25 Mart 2021 Perşembe

ANKARA'NIN MANEVİYATI

ANKHABER 


0

Ne zaman bir Ankara bahsi açılsa mevzu Kale’den ve Kule’den öteye geçmiyor, muhabbet Ankara’nın son 100 yılının etrafında dönüp duruyor. Neticede “İstanbul’a dönüşü” gibi bize göreAnkara’nın garip bir güzelliği dile gelir. Bunu söylemek için Yahya Kemal, anlamak için de “agâh” olmak lazımdır ki ünlü şairin asıl adı da zaten Agâh idi!

“Annemin sütü” benzetmesiyle dilimizi, Türkçemizi yücelten, yükselten ve onu en iyi kullanan bir başka “kemal”dir Yahya Kemal… Elbette onu “Şair, yazar, diplomat, siyaset, fikir ve devlet adamı” olarak yetiştirip millete kazandıran “mektebin” Aziz İstanbul olduğu da inkâr edilemez.

Büyük söz ustasına “Ankara’nın güzel tarafı İstanbul’a dönüşüdür” sözünü neden söylediği de sorulmuş elbet; o da “Ankara’yı yermek değildi maksadım, İstanbul’u övmekti” derken ifadesinin nasıl büküldüğüne şaşmış kalmış olmalı.

***

Mevzumuz değildi, biz Ankara’yı anlatıyorduk ki, söz Büyük Usta Yahya Kemal’e dönünce iki çift de onun için söylemek gerekti:

Bu milletin en önemli meselesinin “Türk Aydını’nın mektepten Millet’e dönmeyişidir” tespitini bir cümleyle ve en doğru şekilde yapabilen bir Yahya Kemal, bu milletin çocuklarına mekteplerde adamakıllı neden anlatılmaz, okutulmaz ve neden öğretilmez de “olur olmaz kişilikler” bu milletin evlatlarına “rol model”gösterilir anlamış değilim. Oysaki Batı, önderlerinin, büyüklerinin yaşadıkları evi, altında oturdukları ağaçları bile anıtlaştırıp “ziyaretgâh” yaparak gelecek nesillere onlar üzerinden ufuk açmaktadır.

***

Şimdi gelelim Ankara’mıza…

Ankara’nın sadece Kale’den ve Kule’den ibaret olmadığı açık gerçek. Kale’yi her daim anlatırken, hemen kucağında bir asır boyunca maneviyata mahal olmuş Alâaddin Camii’nden de bir nebze neden bahsetmeyelim?

Ankara’nın maneviyatını oluşturan unsurları saklayıp gözden kaçırmakla Başkenti yarım anlarsınız ve tam anlatmış olmazsınız. (Diyanet de günümüzde benzer bir şey yapıyor: Bazı semtlerde derneklere teslim ettiği muhteşem camileri aydınlatmıyor, ezan sesini de kısarak 20-30 katlı devasa sitelerin ortasına mabetleri adeta gömüyor. Muhteşem gökdelenler arasında cılız kalan o minareleri görebilmek artık ne mümkün?!)

Bir Zamanlar Ankara’ projesinde tek kelime bahsini duyamadığım Hacı Bayram Velî’siz bir Şuur oluşturulabilir mi mesela? Kadim Başkent’e Ankara’ya RUH olmuştur Bayramîler ve Ahîler’in de özünü teşkil ederler..

Hacı Bayram Hazretleri hemen şurada, Solfasol denilen (aslen Zülfazl: Fazilet sahibi) Mahalle’de doğmuş has bir Ankaralıdır ve Başkent’in 700 yılında vardır. Sultan II. Murad Edirne’ye çağırmış ve fakat onun Ankara’ya dönme arzusuna mâni olmamıştır. Oğlu Fatih’in Hocası Akşemseddin’in de hocasıdır Hacı Bayram.

***

Ankara’nın maneviyatını iyi anlamak lazım. Abdülkerim Erdoğan,“Unutulan Şehir Ankara” kitabında güzel dile getirmiş. “Bir zamanlar Ankara Sözlü Tarih Projesi” galasında tam dile gelmese de Başkent Ankara Meclisi bir süredir bunun üzerinde çalışıyor.Ankara’da “Çatı Kuruluş” tur BAM. Bütün veçheleri ve gerçek değerleriyle Ankara’nın benimsenmesi, içselleştirilmesi için büyük gayret göstermektedir.

