11 Ağustos 2016 Perşembe

FETÖ ve Humeyni

Ahmet TEZCAN

FETÖ ve Humeyni

11.8.2016

Darbe teşebbüsünün yarattığı atmosferden uzunca bir süre kurtulamayacak gibiyiz. Ne büyük bir badireden kurtulduğumuz ileride çok daha iyi anlaşılacak, Allah bu memleketi, bu milleti çok büyük bir beladan korumuştur bu bilinmelidir. İleride bugünler hakkında çok şeyler yazılacak ve söylenecektir. Şimdi herkes söylüyor, "FETO Humeyni gibi yurda dönecekti" deniyor. Peki, Humeyni kimdi ve Tahran'a nasıl dönmüştü? Kıyas bakımından çok önemlidir. Humeyni 1964'de Türkiye'deydi, sürgündeydi bir bakıma. Bursa'da istihbarat albayı Ali Çetiner'in evinde kaldı bir süre..

***

Burada "Niye?" diye sormak herkesin hakkıdır. İstihbaratçı bir askerin Humeyni'yi karşılayıp Bursa'da ikametine yardım etmesi nasıl açıklanacaktır? Bu soruya cevap vermek için bizim(!) istihbarat teşkilatımızın o zamanki yapısını bilmek lazım. Bizim diyorum ama asker dâhil Türkiye'nin güvenlik kurumları o yıllarda ne kadar bizimdi? Sadece güvenlik kurumları değil, hassasiyet derecesi yüksek birçok kurumda o yıllarda Amerikalılar çok etkindi, "stratejik ortağımız" bir bakıma devletin kılcal damarlarında dolaşıyordu desek yeridir... Velhasıl Humeyni Türkiye'den sonra Irak'a gidip yerleşti ve faaliyetlerini bir süre oradan yönetti. Sonra Şah'ın baskısıyla Saddam tarafından Irak'tan çıkarılsdı ve Fransa'ya yerleşti. 1979 yılına kadar Humeyni, dinî, siyasi, ekonomik hangi konuda bir şey söylese Batı medyasında manşetten veya birinci haber olarak yer aldı. "Tahran hazır hocam" dedikleri gün İran'ı teslim aldılar.

***

Batı'nın hesabı İslam dünyasıyladır. Şii İmam Humeyni ile İslam coğrafyasını yönetemediler. Altın, gümüş her türlü değerli maden, neyi varsa bu coğrafyanın onu sömürmek istemektedir. Cumhurbaşkanı "cibilliyet" kelimesiyle ifade ediyor ya işte o. Onlar bölecek, parçalayacak ve seni öylece yönetecek. Batı, bu defa Sünni bir imamla İslam coğrafyasını yönetmek istedi. Onun için Feto'yu hazırladı. FETÖRİSTBAŞI, İstanbul'a geldiği hafta Cuma namazını hemen Ayasofya'da kılmak arzusunu gözyaşları içinde dile getirecek ve milyonlar Ayasofya'da Cuma namazı için yurdun her köşesinden yollara düşecek, o da onlara imamet edecekti.
Milat olacaktı o gün, magazin kanalları dâhil bütün televizyonlar Kur'an tilaveti ve ilahilerle yayınlarına başlayacaklardı. Hangi Müslüman itiraz edebilir, ne diyebilir ki?! Ama bizim ülkemizi biz yönetemiyor olacaktık. Bizimle birlikte Şam'ı Bağdat'ı Kahire'yi katacaklar ve suni bir atmosfer yaratarak bu coğrafyayı içimizdeki ihanet şebekeleri eliyle onlar yöneteceklerdi.

gazete

0 yorum:

Yorum Gönder