Ahmet TEZCAN
Ahmet Tezcan :Bizde seçim böyle olur
13.3.2014
Seçimin yükünü de en fazla liderler çekiyor galiba. Adayların hakkını da teslim etmek lazım, yorgunlukları gözlerinden okunuyor.
Yük derken işin bir fiziki boyutu var bir de mali.. Bizim ülkemizde siyasetin finansmanı devletçe sağlanır. Seçim yıllarında iki katına çıkan ödenekle siyasi parti genel merkezleri kampanyalarını yönetirler. Neticede sektör olarak da bayrakçılar, basımevi ve medya organları bayram eder. Ve fakat Ankara'nın ortası denilebilecek bir muhitte oturuyorum ama bugüne kadar kapıya gelen bir tek partili olmadı. Yalnızca üç kere şarkı ve anonslarla seçim araçlarının apartman önünden geçtiklerini duydum, iki kez de kapı önüne broşür bırakmışlar, o kadar.
Köyün birinde yuları elinde eşeğini çekip götüren bir köylü, aniden karşılaştığı muhitinin adayına ve adamlarına damları işaret etti. Dönüp baktığımızda çanak antenleri gördük. Vatandaş, "Her şeyi görüyor, biliyoruz" demeye getiriyor. Ancak bizim memlekette seçimlerin tam da SEÇİM gibi geçmediği muhakkak.
Yaşananlar sınırlarımızı aşıyor ve çanaktan aktarılanlar ancak kafa karıştırıyor.
İşte, 15 yaşında bir çocuk canından oldu, yasını bile seçim malzemesi yaptık.
Sadece annesi, yüreğinin tam ortasında acısını taşıyarak bir ömür yaşayacak.
Sonra şu Ergenekon tahliyeleri..
Kim ne anlıyorsa beri gelsin; Reddeden mi, tahliyelerine karar verenler mi adil davrandılar? Yoksa seçime haftalar kala bir kesimi köşeye sıkıştırmak adına kafa karışıklığı yaratmak üzere anlaşıp paslaşıyorlar mı?
Eskiden YASAMA, YÜRÜTME, YARGI olmak üzere;( '4. Kuvvet' sayılan medyayı da buna dâhil edebiliriz) bütün kuvvetler tek bir patronaj altındaydı.
Şimdi öyle değil. Bu mevzu çok söz götürür kesmek gerek.
İşin aslı şu:
Millet, "VESAYET" diye özetlenen iradenin elinden devletini kurtardı da kurumlarını devralması biraz zaman alacak.
Anlatabildim mi bilmem!
Yük derken işin bir fiziki boyutu var bir de mali.. Bizim ülkemizde siyasetin finansmanı devletçe sağlanır. Seçim yıllarında iki katına çıkan ödenekle siyasi parti genel merkezleri kampanyalarını yönetirler. Neticede sektör olarak da bayrakçılar, basımevi ve medya organları bayram eder. Ve fakat Ankara'nın ortası denilebilecek bir muhitte oturuyorum ama bugüne kadar kapıya gelen bir tek partili olmadı. Yalnızca üç kere şarkı ve anonslarla seçim araçlarının apartman önünden geçtiklerini duydum, iki kez de kapı önüne broşür bırakmışlar, o kadar.
***
Vatandaş ise pür dikkat izlemede, bu haftayı saymaz isek büsbütün iki hafta kaldı sandığa ve biz de siyasilerle yollardayız. Vatandaşın gözüne bakıyorum, kararını vermiş gibi duruyor.Köyün birinde yuları elinde eşeğini çekip götüren bir köylü, aniden karşılaştığı muhitinin adayına ve adamlarına damları işaret etti. Dönüp baktığımızda çanak antenleri gördük. Vatandaş, "Her şeyi görüyor, biliyoruz" demeye getiriyor. Ancak bizim memlekette seçimlerin tam da SEÇİM gibi geçmediği muhakkak.
Yaşananlar sınırlarımızı aşıyor ve çanaktan aktarılanlar ancak kafa karıştırıyor.
İşte, 15 yaşında bir çocuk canından oldu, yasını bile seçim malzemesi yaptık.
Sadece annesi, yüreğinin tam ortasında acısını taşıyarak bir ömür yaşayacak.
***
Bir süredir Türkiye, sevinçte değil, kederde birleşebiliyor sanki..Sonra şu Ergenekon tahliyeleri..
Kim ne anlıyorsa beri gelsin; Reddeden mi, tahliyelerine karar verenler mi adil davrandılar? Yoksa seçime haftalar kala bir kesimi köşeye sıkıştırmak adına kafa karışıklığı yaratmak üzere anlaşıp paslaşıyorlar mı?
Eskiden YASAMA, YÜRÜTME, YARGI olmak üzere;( '4. Kuvvet' sayılan medyayı da buna dâhil edebiliriz) bütün kuvvetler tek bir patronaj altındaydı.
Şimdi öyle değil. Bu mevzu çok söz götürür kesmek gerek.
İşin aslı şu:
Millet, "VESAYET" diye özetlenen iradenin elinden devletini kurtardı da kurumlarını devralması biraz zaman alacak.
Anlatabildim mi bilmem!
0 yorum:
Yorum Gönder