Ahmet TEZCAN
ODTÜ'lüler tezgâha gelmez
31.12.2015
Olumlu olumsuz tüm yaşananlarla 2015'i de tarihteki yerine yolluyoruz. Yarın yeni bir yıl, devralınan sorunlar itibariyle dünyada kuvvetli bir UMUT beklentisinde bulunmak zor.
Cesedi sahile vuran çocuklar her şeyi anlatmaya yetiyor.
Ama bizim temel inancımız ÜMİT-KORKU arasında bir beklentiyi esas alıyor. Tümüyle umutsuz olmak, korkularımızla yaşamak zaten insanın tabiatına da aykırı.
2015'in, biri tekrar olmak üzere en çok İKİ GENEL SEÇİM ile anılacağını düşünüyorum.
Haziran seçimi sonrası Meclis'te oluşan aritmetikle 20 ayrı hükümet alternatifi mümkünken, olmadı. Seçimin tekrarına gidildi. Sadece bu durumun yani bunca alternatife rağmen hükümet kurulamayışını münhasıran incelenmeye değer buluyorum.
Siyaset bilimiyle uğraşanlar, sosyo-politik alanda çalışanlar bunu behemehâl incelemeliler.
***
Bir ülkedeki siyaset yelpazesi bu kadar ayrı-gayrı olamaz. Her zaman bir asgari müşterek bulmaya mecburuz. Şu parti ile bu partinin "uçurum" denilebilecek görüş ayrılığı içinde olmaları o ülkenin geleceği için sağlıklı değil.
Bu ülkenin insanı olarak, sorunlara çözüm bulmak üzere siyasete soyunmuşsan asgari müşterek sınırlarını bileceksin.
Nedir bu?
Bayrağımız, İstiklal Marşımızdır, ülkenin bölünmezliğidir, ortak tarih ve ortak sorumluluklarımızdır.
Bu millet "Özyönetim" filan gibi densizlikleri demokratik haklar vs ile izah edip içine sindiremez. Herkes haddini hududunu bilmek zorundadır, bilmeyene bildirirler.
Bu her memlekette böyledir.
***
2015'in bu sütundaki ilk yazısı Bilkent'teki Doğramacı Camisi olmuş. Bu yılı ODTÜ'deki mescit tartışmalarıyla kapatırken konu hakkındaki görüşlerimi belirtmeden geçemeyeceğim.
ODTÜ sıkça uğradığım, ilgilendiğim bir eğitim kuruluşudur. Nasıl ilgilenmem, ülkemizin gözbebeği okullarından biridir ve uluslararası alanda başarılarıyla ilk 100 üniversite arasında sayılmaktadır.
Ancak, okulun demokratik olgunluğu bu şöhreti ile bağdaşmakta mıdır? Bunu söylemek gerçekten güç. Öyle olsaydı okulda mescit kavgası hiç olmazdı, şöhretine uygun bir ibadet mahalline de çoktan kavuşturulmuş olurdu.
Ben onları "solculuğunuz daha ağır basıyor" diye bu sütunda eleştirmişimdir. Fizik bölümü duvarlarında en radikal görüşler afiş, bildiri vs ile kendine yer bulabilirken İslâm adına en ufak bir aksiyon hemen tepki görmektedir. Niye peki?
***
Ha, Mescit tartışmasında ODTÜ'ye yüklenmeyi da haklı bulmuyorum. Dayağa varacak tepki ve bunu videoya çekerek "Müslümanları dövüyorlar" şeklindeki sosyal medya yaygaralarını da sorumsuzca verilen demeçler kadar haksız buluyorum. Aynı gün bir sorumsuz da "Hacettepe'de ezan susmayacak" diye demeç verdi.
Rektör seçimleri arifesinde bunların olması düşündürücüdür.
ODTÜ'yü kümse provoke edemez, ODTÜ'lüler de provokasyona gelmez. Gelmemelidir de.. Orada uydu, uzay çalışmaları yapıldığını, savunma projeleri üretildiğini biliyorum. Orası bir bilim yuvası, bu onlara yakışmaz ve şöhretlerine de gölge düşürür.
