28 Temmuz 2021 Çarşamba

GELECEK NASIL GELECEK?

 

Televizyon yokken radyoydu en büyük zevkimiz, elimiz işte kulağımız radyoda olurdu. Tüfek icadının mertliği bozduğu gibi televizyonun, bilgisayarın icadı hepten keyfimizi kaçırdı.

“Ya cep telefonları” dediğinizi duyar gibiyim. Adı “cep” onların, genci yaşlısı elden düşürmüyor. Cep değil, bal gibi “el telefonu.”

“Bel telefonu” diyeni de duydum. Siyasilerle Anadolu’yu dolaşırken yanı başımda bir vatandaş; “Beni belden ara, belden ara” dediğini duydum. Döndüm ki telefonla konuşuyor. O da taşıdığı yere göre adlandırıyordutelefonu ama tutmadı.

***

“Memleket haberleri” idi radyo tutkumuz, saat başı “acans” denilen Anadolu Ajansı haberleriydi verilen. Gazetelerin okuyucuya birkaç gün geç ulaştığı yıllardı, radyo dünyaya açılan tek kapımızdı. Evlerde dedeler, neneler hepimizin en önemli eğlencesiydi radyolar. Radyo temsillerine bayılırdım. Yaz günleri iş günleri, radyo keyfi en çok kış geceleri yaşanırdı. Arada bir perde aralanır, sokak lambasından kar yağışı kontrol edilirdi.

Ne lapa lapa yağan kar kaldı, ne rahmet yağmur. Çorbanın da tadı yok. Tüm aile aynı kaptan yer içer aynı lezzeti bir başka paylaşırdık. Koptuk birbirimizden. Hafta sonu kahvaltıları dışında sofra bile kurulmuyor evlerde. Bir yığın yiyecek ortadayken “Ben yemem, istemem”ler çıldırtıyor anneleri. Öğünümüz de birbirimize uymuyor artık.

Her şeye hasretiz.

Hiçbir şeye doymuyoruz.

Hayatın lezzetini kaybettik belki de?!

“Bana mı öyle geliyor” diye düşünüyorum bazen, işin içinden çıkamıyorum;“Fastfood hayatlar, iphone konuşmalar, instagram ilişkiler, facebook tatminler bizi bozdu!” diyorum.

***

Daha beteri gelir mi?

Fransız General de Gaulle, bir röportajında daktilo, telefon ve radyoyu gösterip “Bunları birleştirecekler” derken belki de bir endişeyi ifade etmişti.

Şimdi şehirler kayboldu, köyler yok.. “Navigasyon”suz ulaşamıyoruz gideceğimiz yere. Yiyip içmelerimiz dahi öyle olacak. Fırından buzdolabına cepten(!) kumanda edilecek bütün eşyalar. Hamburger programlayıp lahmacun yiyeceğiz belki?! Anahtarlar olmayacak, kapınız sizi tanıyıp kendiliğinden açılacak, açılmayacak belki de. Giyim kuşam reflektörlü, rezistanslı olacak.

Daha beteri, “yapay zekâ”nın bize kumanda etmesidir ki fazla uzak değiliz. Velhasıl “yapay zekâ” öyle bir hayat yapacak ki belki geçmişe rahmet okutacak?!. Beş duyu ile sınırlanan insanı mahkûm demektir bu. O halde "Eşref" varlığın soyut boyutunu keşfetme zamanıdır geç kalmadan vesselam.


19 Temmuz 2021 Pazartesi

ALO KURBAN TELE BAYRAM!


“Kurban”, kelime olarak yakın olma, yakınlaşma demek, “akraba” da aynı

kökten.. Binlerce yıllık gelenektir kurban ve her inançta vardır.

Kendine göre YÜCE olan büyük güce, bir büyük iradeye korku veya korunma saikiyle boyun eğip, teslim olmadır bir anlamda.

Nedir büyük güç?

YARATAN’dır..Her şeyin sahibi, kâinatı düzgün bir şekilde çekip çevirendir. Bizim inancımızda Allahuteala’ya isnat eder. Adı anılınca “celle celal” denir, adının, şanının yüceliği tazim ve takdis edilir.

On binlerce derece harareti bir kürenin içinde barındıran, milyonlarca canlıya rızkını veren, hayatta kalmasını sağlayandır O.

“ULUHİYYET”in yani ilahlığın tarifidir bu.

Kurban kesmek O’na tabi olmanın ve teslimiyetin somutlaşmış halidir. Öyle güçlü bir duygudur ki bu; sığınılan toteme, mabuda insanların, hattâ çocukların bile kurban edildiği dönemler olmuştur.

***

Son din İslâm da kurban kesmeyi yasaklamamış, ET değil, İBADET olarak devam ettirmiştir. Kurban kan akıtmadır ki, dinî olduğu kadar sosyolojik, psikolojik ve dahi ekonomik yönleri vardır, uzmanından öğrenilebilir.

“Ee kardeşim, ben inanmıyorum” deyip inkârı seçen, büyük patlamaya, tabiataişi bağlayan da varelbet ve fakat patlatan kimdir, kurdun kuşun bu harikulade mühendislik hesapları kimindir!

Hz. Mevlâna “Kâfire yani inkâr edene de şükran borcumuz var” der MÜNAFIK olmadığı için!Ya olduğumuz gibi görünecek ya da göründüğümüz gibi olacağız kurban bilmem anlatabildim mi?!

Şu da unutulmamalı: Dükkânı kapatınca ne alıp nasıl sattığımız maliye, belediyece soruluyor. Şu kısacık ömrün da bir hesap soranı olacak muhakkak. Can boğaza düğümlenmeden,“Ay vahşet! Binlerce hayvancık canından oluyor” zırtapozluğuna da düşmeden bir hazırlık mutlaka gerekiyor.

***

Zaten bayramlar da değişti, bir nevi “alo kurban”, “tele-bayram” devri yaşıyoruz. Kurban beslenmiyor kesilmiyor lakin sokaklar kedi köpekten de geçilmiyor. Çünkü insan diğer canlılarla birlikte yaşama arzusunda ve ihtiyacındadır. Müşterek yaşamanın adıdır hayat. Şimdi amca, dayı, hala, teyze bile unutuldu. Biz böyle günlerin örfünü adedini onlardan öğrenirdik. Şimdi devasa sitelerde yalnızlığa mahkûm olduk.

Yine Hz. Mevlâna’dan bir sözüyle bitirelim: Bir ipi iğneye geçirmek kolay, iki ipin iğneye geçmesi için bükmek gerektir vesselam.

Çoluk çocuk birlik bütünlük içinde, daha güzel bir hayata ulaşmak dileğiyle bayramınızı kutluyor mutluluklar diliyorum.