Eski İngiltere Büyükelçisi Ankara’nın yeşilliklerini öve öve bitirememiş hatıratında, Falih Rıfkı’ya Ankara’nın bağlarından, bahçelerinden bahsetmiş. Bugünü görseydi diyorum belki de dilini yutardı her halde şaşkınlıktan!
Fransız coğrafyacı George Perrot, 1800 lerde Ankara’ya gelmiş. Avgustus tapınağı kazısını o yapmış. Ermeni, Rum, Yahudi, Fransız ve İtalyan azınlıklardan, onların mezarlıklarından da söz ediyor. Zengin kesim o dönem şehrin güney doğusunda; süslü binalarda otururlarmış. Bugünkü Gaziosmanpaşa tarafları oluyor.
Bir şey değişmemiş demek ki?!
Türkler’in çoklukla Kale semtinde oturduklarını söylüyor Perrot..
Günümüzün gözde semti Çankaya’dan da “Çengi Kayası” diye bahsediliyor.
Çankaya adı buradan gelmiş olmalı, “Çengi” ve “kaya” kelimeleri birleştirilmiş. Atatürk, Reisicumhur Köşkünü yaptırıp yerleşince Cumhuriyet eliti de çevresine toplanmış.
****
İstanbul’daki Alman Hastanesinin ilk Başhekimi Dr. Mordmann da 19. asrın sonlarında Ankara’yı ziyaret eden yabancılardan..
Kent insanlarının çalışkan olduklarından bahsediyor Dr. Mordmann, yün, yapağı, tiftik üzerine nasıl uğraş verdiklerini anlatmış.
Birkaç yabancı dışında Türk hekim yokmuş o zamanlar Ankara’da. Dr. Mordmann, Ankara’nın o zamanki hekimlerini şöyle sıralıyor: Palermolu Leonardi, Yunanlı Rigas, Udimeli Bartalomeo Malfatti ve Fransız Duclos gibi birkaç isim sayıyor. Türk hekim yok muydu diye sormak geçiyor içimden, keşke birkaç Türk hekim ismine de rastlasaydık Mordmann’ın anılarında.
Tournefort ve Texier isimli seyyahlar kuş uçmaz kervan geçmez zamanlarda ne için gelip dolaşmışlarsa onlar da Ankara’nın sanayileşmesine dikkat çekmişler ve sanayi adına kayda değer bir şeye rastlamadıklarını anlatıyorlar.
19 yüzyılın başlarında Ankara’da faaliyet gösteren Levant Company ve East İndia Company adlı şirketlerdeki çalışanlar da olumlu bir kayıt vermiyorlar; “Refah adına bir şey bulamadık” diye not düşmüşler hatıralarında.
****
Bunları ben Nejat Akgün’ün, “Burası Ankara” adlı kitabından öğrendim, ilginç bilgiler var.
Anladığım kadarıyla 19 ncu yüzyıl Ankara’sı “seyyahlar” için iyi bir seçim olmasa da gelip gezmiş, dolaşmış ve bugünden bakıldığında “çok ilginç” notlarını ülkelerine taşımışlar.
Peki, bu isimler ya da başkaları sadece “gezgin” miydiler? Gezip görmek için mi ülkemizde bulundular? O yılların “turistleri” miydiler bunlar? Öyle kabul etmek bence saflık olur. Bu gezginlerin çoğunun ülkelerinin görevlendirdiği istihbarat amaçlı elemanlardan başkası olmadığını söylemek yanlış olmaz. Hatta daha da ileri giderek “özel görev” dışında çok değerli Anadolu kültür varlıklarının bu gibi elemanlarca yahut “arkeolog” adıyla ülkemizde dolaşanlar tarafından yurt dışına çıkarıldıkları bilinmektedir.
Şehir hayatı açısından şanssız dönemleri olmuş Ankara’nın, biz de bir yabancı gözüyle kısıtlı da olsa gezginlerin hatıralarından bunları öğreniyoruz.
Anadolu’daki ayaklanmalardan da Ankara çok çekmiş.. “Çete” diye adlandırılan zorbaların bahsi başlı başına bir konu. Kimdirler, ne cürümler işlemişlerdir gerçekten incelemeye değer. Bugünle kıyaslandığında belki de “masum” kalırlar?!
0 yorum:
Yorum Gönder