Her şeye rağmen 2016'nın hayırlı, olumlu bir yıl olmasını diliyor, hepinizin yeni yılını kutluyorum.
Cesedi sahile vuran çocuklar her şeyi anlatmaya yetiyor.
Ama bizim temel inancımız ÜMİT-KORKU arasında bir beklentiyi esas alıyor. Tümüyle umutsuz olmak, korkularımızla yaşamak zaten insanın tabiatına da aykırı.
2015'in, biri tekrar olmak üzere en çok İKİ GENEL SEÇİM ile anılacağını düşünüyorum.
Haziran seçimi sonrası Meclis'te oluşan aritmetikle 20 ayrı hükümet alternatifi mümkünken, olmadı. Seçimin tekrarına gidildi. Sadece bu durumun yani bunca alternatife rağmen hükümet kurulamayışını münhasıran incelenmeye değer buluyorum.
Siyaset bilimiyle uğraşanlar, sosyo-politik alanda çalışanlar bunu behemehâl incelemeliler.
Bir ülkedeki siyaset yelpazesi bu kadar ayrı-gayrı olamaz. Her zaman bir asgari müşterek bulmaya mecburuz. Şu parti ile bu partinin "uçurum" denilebilecek görüş ayrılığı içinde olmaları o ülkenin geleceği için sağlıklı değil.
Bu ülkenin insanı olarak, sorunlara çözüm bulmak üzere siyasete soyunmuşsan asgari müşterek sınırlarını bileceksin.
Nedir bu?
Bayrağımız, İstiklal Marşımızdır, ülkenin bölünmezliğidir, ortak tarih ve ortak sorumluluklarımızdır.
Bu millet "Özyönetim" filan gibi densizlikleri demokratik haklar vs ile izah edip içine sindiremez. Herkes haddini hududunu bilmek zorundadır, bilmeyene bildirirler.
Bu her memlekette böyledir.
2015'in bu sütundaki ilk yazısı Bilkent'teki Doğramacı Camisi olmuş. Bu yılı ODTÜ'deki mescit tartışmalarıyla kapatırken konu hakkındaki görüşlerimi belirtmeden geçemeyeceğim.
ODTÜ sıkça uğradığım, ilgilendiğim bir eğitim kuruluşudur. Nasıl ilgilenmem, ülkemizin gözbebeği okullarından biridir ve uluslararası alanda başarılarıyla ilk 100 üniversite arasında sayılmaktadır.
Ancak, okulun demokratik olgunluğu bu şöhreti ile bağdaşmakta mıdır? Bunu söylemek gerçekten güç. Öyle olsaydı okulda mescit kavgası hiç olmazdı, şöhretine uygun bir ibadet mahalline de çoktan kavuşturulmuş olurdu.
Ben onları "solculuğunuz daha ağır basıyor" diye bu sütunda eleştirmişimdir. Fizik bölümü duvarlarında en radikal görüşler afiş, bildiri vs ile kendine yer bulabilirken İslâm adına en ufak bir aksiyon hemen tepki görmektedir. Niye peki?
Ha, Mescit tartışmasında ODTÜ'ye yüklenmeyi da haklı bulmuyorum. Dayağa varacak tepki ve bunu videoya çekerek "Müslümanları dövüyorlar" şeklindeki sosyal medya yaygaralarını da sorumsuzca verilen demeçler kadar haksız buluyorum. Aynı gün bir sorumsuz da "Hacettepe'de ezan susmayacak" diye demeç verdi.
Rektör seçimleri arifesinde bunların olması düşündürücüdür.
ODTÜ'yü kümse provoke edemez, ODTÜ'lüler de provokasyona gelmez. Gelmemelidir de.. Orada uydu, uzay çalışmaları yapıldığını, savunma projeleri üretildiğini biliyorum. Orası bir bilim yuvası, bu onlara yakışmaz ve şöhretlerine de gölge düşürür.
Her şeye rağmen 2016'nın hayırlı, olumlu bir yıl olmasını diliyor, hepinizin yeni yılını kutluyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder