Anadolu bozkırının ortasında, -bir iddiaya göre- 3 bin yıllık bir kent Ankara. Hitit’ten İslami döneme derin bir tarih ve kültürü bünyesinde barındırıyor.
Peki, Ankara’da şehircilik anlamında bu yapıyı koruyan modern, münasip, mütenasip bir gelişmenin tam olarak sağlanabildiğini, zenginliklerin gün yüzüne çıkarılıp tanıtılabildiğini söylemek mümkün mü?
Filvaki birkaç dönemdir kontrollü bir gelişmeden söz edebiliriz. Birtakım gayretler, dönüşüm adına bazı çalışmalar var. Alt, üst geçitleri, raylı ulaşım araçları, uydu kentleriyle modern bir kent oluştururken bir yandan da betonlaşıyoruz sanki?! Şehirlerin de bir karakteri var. Dikine büyümeler giderek Ankara siluetini bozuyor, farkında mısınız?
***
Söz gelimi trafik neden rahatlamıyor?
Bizde METRO dünyanın ilklerindendir; İstanbul’da Galata-Karaköy arasında 100 sene önce kuruldu ve işletildi. Bir asırlık gecikmeyle şimdi, bütün şehirlerde toplu taşımayı bu yolla kurtarmaya çalışıyoruz.
Esas olan sağlıklı ve dengeli büyümedir. Birisi asfalt dökerken ötekisi yeni dökülmüş asfaltı yırtmayacak, doğalgaz, elektrik, su, kanalizasyon, iletişim, ulaşım koordinasyon içinde kurulacak.
İstanbul’da gazeteciler denedi; işçi görünümlü adamlar iş makinesi getirdiler, “çalışma var” levhalarıyla yolu kestiler, “kimsiniz, ne çalışması yapıyorsunuz?” diyen biri çıkmadı. DUR diyen, durduran, şehri koruyup gözeten bir idare, bir anlayış olacak. Aksi halde tabi ki biri yapar biri bozar.
***
Her bakımdan dengeli, modern, kolay bir şehir olması için gözetilmesi gereken evrensel ölçütler ve şartlar var. Bunları zamanında gözetmezseniz geleceğin kentini kuramazsınız. Alt yapısı, anıtları, yolu, kaldırımı, yeşil alanı hepsini birlikte düşünmek mecburiyetindesiniz. İleride tarihi ortaya çıkarmak, dokuyu koruyarak konforu yakalamak büyük sorun olur, büyük harcamalar, büyük istimlakler gerektirir ki sonrasında buna gücünüz yetmeyebilir.
***
Mesela ÇATI MİMARİSİ diye bir kavram var. Modern bir şehrin havadan da estetik görünmesi gerekiyor. Bizde pek duyulmuş değildir. Yer doldu, gelecekte ulaşım yerden çok havadan sağlanacak. “Tepeden bakmak” değil… Bu şehri, Başkent’i, Ankara’yı havadan gözlemleme imkânınız oldu mu hiç? Çatıları, yılankavi sokakları, kullanılmayan eşyaların doldurulduğu terasları, balkonları görmüş müydünüz?
Aydınlatma da şehir mimarisinin önemli bir parçasıdır mesela. Dünyada sadece şehrin aydınlatılmasıyla ilgilenen yüzlerce dernek, kuruluş var, “Göğü aydınlatmayın” diye slogan da üretmişler; “bırakın karanlık kalsın, yıldızlar kaybolmasın” diyorlar.
Ankara gecelerinde ise rastgele yerleştirilmiş projektörler, köşe başlarında ansızın karşınıza çıkan ışıklı bilbordlarla biz Ankara’nın yıldızlarını yok ettik, semayı göremiyoruz. Vahşi aydınlatmalar insanı kör ediyor adeta!
***
Çankaya Belediyesi’ne bir hatırlatmayla yazımızı sonlandıralım. Yaşamkent’de Şenol Güneş Parkının doğusundaki 20 metrelik kaldırım 4 senedir niçin tamamlanmıyor? Vatandaşlar soruyor. “Belediyenin kar-tuz araçları da bu kış mahalleye hiç uğramadı” diyorlar. Semt sakinlerinin sokak köpekleriyle de başları dertte. Duyurmuş olalım.
Velhasıl, lafla peynir gemisi yürümüyor, bu şehir başşehir ise özel önem ve özel ihtimam gerekiyor vesselam.
0 yorum:
Yorum Gönder