13 Ağustos 2015 Perşembe

Ankara Bulvarı

Ahmet TEZCAN

Ankara Bulvarı

13.8.2015

Ankara Barosu ve TMMOB'a bağlı meslek odaları dava açtı, 5. İdare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı verdi. Konu malum; AOÇ'un İmar Planı tadilatı... Büyükşehir Meclisi de kararı uygulayacak ve Ankara Bulvarı trafiğe kapatılacak. Peki, Baro, TMMOB mimarları ve orman mühendisleri meslek odaları ne yapmaya çalışıyor? Başkent halkı daha az sorunsuz yaşasın, günlük işleri kolaylaşsın diye mi uğraşıyor? Ya Ankara 5. İdare Mahkemesi? Üzerinde 'millet adına' diye yazan kararıyla vatandaş olarak bizim hayatımızı kolaylaştıran bir karara imza atmış mı oldu? Etimesgut, Sincan Eryaman yönünde milyonlar yaşıyor. İlçe içinde trafik -sabah ve akşam saatlerinde- felç olsa da Ankara Bulvarı bu yöne ulaşımı kolaylaştırmıştı. Etimesgut'a yahut Kızılay yönüne Ankara Bulvarı'ndan ulaşmak sadece 8 dakikaydı. Şimdi okullar açılacak ama yol kapanacak. Başkent trafiğini ne hale gelecek göreceğiz. Bir süre Akay geçidi başkentin kangrenleşmiş sorunuydu, vatandaş çözdü. Şimdi de öyle olacak.
***

Bunlar bir şehrin yönetimiyle ilgili günlük, normal, hukuki meseleler asla değil. Alınan tüm kararlar, verilen bütün mücadele İDEOLOJİKTİR. Ankara'da sanki dini, dili, milliyeti, mezhebi, meşrebi, ideali farklı başka başka toplumlar yaşıyor. Başkentte diyelim Polonyalı, Arap, İspanyol insanlar yaşasaydılar aralarında bir asgari müşterek, bir medeni münasebet mutlaka oluştururlardı. Ama aynı memleketin evlatları bunu başaramıyorlar. Başaramazlar, çünkü İDEOLOJİK davranıldığı müddetçe ortak bir zemin oluşturamazlar. Peki, nedir bu ideolojik farklılık? AK partililik, Halk partililik mi? Asla değil. Kökleri çok derinde olan, kangren olmuş eski bir mücadele bu. Biri "ittihat ve terakkidir" güya, öteki "terakkiperver" veya "serbest fırka" Bir tarafın "kızıl sultan" diye yaftalayıp tahtından indirdiği ötekilerce "Cennetmekân" diye tazimle anılır. Biri İnönü der ısrarla ve inatla, ötekiler Menderes'e gözyaşı döker. (Menderesçi gibi davranıp, karşı kampa hizmet eden sahtekârlar her iki kategoriye de dâhil değildirler, onlar için Kur'an-ı Kerîm'de "münafikûn" adıyla bir sure indirilmiştir.) Bu 'ayrı gayrılık' güncel tartışma konularında da devam eder. Birinin 'saray, sultan' diyerek içindekilerle birlikte yerle yeksan etmek istediğine diğerleri 'külliye' derler, cami, kütüphane ve konferans salonlarıyla zenginleştirip topluma maletmek isterler. 'İnme', 'indirme" birinin dilinde DARBE, diğerinde 'yaratılış' olarak algılanır.
***

Çok da üzülmek gerekmez bu ortak paydasızlığa, bu 'mutabakatsızlık, müştereksizlik, münasebetsizlik' insanlık tarihi boyunca süregelmiştir. Birileri Musa'dan yana olurken Firavun taraftarsız kalmış değildir. Bu hesap ruz-ı mahşerliktir, asıl hesap orada görülür. Oradaki mahkeme numaralarla ayrılmaz, her türlü soysuzluk, yüzsüzlük, yalan, riya, haksızlık, eziyet o terazilerde tartılacak ve hesap ADİL olarak görülecek. Bunu kimsenin unutmaması gerekir.

gazete

0 yorum:

Yorum Gönder