Ancak şunun iyi bilinmesi lazım:

Ankara çok katmanlı bir Başkenttir ve hiçbir katmanı ihmale gelmez. Çanakkale’yi anlamlı kılan cephelerden Anafartalar’ın adının verildiği mahalle şehrin göbeğinde bir çöplük adeta. Ürker, korkarsınız içinden geçerken, şimdi bu hal Ankara’ya yakışıyor mu? Bir yanı Ulus, az ötede içinde Sinagogu ile Yahudi Mahallesi ve muhteşem Ankara evleri vardı, muhafaza edemedik. Şimdiki belediye yönetiminin de bu meseleye el atacağına inanmıyorum.

Ankara’da Ankaralı yok gibi… Kendi semtlerinde kendi hemşerileriyle oturan söz gelimi Kırşehirli, Çankırılı, Çorumlu ve diğerleri var. Ülkede en çok “hemşeri derneği”ne sahip il Ankara… Burada doğup büyüyorlar ve fakat Ankaralı olamıyorlar. Başkent Ankara Meclisi’nin derdi ve benim kanaatim de bu. O nedenle Ankara’yı her yönü ve zamanıyla ele almak, tutmak ve kaldırmak gerekiyor.

https://www.ankhaber.com/author/ahmettezcan/

https://www.ankhaber.com/wp-content/uploads/2021/03/ANKHABER22.pdf



21 Mart 2021 Pazar

MASKENİN ÖTEKİ YÜZÜ

 ANK Haber

Ahmet Tezcan Bize ne oldu ki, nasıl bir tesirle asıl yapımızdan koptuk ve başkalaştık?

Korona, bir yılını doldurdu ve zayiat devam ediyor. En yakınlarımızı, arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, işimizi kaybediyoruz. 

Her ne kadar  Kovit -19 olarak ortaya çıktığı yılın adıyla anılıyor olsa da, 2020'i "felaket yılı" olarak hafızalara kazıdı. Umutla beklediğimiz 2021'in ilk çeyreğinde cemreler nevruz müjdesi verirken, biz bir bahar hülyasından hâlâ çok uzağız. Uyarılarla birlikte korku ve endişe hâlâ sürüyor. 

Virüs, "mutant" dedikleri başkalaşım ve değişimle yaşamaya ve de yaşatmamaya andiçmiş sanki! 71 vilayette aslıyla birlikte hüküm sürdüğünü açıkladılar ama ne gam!  "İnsan" olarak bizdeki değişimi şöyle gözlemleyebiliriz?  

Evet, değiştik, hepimiz değilse bile çoğumuz mutantız, insanın mutant haliyiz sanki ve fakat farkında değiliz! Maskelerimizin arkasına derinlemesine bakarsak belki bunu görebiliriz. Yok göremiyor isek çocuklarımıza, akraba ve arkadaşlarımıza ve tüm ilişkilerimize bakmamız gerekecek.  

***

Önce şu "mutant" dediğimiz olay nedir ona bir bakalım. Nasıl bir durumdur ki şaşırtıcı değişimlere sebep oluyor.  

Biyolojik bir tabir mutant; Organizmanın yani canlı hücre yapısının, hiper bir ışınıma yani radyasyona yani dış tesire maruz kalmasıyla çekirdeğinden DNA'sına kadar bozulmaya, bozunmaya uğraması..

Canlının fizyolojik ve biyolojik olarak değişmesi olarak tarif ediliyor.

***

Ne yani, insan olarak biz de böyle köklü bir değişime mi uğradık? Adı, yapısı ve ilişkileriyle artık İNSAN özelliği göstermiyor muyuz, bunu mu demek istiyorsun? 

Eh, bir bakıma.. 

Bize ne oldu ki, nasıl bir tesirle asıl yapımızdan koptuk ve başkalaştık? 

Çok derin ve hayatî bir soru bu, herkesin aynanın karşısına geçip kendisine sorması lazım.

***

İnsan, yaradılış itibariyle ve kelime manasıyla "ünsiyet" sahibi demek oluyor, zaten adı da oradan geliyor; "Arkadaşlık, ahbaplık, tanışıklık, iyi güzel ilişki" demektir ünsiyet, peydah etmek için gayret gerekiyor. İnsanın insanla anlaşması zordur da ondan, çünkü her insan içinde kocaman bir EGO besler. Bütün kavga, döğüş-çekiş, rakiplik duygusu bundan ileri gelir. 

Çoktan unuttuk bu ünsiyet gibi kelimeleri, dağarcığımızda kalan "gel-git, aldım-verdim, onu oraya koyma, bu iyi değil, tamam-haydi" gibi 100 kadar kelimeyle günlük işlerimizi yürütür, yönetir olduk.

***

Sokağa bakın, komşunuza, ilişkinize, arkadaşlıklarınıza.. 

En son kimin imdadına yetiştiniz? 

