Ahmet TEZCAN
Seçime saygı
17.7.2014
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en yüksek, en onursal makamına bir seçim yapacağız. Bu seçimi bu defa millet bizzat kendisi yapacak. Mısır, eski Yunan ve Roma gibi yöneticilerini yarı tanrılaştırmış toplumlarda böyle günlere büyük atıflar yapılmış ve tarihe kayıtlar düşülmüştür. Vatikan'ın seçimiyle kıyaslanmaz ama bizim tarihimizde de bey, padişah, hakan, kağan adı ne olursa olsun devleti yönetecek olan insanın değişmesi çok önemli bir olaydı ve özel protokole tabi idi. Bunlar tarih içinde oluşan geleneklerdir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin doğduğu Osmanlı'nın son hakanı tahta çıkarken, İstanbul'daki işgal kuvvetleri, harp halinde de olsa bir büyük devletin protokolüne "saygı" gerekçesiyle ateş kesti. Bu tarihi mirasın sahipleri olarak şimdi de bizler bu büyük seçime özen göstermek durumundayız. Bu, kendimize, devletimize, devlet olarak varlığımıza saygının bir gereğidir.
***
Ortamı germek, hafife almak bu seçimin mehabetine uymamaktadır. Tamamen ideolojik ve slogandan ibaret söylemler ortalığı sertleştirmektedir. Sözü döndürüp dolaştırarak rejime getirmek inandırıcılıktan uzaktır. Cumhuriyetle bir sorunumuz yok bizim, İmparatorluk sonrası bu millet bu meseleyi çözmüştür. "Bizi kim yönetecek?" diye sorup "ben" cevabını vererek cumhuriyeti bulmuştur. Biz şimdi "Nasıl yönetileceğiz?" in cevabını, "demokrasi" nin içini doldurmaya çalışıyoruz. Sadece çocuklarımıza bakarak yeni neslin ne cumhuriyetten, ne demokrasiden vazgeçmeyeceklerini görebiliriz. 77 milyon bu noktada mutabıktır. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi bu olguya paralel bir karardır. Bazı söylemler artık eskimiştir. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı gibi en tepe makama seçim yaparken bölgede hesabı olanların boş durmayacakları hesaba katılıp onların ekmeğine yağ sürülmemelidir. Birbirimize düşersek huzurla yaşayacağımız ne bir başka bayrak ne bir karış toprak bulamayız. İç savaş bataklığına düşmüş komşularımızın vatandaşları bize ibret olmalıdır. Sayıları milyonu bulan insanlar çoluk çocuğuyla sokaklarda sürünüyor. ***
Vatandaş olarak neticede biz, bu meselelere çözüm bulacak ve bizi en iyi temsil edecek insanı arıyoruz. Ne rejimi yıkma hevesi, ne cumhuriyet aleyhtarlığı, ne şu ne bu, vatandaş huzur aramaktadır. Huzur ise yaşam kalitesinin artırılmasına bağlıdır. Ekonomi çarkını sağlıklı şekilde çevirecek, içte ve dışta hakkımızı koruyacak ismi bulmak durumundayız. Dünyanın ileri ülkelerinde insanlar nasıl bir hayat sürüyorsa bizim insanımız da aynı standardı yakalamalıyız. Ülke manzarasına bakınca öyle elin tersiyle itilecek halde olmadığımızı da kabul etmek lazım. Hayat kalitemiz geçmişe göre kademe kademe artıyor. Herkes yediği, içtiği, oturduğu, kullandığı, yaptığı şeylerin geçmişle kıyaslamasını yapsa bu gerçek görülür. Ben bakıyorum; kimi yeni eve taşınıyor, araba alıyor, eşyasını, arabasını yeniliyor vs. Şimdi bu sıcak yaz gününde ortamı germeye, toplumu karıştırıp birbirine düşürmeye çalışanlara kimse prim vermez. Çok dikkatle ve büyük olgunlukla bu seçimi de yapıp huzurla geleceğe bakmak durumundayız.
0 yorum:
Yorum Gönder