camiyle, cemaatle
uğraşacak dersen olmaz, sevgi dolu yürek..
Diyanet Vakfı bile elinin ucuyla tutuyor artık bu işleri, parkla bahçeyle
uğraşıyor. Otoparkçılar teravih mesaisi yaptıklarına göre ortaklar her halde diye
düşünüyor cemaat?!
Cami, Diyanet’in ilgi alanının dışında gibi.. Kocatepe’nin altında çocuklar
için yer düzenlendi engelli asansörü gibi bir dünya masrafla, daha bir gün iki
tane çocuk görmedim, bir Ramazan süresince çocuklar caminin içini kullandılar
oyun alanı olarak.
Bütün bunlar için Ankara ve Çankaya Müftüleri’ne bir şey sormalı mı
acaba?

****

Ha sahi semazen dedim de; dönüyorlar, hem de gerçek, adamdan
semazenler yani sanal değil..
Yalnız kubbenin üstünde değil, caminin altındaki AVM’de ve de kanun,
keman eşliğinde dönüyorlar! “Dönüyorlar” diyorum, bunlar “dönme
semazenler”, semazenlikten dönmüşler her halde?! Dönme semazenler için
kudüme, neye ihtiyaç yok, çalgı olsun yeter, onlar düğünde, dernekte, nikâhta
şenlikte her yerde dönerler!
Yuh diyesim geldi..
Beğendik AVM’si de böylece “şenlik” kısmına katılmış oldu mübareğin..
Ramazan’da Kur’an dağıtan gazeteler gibi, ihtiyaca binaen(!) olmalı..
Hiç beğenmedik..
Ne gelenek gözeten var ne denetleyen..
Nerede gerçek Mevleviler, Mesnevi’nin ruhuna erenler, nerede
devlet filan dermişim?!
Böylelikle Kocatepe’nin üstünde ararken coşkuyu altında buluyoruz!

****

Mahya teklifimden de vazgeçtim. Bırakın mahyayı Kocatepe’de normal
vakit namazı kılınabildiğine şükretmek gerekir. Nitekim önceki Cuma
Kocatepe’de sabah namazı ve mukabele tehlikeye girmiş, sebep elektriklerin
kesik olması..
Diyeceksiniz ki koca camide bir küçük ışıldak da mı yokmuş?

Küçücük semt camilerinde dahi hini hacet için bulundurulan bir ışıldaktan
bile mahrum Kocatepe.. Kocaman egzozlarından yaydığı zehir ve gürültüyle
mahalleyi ayağa kaldıran eski model dizel jeneratörü de işe yaramamış, gençlerin
cep telefonlarının aydınlatmasında kılınmış sabah namazı.
Namaz bu, vakit şartı var, elektrik bekleyemezsiniz, zamanında edası
gerekir.

2 Ağustos 2012 Perşembe

Kocatepe Camii’ne mahya neden asılmaz?



Gel de yazma
Bilhassa büyük şehirlerin ulu camilerinde Ramazan’ın MAHYA yazılarıyla
anılması eski bir gelenektir. Bu gelenek günümüzde ağırlıkla İstanbul camilerinde
devam ettirilmektedir.
İstanbul dışında mahyacılık bildiğim kadarıyla, “eski payitaht” olması
hasebiyle Edirne’de, Bursa’da sürdürülüyor.
İlk başkent Konya’da da camilere zaman zaman mahya asıldığı oldu.

****

Bu sanatın başlangıcı 16 yüzyıla, II. Selim dönemine kadar uzanıyor. Bir
Osmanlı sanatı olan mahyacılık, tıpkı Karagöz-Hacivat, ortaoyunu, meddah
kadar bizimdir. Devrin hafızlarından Ahmed Kefevi’nin Ramazan girince
Sultanahmet Camii'ne bir kandil asmasıyla başlayıp geliştiğini söyleyenler var.
Mahya sonraki yıllarda çok önemli hale gelmiş. Öyle ki; sırf mahya kurulsun
diye Eyüp minarelerinin boylarının yükseltildiği, Üsküdar Camii tek minareliyken
vatandaşın mahya talebi nedeniyle ikinci bir minare ilave edildiği
kaydedilmektedir.

****

Şimdiki iletişim araçlarının olmadığı dönemlerde mahya yazılarının çok
büyük merak uyandırmış. İnsanlar ne yazılacağını merakla beklerken mahya
ustaları yazacakları sözü sır gibi saklar birbirlerine göstermezlermiş.
 "Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan" veya “elveda” , "Ya Allah", Ya
Muhammed", "Oruç Tut Sıhhat Bul", "Şefaat Ya Resulullah" gibi ifadelerin
yanı sıra devre göre bu sözlerin yerini veciz(!) siyasi mesajların aldığı da olmuş.
Mesela Cumhuriyet devri mahyalarında:"Ne Mutlu Türk'üm Diyene",
"Cumhuriyet Fazilettir", "Varol İnönü", "Atatürk" , "Para biriktir", "Yerli malı
kullan" gibi yazılar yazılmış
Eskiden kandil gecelerinde de mahya çekilirmiş. Bir keresinde Kadir gecesi
topun patlamasıyla birlikte ezanlarla kocaman bir “La ilahe illallah,
Muhammeden Resulullah” yazısı aydınlatılınca halk çok heyecanlanmış, iftarı
unutup pencerelere, yüksekçe yerlere koşuşmuşlar.

****

Yani Ramazan’ı camilerde renklendirmek, hareketlendirmek, heyecan
katmak gerekiyor, insanları namaza, oruca, ibadete teşvik etmek, sevdirmek için.
Mahyanın espirisi de biraz bu.. Mahyacılıkta “kandil” döneminden “lazer” çağına
ulaştık. Her gece lazerle Camilere mahya yazısı yazmak mümkünken Başkentte
koskoca Kocatepe Camiine neden mahya çekilmez merak etmişimdir?!
Bırakın mahyayı Kocatepe’de ibadet dahi eziyet olmaya başladı. 1 trilyona
yaptırıldığı söylenen cami içindeki asansör çalıştırılmıyor. Engellilerin camiye
girebilmesi ancak kucağa alınarak mümkün olabilir.
Üstelik Ramazan gününde park alanında inşaat başlattılar kompresörle
günlerce insanların kafasını ütülediler. Daha çok ziyaretçilerin oluşturduğu
Kocatepe cemaati Cuma, teravih namazlarına arabalarıyla geliyor. Başlı başına bir
sorun olan “cami çevresi otopark işletmeciliği” anlayışıyla camiye gelen
vatandaş bunaltılıyor.
Bütün bu olumsuzluklar Reis’in “Görmez” tarafına denk geliyor olmalı!
Diyanet Vakfı’nın burada iyi sınav verdiğini söylemek zor. İnsanlar bu
muhteşem ortamda ibadetten daha fazla haz almalı diye düşünüyorum.