Alacağına vereceğine bakmadan kime gerçek sevgi gösterip samimiyet kurabiliyoruz? 

100-200 kişinin oturduğu mamur sitelerde kaç kişiyle selamlaşıp hal hatır soruyoruz? Hele şimdi pandemi yüzünden asansörde bile bir başkasıyla beraber olmak istemiyoruz.  

Özellikle kentlerde aile ilişkilerimiz facia.. "Yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz" çocuklarımızın kölesiyiz adeta. "Kıyamet yaklaştığında anneler efendilerini doğuracak" sözü yaşanır oldu. Mahalle parkının kuytu bir köşesinde  araç içinde kızlı erkekli gençlerin yatsı ezanları okunurken müzik eşliğinde ne konuşup neyi paylaştıklarını sanıyorsunuz?! 

 


4 Mart 2021 Perşembe

GAZETELER, GAZETECİLİK ve ANKARA


Ahmet TezcanMerhaba diyerek ANKHABER’de methali şöyle yapmış olalım:

Gazetecilik insanın içine ekilmiş bir tohum sanki atıldığı gibi durmuyor, filizlenip dal budak salmak, yazmak istiyor tabiatıyla.

Mesleğin, sıcak potadan kurşun satırlarla, fotoğrafın klişe, başlığın hurufat kasasından, entertipli – mürettipli, espaslı – kumpaslı günlerinden kalan Ankara Gazetecisi Dursun Erkılıç kardeşimiz GEL deyince dayanamadık, geldik.

Sabah’ın Ankara’sında “GEL DE YAZMA” köşemizde 1000’den fazla yazıya imza koymuşuz tam 16 yıl. Ondan öncesi, 70’li yıllar, yeri geldikçe bahsederiz. ANKHABER’de devam edelim dedik.

***

Gazeteler Ankara eklerini ansızın kapattılar. Birçok ilde yaptılar bunu. Ne düşündüler, niye kapattılar ben orasında değilim, vardır kendilerine göre sebepleri. Ancak, bu karar Başkent için bence doğru olmadı. Şimdi baksak Avrupa, Asya başkentlerinden halen “Kent Gazetesi” anlamında önemli örnekler gösterilebilir.

Neticede bir “başkent”ten söz ediyoruz.

Hele Ankara’dan bahsediyorsak, yalnızca siyasi anlamı yoktur Ankara’nın; Ankara başlı başına tarihtir öncelikle. Siyasetin olduğu kadar ticaretin, sanayinin, 20 den fazla üniversitesiyle akademik hayatın, bilhassa tababetin yani sağlık sektörünün ve…

Ve tabiatıyla diplomasinin başkentidir Ankara.

Gazetecilik anlamında çok renkli, çok nitelikli bir yayın faaliyeti Ankara gibi bir başkentte en azından dijital ortama taşınarak sürdürülebilirdi. Ciddi bir yatırım GAZETE, yazar-çizer kadro, yetişmiş eleman ve dağıtımda büyük zoru yaşarken kent gazeteciliğiyle kim uğraşır?! Habercilik zaten devlete yaslanmış durumda, ilan reklam işleri de öyle. O halde işin içinden çıkmak her babayiğidin harcı değil.

Hele günümüz şartlarında, haber organizasyonlarını esir alan “dijital teknoloji, sanal alem, sosyal medya” örümcek ağı gibi hayatın her alanını sarmışken, basılı gazeteyi döndüremeyenlere “anlayış” ile bakmak lazım her halde?!

***

Dünyada birçok gazete basımı durdurdu, kâğıt gazeteyi bırakıyorlar artık. “Medya İmparatoru” Murdoch,112 gazetesinden 36’sını tamamen kapattı. 76’sı da internet ortamında. Çok eski çok ünlü gazeteler kendilerine bir yol arıyor. Dünya bir yerlere evrilip devrilirken; basın-basım-medyanın bundan etkilenmemesi ne mümkün?

Silikon vadisi zaten gazeteciliği yeniden tasarlıyor. Artık gazete değil, okur (takipçi) alınıp satılan bir çağa geçtik. Her şey yeniden tanımlanıp değerlendiriliyor(!), insanı bile değiştiriyorlar. Elektriksizlik yüzünden 70 kişinin donarak öldüğü Amerika’da ve aynı anda oluyor bütün bunlar.

Dehşet şeyler yaşanıyor dünyada. Yoksa diyorum, insanlığın, “Ne kadar zalimsiniz, çok nankörsünüz, hiç düşünmez misiniz?” sorgulamasına ve suçlamasına muhatap düştüğü günleri mi yaşıyoruz?!

ANKHABER

ANKHABER GAZETE