11 Mart 2015 Çarşamba

Çığlık çığlığa

Ahmet TEZCAN

Çığlık çığlığa

12.3.2015

Kadın odaklı bunca konuşmaya, bunca etkinliğe, bunca himaye teşkilatına rağmen dün yine sokakta bir kadın sesi..
Çığlık çığlığa bağırıyor;
"Beni aramayın, üç senedir hayatımı mahvettiler, artık bittim.." Saate baktım sabahın beş buçuğu, hava henüz ağarıyor, hafiften yağmur atıştırmış..
Kumru kuğurmaları, serçe cıvıltılarını bastırıyor kadının sesi.
Kendini göremiyorum, telefon konuşması sanki: "o çocuk ne olacak, kendine acımıyorsan bari ona acı" gibi ikazlar alıyor olmalı ki.. "O da ölsün" diyor kadın, daha da ileri gidiyor, "yarın onu da parça parça sokaklarda bulurlar.." Aman Allahım! Ona bunları söyleten nedir, nasıl bir sıkışmışlık halidir yarabbi?
O sokakta yaşayan herkes bu sözleri duydu, ayniyle vaki yaşadığım bir olayı aktarıyorum, mizansen değil..
Neler yaşanıyor, kimler bir zehir hayatı birbirine reva görüyor da sokaklara taşan çığlığa dönüşüyor.
***
Mart ayı gelmiş, bahar kapıda.. Tabiat bütün canlılığıyla toprağı, tomurcuklar da dalları zorluyor ve kurtlar kuşlar bütün canlılar bunun sevincini yaşarken..
İNSANLIK ÖLMÜŞ diyesi geliyor insanın..
Kadın deyince bizde en evvel anadır, bacıdır. Sonra hayatımıza karımız kızımız, biricik yavrularımız girer. Falancayı nasıl bilirsiniz diye sorulunca kendimiz gibi biliriz.
Ölçü, kendimiz, aile bireylerimiz olur.
Bu hep böyle olagelmiş, anadan atadan böyle tevarüs etmiştir.
Bizim kadınlarımız eskiden saklıydı ve korunaklıydı diyesim geliyor. Ama bir o kadar da çekip çevirendi, ağır sorumluluklar üslenen ve karar verendi ailede, çevrede, mahallede.. Kaş göz işaretiyle eğitildik. Pazardan dönen ihtiyar komşunun sepetini alıp evine kadar taşımayı öğrendiğimizde çocuktuk. Her şey sepetle birlikte gitti.
Durmayı, oturmayı, kalkmayı, az konuşmayı büyüklerimizin kaş-göz işaretiyle öğrendik. Bir HAYIRLI İŞ için bir kızı sorduklarında ölçü şuydu:
Durmayı, oturup kalkmayı, büyüğünü küçüğünü bilmek..
Yani "eğitimli, terbiyeli" olmak..
***
Şimdi her şey aşikâr oldu, gizli saklı bir şey kalmadı.
Dertler de sevinçler de sokaklara taşıyor, çığlık çığlığa ve çılgınca yaşanıyor artık. Belediye otobüsünde yaşlı insanların karşısında sakız çiğneyip bir de patlatmak liseli çocuk için normal oldu.
Saygı, sevgi, ayıp, günah gibi kavramların sakız balonuyla birlikte patladığını söylesem yanlış yapmış olur muyum acaba? Bunlar yok oldu demenin olumluya katkısı olur mu, o da tartışılır.
Velhasıl günümüz insanını durdurmak zor.

gazete

0 yorum:

Yorum Gönder