Ahmet TEZCAN
Hac mevsimi başlamışken
10.8.2017
İslâm'ın doğduğu Mekke, geliştiği Medine ve cihana yayıldığı Kudüs...
Bu üç belde Müslümanların üç mukaddes mescididir. Her mü'min ömrü içinde bu mübarek toprakları en az bir defa ziyaret etmek ister.
Tüm dünyadan bu dine inanan, iman eden ve hali vakti yerinde olanlar mukaddes topraklara doğru yola çıktılar.
Bir mani olmazsa hacı olup dönecekler.
Hac mevsimi başlamışken bizim de söyleyeceklerimiz var. Bu yazımızda maksadımız İslam'ın şartlarından olan hac farizasını anlatmak değil, bunu anlatanlar var. Şimdi biz, ülkemizde bu farizanın seyahat boyutuna bakacağız.***
Diyanet İşleri Başkanlığımızın açıklamasına göre bu seneki çıkışlar 31 Temmuz'da başladı ve 26 Ağustos'a kadar sürecek. Dönüş tarihleri de 5 Eylül-30 Eylül olarak açıklandı.
Bu sene 170 acente Diyanet ile sözleşme imzaladı. 80 bin aday bu yıl hacı olma şansını yakaladı. ŞANS diyorum çünkü bizim memleketimizde kutsal topraklara "PİYANGO" gibi hâlâ çekilişle gidiliyor. Oysa hac için başvuranlara, hangi yıl hacca gidebileceklerini, hattâ hangi kafileyle, hangi saatte yola çıkacaklarını söylemek bugün teknolojisiyle mümkün gözükmektedir. Ama böyle bir organizasyonun patronajını elinden bırakmak istemiyor, bundan menfaat umuyorsan böyle davranırsın.
"Ben hacca gitmek istiyorum" diyenin bu duygusunu adeta KARABORSA'ya taşımış olursun.
Bunu neden böyle söylüyorum? Adam, turlarla Amerika'yı, Rusya'yı, Uzak Doğu'yu keyifle gezip tozup gelebilirken; Hac yapmaya gelince mesele düğüm oluyor. Organizasyon sağlıklı olmuyor, parası çok pahalı ve kimin ne zaman gideceği meçhul.. Piyango benzetmesini de bu yüzden yapıyoruz. Hocalar bu işten elini çekip işi profesyonellere bıraksalar nasıl olur acaba? Para kirli(!), hocalarımızın elini de kirletmemiş oluruz?!
Eskiden Kudüs de güzergâha katılır, Mirac'ın manevi hazzı da tattırılırmış. Şimdi neden yapılmıyor? Eskiden iş daha düzenli, disiplinliymiş sanki?! Uzmanlar 16 yüzyılda, 100 bin vatandaşın hem kara hem deniz yoluyla Hicaz'a taşındığını söylüyor.***
Diyanet İşleri Başkanlığınca, hacı adayları için oda tercihli konaklamalarda, 2 kişilik odada kişi başı 15 bin 500 lira, 3 kişilik odada 14 bin, 4 kişilik odada 12 bin 250 TL.
Peki bu PAHALI sayılabilir miktarlar değil mi? Kim 25-30 bin lirayı böyle kolayca ayırabilir güçtedir. Bizim insanımızın durumu da belli. "Hac herkese farz değil" diyerek de işin içinden çıkabilirsiniz ama vebalinden kurtulamazsınız.
Hele "bu işin başındayım" diyerek akraba-i taallukatını bi bedel veya ucuz yoldan Hicaz'a taşıyan varsa durum daha da vahim, benden söylemesi.
Bu üç belde Müslümanların üç mukaddes mescididir. Her mü'min ömrü içinde bu mübarek toprakları en az bir defa ziyaret etmek ister.
Tüm dünyadan bu dine inanan, iman eden ve hali vakti yerinde olanlar mukaddes topraklara doğru yola çıktılar.
Bir mani olmazsa hacı olup dönecekler.
Hac mevsimi başlamışken bizim de söyleyeceklerimiz var. Bu yazımızda maksadımız İslam'ın şartlarından olan hac farizasını anlatmak değil, bunu anlatanlar var. Şimdi biz, ülkemizde bu farizanın seyahat boyutuna bakacağız.
Bu sene 170 acente Diyanet ile sözleşme imzaladı. 80 bin aday bu yıl hacı olma şansını yakaladı. ŞANS diyorum çünkü bizim memleketimizde kutsal topraklara "PİYANGO" gibi hâlâ çekilişle gidiliyor. Oysa hac için başvuranlara, hangi yıl hacca gidebileceklerini, hattâ hangi kafileyle, hangi saatte yola çıkacaklarını söylemek bugün teknolojisiyle mümkün gözükmektedir. Ama böyle bir organizasyonun patronajını elinden bırakmak istemiyor, bundan menfaat umuyorsan böyle davranırsın.
"Ben hacca gitmek istiyorum" diyenin bu duygusunu adeta KARABORSA'ya taşımış olursun.
Bunu neden böyle söylüyorum? Adam, turlarla Amerika'yı, Rusya'yı, Uzak Doğu'yu keyifle gezip tozup gelebilirken; Hac yapmaya gelince mesele düğüm oluyor. Organizasyon sağlıklı olmuyor, parası çok pahalı ve kimin ne zaman gideceği meçhul.. Piyango benzetmesini de bu yüzden yapıyoruz. Hocalar bu işten elini çekip işi profesyonellere bıraksalar nasıl olur acaba? Para kirli(!), hocalarımızın elini de kirletmemiş oluruz?!
Eskiden Kudüs de güzergâha katılır, Mirac'ın manevi hazzı da tattırılırmış. Şimdi neden yapılmıyor? Eskiden iş daha düzenli, disiplinliymiş sanki?! Uzmanlar 16 yüzyılda, 100 bin vatandaşın hem kara hem deniz yoluyla Hicaz'a taşındığını söylüyor.
Peki bu PAHALI sayılabilir miktarlar değil mi? Kim 25-30 bin lirayı böyle kolayca ayırabilir güçtedir. Bizim insanımızın durumu da belli. "Hac herkese farz değil" diyerek de işin içinden çıkabilirsiniz ama vebalinden kurtulamazsınız.
Hele "bu işin başındayım" diyerek akraba-i taallukatını bi bedel veya ucuz yoldan Hicaz'a taşıyan varsa durum daha da vahim, benden söylemesi.
0 yorum:
Yorum Gönder