Ahmet TEZCAN
Ateş bastı, ne gam?!
31.7.2014
Diyorlarki neredesin? Tatildeyim Antalya'da.. Ben dedeyim, torunlarım nerede ben orada. Üff çok sıcak, oralar şimdi kavruluyordur şimdi!.. Ne yani, 10 derece azaltmaya, ortalığı azıcık olsun serinletmeye kudretin var mı??!.. Öyleyse yapabilecek bir şey de yok tabi. Kar yağdı, yağmur yağdı, çok sıcak, çok soğuk.. Ben böyle gücümün ötesindeki, bilhassa hava olaylarına karşı tek kelime laf etmem. Sıcak oldu soğuk oldu, kar-dolu oldu, hangi kudretten geldiyse hoş geldi, sefa geldi, müdahalemiz olmaz, olamaz… Ama iklimi biz bozuyoruz dersen; benim iklimi bozan bir hareketim de olmaz, çünkü iklimi bozanın da er ya da geç keyfini bir bozan mutlaka olur. Sıcak soğuk gökten ne inmişse kabulümüzdür zaten. Şahsen yer çekimi kadar, hattâ ondan da öte 'gökçekimi' ne bağlı bir adamım. Bu yaştan sonra tümüyle oraya tabi olduğumu söylesem bile yanlış olmaz dostlar.
***
Esas bu sıralar Başkent çok hararetli günler yaşıyor! Türkiye gibi yörüngesinden kurtulmuş bir ülkenin cumhurbaşkanını seçmesi kolay bir iş mi? "Cumhurbaşkanı'nı Türkiye kendi seçecek" diye Ankara'dan çok başka başkentleri ateş basıyor, bilhassa BATI başkentlerini.. Telaviv, Kahire, Şam, Bağdat da ateş altında.. Kendi halklarıyla değil kavgaları, inanın bizimle. Şimdiye kadar Çankaya'yı bir şekilde yönettiler. Önce askeri kullanarak, sonra cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasında kavgalar çıkarıp iki başlı bir yönetim oluşturarak bunu başardılar. Baksanıza Demirel ile Özal, Özal ile Mesut Yılmaz ve Demirel-Çiller hep kavga etmediler mi? Akbulut'un bile Irak konusunda Özal'a başkaldırdığını biliyoruz. "Bile" derken küçümsediğimizden değil, bu insanlar ya Demirel ya Özal tarafından politika sahnesine çıkarılmışlardı, "velinimetleri" idi onların. Bir şeyin kavgasını verdilerse kapalı kapılar arkasında değil, medya vasıtasıyla, halkın önünde ve devlet iradesini yıpratma pahasına verdiler kavgayı. En son örneğini Sezer-Ecevit kavgasında gördük. Anayasa kitapçığı fırlatma meselesi.. Ahmet Necdet Sezer ismini cumhurbaşkanlığı için ilk öneren Ecevit değil miydi? Peki, ne oldu da yaka-paça durumuna geldiler? (Bana sorarsanız Ecevit'in kulağına da Sezer ismi son anda fasıldanmıştı, tıpkı şimdiki gibi hem de aynı çevreler tarafından.) Medya da zaten teşneydi bu kavgalara, hep de öyle olmuştur. Şimdi de "bir kısım medya"nın aradığı böyle bir durumdur ama ellerine fırsat geçmiyor, geçse bir kaşık suda boğarlar, memleket, millet düşünmezler, onlar da kendi velinimetlerine yaranmak isterler.
***
Türkiye'nin bu seçimine gelince tıpkı meteorolojik olaylara bizim bir dahlimizin olamadığı gibi bu seçim de tamamen gök çekimine uygun ve onun iradesince sonuçlanacak. Nereden mi biliyorum? Her şey gibi bu dahi "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz" hükmünce gerçekleşecek. Baksanıza SIR, adayların açıklanışında gizli. Biri milletin, biri herkesin adayı, öbürü de seçimin çeşnisi… Milletin seçeceği 12. Cumhurbaşkanı adayı, saat tam 12'ye 12 kala açıklandı. Tılsımlı sayı 12, bundan sonra 12 rakamlı her şeye dikkat edin. Millet tam 12'den hedefi tutturacak.
Esas bu sıralar Başkent çok hararetli günler yaşıyor! Türkiye gibi yörüngesinden kurtulmuş bir ülkenin cumhurbaşkanını seçmesi kolay bir iş mi? "Cumhurbaşkanı'nı Türkiye kendi seçecek" diye Ankara'dan çok başka başkentleri ateş basıyor, bilhassa BATI başkentlerini.. Telaviv, Kahire, Şam, Bağdat da ateş altında.. Kendi halklarıyla değil kavgaları, inanın bizimle. Şimdiye kadar Çankaya'yı bir şekilde yönettiler. Önce askeri kullanarak, sonra cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasında kavgalar çıkarıp iki başlı bir yönetim oluşturarak bunu başardılar. Baksanıza Demirel ile Özal, Özal ile Mesut Yılmaz ve Demirel-Çiller hep kavga etmediler mi? Akbulut'un bile Irak konusunda Özal'a başkaldırdığını biliyoruz. "Bile" derken küçümsediğimizden değil, bu insanlar ya Demirel ya Özal tarafından politika sahnesine çıkarılmışlardı, "velinimetleri" idi onların. Bir şeyin kavgasını verdilerse kapalı kapılar arkasında değil, medya vasıtasıyla, halkın önünde ve devlet iradesini yıpratma pahasına verdiler kavgayı. En son örneğini Sezer-Ecevit kavgasında gördük. Anayasa kitapçığı fırlatma meselesi.. Ahmet Necdet Sezer ismini cumhurbaşkanlığı için ilk öneren Ecevit değil miydi? Peki, ne oldu da yaka-paça durumuna geldiler? (Bana sorarsanız Ecevit'in kulağına da Sezer ismi son anda fasıldanmıştı, tıpkı şimdiki gibi hem de aynı çevreler tarafından.) Medya da zaten teşneydi bu kavgalara, hep de öyle olmuştur. Şimdi de "bir kısım medya"nın aradığı böyle bir durumdur ama ellerine fırsat geçmiyor, geçse bir kaşık suda boğarlar, memleket, millet düşünmezler, onlar da kendi velinimetlerine yaranmak isterler.
Türkiye'nin bu seçimine gelince tıpkı meteorolojik olaylara bizim bir dahlimizin olamadığı gibi bu seçim de tamamen gök çekimine uygun ve onun iradesince sonuçlanacak. Nereden mi biliyorum? Her şey gibi bu dahi "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz" hükmünce gerçekleşecek. Baksanıza SIR, adayların açıklanışında gizli. Biri milletin, biri herkesin adayı, öbürü de seçimin çeşnisi… Milletin seçeceği 12. Cumhurbaşkanı adayı, saat tam 12'ye 12 kala açıklandı. Tılsımlı sayı 12, bundan sonra 12 rakamlı her şeye dikkat edin. Millet tam 12'den hedefi tutturacak.
0 yorum:
Yorum Gönder