Ahmet Tezcan/Gel de yazma
Hiçbir memlekette milletin meclisinde bulunup vekalet üslenmiş olanların,
devlet- millet düşmanlarıyla bu derece sarmaş dolaş ilişki içinde olamayacaklarını
yazdım geçen yazımda..
Milletten maaş alıyor ama milletin çocuklarını katledenlerle
kucaklaşıp öpüşüyorlar..
ABD’de yahut Almanya’da veya Fransa’da hiçbir ülkede bu nevi davranışlar
karşılıksız kalmaz. Bunun bizde de bir yaptırımı olmalı dedim ve bir kitaptan
bahsettim:
Prof. Ahmet Mumcu yazmış, adı SİYASETEN KATL..
****
Örfi hukuku, hükümdarın kudretini incelemiş tarihten örneklerle, kurumsal
olarak “siyaseten katl”in tarihsel gelişimini anlatmış.
Bir bakıma Osmanlı’da devletin dolayısıyla milletin egemenliğine uzanan
ellerin nasıl kırıldığını anlatıyor. Hükümdarın kudretinin son sınırı diyor,
“kendi takdir hakkını kullanarak ölüm cezası verebilmekti.. Tabii bu, egemenliğin
tek elde toplandığı devletler için söz konusuydu” diye de ilave ediyor.
Osmanlı, Abbasi, Bizans, Selçuklu mirasçısı bir devlet, daha da eski; Türk ve
Moğol kültürlerinin de mirasçısı..
Hükümdara siyaseten katl hakkını tanıyan kurumun gelişme göstermesi
yalnızca Avrupa’ya yayılmış olmasının bir sonucu değil elbette. O zaman
hanedan üyelerinin hükümdarca katledilmelerini nasıl izah edeceğiz?
****
Bu hukuki bir yazı değil, ben de hukukçu değilim zaten. Bu kurumun
Osmanlı’daki gelişimine bakarken günümüze yansıması ve gereklilik hallerini
aklımdan geçirirken bu kitap elime geçti. Bugünkü kurumsal yapıyla bugün bu
nasıl olacaktı?!
Neyse, olmadık mesajlar(!) veriyor olsa da biz kitaba dönelim.
Prof. Mumcu Hz. Ebubekir döneminde yaşanan “ridde” olayını hatırlatıyor
bir yerde. Peygamberin vekili sıfatıyla ridde olayını bastırmaya giden
komutanlarına bir mektup gönderip emre karşı gelenlerin yakılarak
cezalandırılmalarını bildiriyor. Zararsız olanlara bir şey yapılmamasını istiyor,
onların içlerini Allah’ın düzelteceğini söylüyor.
Büyük askeri dehası ile mutlak hükümdar olan Cengiz Han’ın seçildiği gün
verdiği emir: hainlerin boynunu koparın oluyor.
Altınordu Hükümdarı Batu Han da yasaya aykırı harekete eden herkesin
başını kaybedeceğini ferman buyurmuş.
****
Büyük Selçuklu’nun büyük veziri Nizamülmülk de padişahın boyun
vurdurmasını “gayet tabii” olarak kabul ediyor.
Velhasıl “kamu rahatı için” çıkarılan kanun ve nizamlara aykırı cürümler,
“veliyyülemrin aleyhine çalışarak onun şeref ve şanını kıracak şekilde halkı
rahatsız eden, kamunun selameti aleyhine çalışanlar” ve daha pek çok durumun
genel olarak siyaseten katli gerektirdiğini öğreniyoruz.
****
IV. Mehmet, Merzifonlu’nun yerine atadığı Kara İbrahim Paşa’ya mührü
verirken bakın ne diyor:
“Allah’ın kullarını sana, seni Allah’a emanet ettim. Gözünü aç yoksa
seni selefinden beter ederim.”
Osmanlı her konuda olduğu gibi derya, bilhassa devlet idarecileri
bakımından emsalsiz tecrübeler kaynağı, insanın okudukça okuyası geliyor.