29 Temmuz 2020 Çarşamba

Bayram neş’e, huzur demek

GEL DE YAZMA

Ahmet Tezcan

Kurban da; kelime olarak yakın olma, yakınlaşma, akrabalık anlamına

geliyor. Binlerce yıllık bir gelenektir bu. Kendine göre YÜCE olana, büyük büyük

bir güce, iradeye boyun eğip, teslim olmadır bir anlamda. Nedir büyük güç?

YARADAN’dır, Allahtealâ’ya isnat eder. Onun adı anıldıktan sonra “celle celal ve

celle şanehu” denir, adının, şanının yüceliği tazim ve takdis edilir.

Güç, yücelik; bütün alemi, yıldızları, bir sistem içinde çekip çeviren,

döndüren, on binlerce derece harareti bir kürenin içinde muhafaza eden,

milyonlarca canlıya rızkını veren, hayatta kalmasını sağlayandır. Bir bakıma

“ULUHİYYET”in yani ilahlığın tarifidir bu. Kurban kesmek de O’na tabi olma ve

teslimiyetin somutlaşmış halidir. Bütün dinlerde, bütün medeniyetlerde en

başından beri bu var.


****


Son din İslâmiyet de kurban kesmeyi yasaklamamış, et için değil, İBADET

olarak devam ettirmiş. Çünkü kurban kesmenin dinî olduğu kadar sosyolojik,

psikolojik ve dahi ekonomik yönleri var, uzmanından öğrenilebilir bunlar. “E

kardeşim, inanmıyorum” deyip inkârı seçen, her şey doğaya bağlayan da var.

Hz. Mevlâna “Kâfire yani inkâr edene de şükran borcumuz var münafık olmadığı

için” diyor. Ya olduğun gibi görünecek ya da göründüğün gibi olacaksın.

Yalnız şunu unutma: Bir gün dükkânı kapatınca raflara ne koyup nasıl

boşalttığını, ne alıp sattığını maliyeye, belediyeye haber vermek zorunda olduğun

gibi bu kısacık ömrün de hesabı verilecek. Can boğaza düğümlenirken nerede,

nasıl yaşadığını soracak bir makam mutlaka olacak. “Ay vahşet! binlerce

hayvancık canından oluyor” diyenler de bu sözlerini nefis kokular içinde

kebapçıda yahut kasap dükkanında “Şu ön kolu sıyır, 2 Kg. da kıyma ver, çift

çekilmiş olsun” derken de hatırlamalılar.

****


Günümüz insanı belki şartlar bayramı da değiştirdi. Görmeden,

dokunmadan siparişle kurban kestirip "tele-bayram" yapıyoruz adeta. Bedelini

yatırıp kendimizi tatile atıyoruz. Bizzat kendimiz kurbanız belki farkında değiliz?!

Hayvanı sevmek, okşamak yani yaşamak başlı başına bir terapi aslında.

Sokaktaki kedi köpeği beslemek, sahiplenmek de belki bu ihtiyacın bir sonucu

kim bilir?!. Çünkü insan diğer canlılarla birlikte yaşama arzusunda ve

ihtiyacındadır, müşterek yaşamanın adıdır hayat. Böyle dinle, inançla, örf ve

ananelerle öğreniyoruz hayatı. Anne-baba çoluk çocuk tüm aile, halalar dayılar,

tüm toplum; kurban, bayram, düğün-dernek asırlardır beraber yaşamayı,

dayanışmayı, izzet ve ikramı öğrendiler, öğrettiler. Bu toprakların çocukları

ayırarak, ayrıştırarak, bölerek değil, birleştirip bütünleşerek, büyüterek koca

koca devletler kurdular ve asırlarca yönettiler.

Yine Mevlâna’dan bir sözle bitirelim: Bir ipi iğneye geçirmek kolay, iki ipin

iğneye geçmesi için bükmek, bükülmek gerektir vesselam. Bayramınızı kutluyor,

çoluk çocuk daha güzel bir hayata ulaşmanızı diliyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder