25 Temmuz 2019 Perşembe

Tatil yazısı 2019

Ahmet TEZCAN

Tatil yazısı 2019

25.7.2019

Tatil mevsimi tüm canlılığıyla sürüyor; yollar, dilenme istasyonları tatilcilerden geçilmiyor, her yer cıvıl cıvıl. Biz de tatil her zaman çocuklarımıza göre planlanır, çocukların durumu tatilimizin odağıdır adeta. Emekli olana kadar da bu devam eder. Ha, evde yaşlı ve hastamız varsa bu hal günlük hayatın da önemli bir parçasıdır zaten.

***

Okullar 9 Eylül'de açılacak. Yeni öğretim yılının başlamasına daha Ağustos gibi koca bir ay var ve hazırlıklar Eylül ile başlar. "Çocukların okulları başlamadan bir yerlere gidelim, bir hafta on gün deniz tatili yapalım" diyen aileler şu an yollarda, tatil yörelerindeler.. Bütün kış bugünlerin hayalini kurdular, para ayırdılar, hazırlık yaptılar, çalışan aileler izinlerini bugünlere denk düşürdüler ve artık gezi, deniz, güneş, doğa ile haşır neşirler.

***

Peki, tatilciler o yörelerde ne yiyorlar, nasıl besleniyorlar? Herkes kendi durumunu biliyor ama benim gözlemim; çocukların beslenmesine tatil yörelerinde hiç dikkat edilmediğidir. Büyükler için de aynı durum söz konusu ve fakat onlara sözüm yok. Neticede yetişkin insanlardır, ne yiyip içtiklerini bilmeleri gerekir. Ama ister ikaz ister hatırlatma deyin benim çocuklar beslenmesi konusunda ikazım var. Onlar tatilde ıvır-zıvır ile karınlarını doyuruyorlar. Koca bir tabak patates kızartması veya makarna üzerine bol ketçap ve bol şekerli boyalı sular, konsantre içecek ve en başta da kola! Çocuklar bu memleketin en değerli varlığıdır, geleceğidir, bir bakıma umududur. O nedenle bütün bir hayatı boyunca onlarla ilgili her şeye dikkat kesilmek durumundayız, en başta da yiyip içtiklerine. Vazgeçirmeye çalışılsa da "zorlama" noktası ailede sorun oluyor.

***

Bir de yollarda alınıp satılanlar.. "Yöresel, otantik, tatil hatırası" adı ne olursa olsun ağırlıklı olarak "uyduruk" şeyler alınıp satılıyor ve bütçeye yükü toplamda önemli yekûn oluşturuyor. Yerli yabancı binlerce insanın mola verdiği noktalarda mesela "fastfood" kalitesinin üzerine çıkılabilmiş değil. Kilolarla hazır patates, maya yüklü unlu mamuller tüketiliyor. Zeytin 45 lira, el insaf! Peynir, sucuk hakeza... Tatil yörelerinde ve güzergâhında bence denetim sorunu var. İdareciler, belediyeciler şöyle bir dolaşsalar ya?

gazete

18 Temmuz 2019 Perşembe

İki vakit arasında bir tarih!

Ahmet TEZCAN

İki vakit arasında bir tarih!

18.7.2019

Belki ilginizi çeker dedim, bugün 15 Temmuz'u yazacağım, benim de söyleyeceklerim var. Bir koca milleti, yüzyılların yaşanmışlıkları içinde kadim Anadolu'yu, yatsı namazı ile sabah namazı arasında tarihe gömeceklerdi. Debelenip doğrulana kadar da kaç on yıl gerekecekti tahmin etmesi çok güç. Ne uğruna ve kimin adına? Onun bu işte rolü çok büyük elbet ama bir ağlak imamın(!) işi mi sanırsınız bunu yoksa?! Öyle demek için çok saf hattâ onun ötesi olmak lazım.

***

Buraya kadarını eli kalem tutan, vicdan sahibi herkes yazdı. Şimdi sıkı durun, bizim kaybımız sadece 251 kişi mi? Çık çık! Peki ya onlarınki?! Bizim kaybımızın üç katı kadar da onlara yazacaksın. Bu işte münhasıran görev almış ajanlarını da kat içine.. 15 Temmuz hakkındaki gerçekleri çok ileriki zamanlarda öğreneceğiz, belki de öğrenemeyeceğiz. Biz 15 Temmuz'un tarih olduğunu, kitaplara geçeceğini biliyoruz sadece. Herkesin de bildiği bu. Elinde hiçbir silahı olmayan adamın sokağa çıkıp, uçakları, tankları, helikopterleri dahil tepeden tırnağa silahlı, sadece silahlı değil, planlı ve de kararlı bir güce karşı; "Siz ne yapıyorsunuz ya?" diyerek ikna etmeye çalışan, olmadı başını, gövdesini değil, hayatını ortaya koyan bir millete tarihte rastlanmış mıdır? Bu sebepledir ki 15 TEMMUZ TARİHTEKİ TÜM DİRENİŞLERİN
TACIDIR, TAÇLANMIŞIDIR.

***

Dikkat edin, kötü ne varsa Müslüman'a yükleyip petrol başta değerli nesi varsa kullanmak istiyorlar. İran ile denediler bunu, kimse yutmadı, tutmadı. BAYRAK ÜLKE TÜRKİYE'ydi çünkü. Yeni bir imam(!) buldular, başarsalardı Dolmabahçe'ye oturtacak, ilk Cuma namazını onunla Ayasofya'da milyonlarla eda etmek suretiyle bir milleti kendi kadim idealleriyle esir alacaklardı. Olmadı, olmazdı, Türkiye artık yılmaz yıkılmazdı. Uyanık olmalıyız, bizim değerlerimizle geliyorlar. Vazgeçmezler, yine deneyecekler. Bakalım bundan sonra neyi, nereden ve nasıl?

gazete

11 Temmuz 2019 Perşembe

Ankara’nın bağları!

Ahmet TEZCAN

Ankara’nın bağları!

11.7.2019

Ankara'nın bağları hepimizin dilinde, dinlemediğimiz duymadığımız gün yoktur. Bu düğün türküsü neredeyse zeybeğimizi bile geride bıraktı.
Nedeni herkesçe malum, insanı yerinde durdurmuyor. Mevlitle başlayan düğünlerimiz bile Ankara'nın bağları çalınmadan tamamlanamaz oldu.Konuyu getireceğimiz nokta bu değil elbette, Ankara'nın dağlarıdır, bağlarıdır, ormanları, ağaçlarıdır.
Ankara deyince en evvel İç Anadolu bozkırının ortasında bir kent akla gelir.
Bakıp da görenler bunun böyle olmadığını hemen fark ederler. Sınırlı sayıda bitkinin yetiştiği bir kent değil Ankara..
Dikkatlice bakıldığında bitki çeşitliliği yönünden zengin olduğu hemen anlaşılacaktır. Taa Balıkesir tarafından manolya tohumu getirdiğimde "Ankara'da yetişmez" dediler, denedik bakalım göreceğiz. Ormancılar, manolya, defne, zeytin, zakkum, sığla, yasemin, fıstık çamı gibi bir çok ağacın/çalının Ankara ikliminde yetişebildiğini söylüyorlar.

***

Ahmet Demirtaş imzasıyla ve Ankara'nın ağaç, ağaççık ve çalıları adlı bir kitabın da yayınlanmış olduğunu memnuniyetle gördüm. Temin edersek bilgimizi geliştireceğiz. Kıymetli ağaçlara iklimi müsait olduğu halde şu zamk gibi yapışkan, salgıları, tohumları olan ağaçlar neden Ankara sokaklarındadır bilemiyorum Hele pamuk saçan kavaklar çok mu gerekliydi, kavağın pamuk dökmeyeni yok mudur onu da ilgilileri biliyor.
İlgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz olunca işte ODTÜ'de olduğu gibi bir avuç mevzudan bir yığın problem çıkıyor.

***

ODTÜ demişken bu köşede bu güzide okulumuz hakkında olumsuz tek satır yoktur. Hep başarıları, akıl küpü öğrencileri konu edilmiş, övülmüş desteklenmiştir ve fakat, benim bir yazıma istinaden meslektaşımız Hakkı Öcal'ın sosyal medyada ifade ettiği gibi "ODTÜ ülkemizin gözbebeklerinden biri. Ne var ki o akıllı insanlar henüz akılsız davranışları reddetmediler.." Nedir o kız öğrencinin ağzından çıkan o sözler?!
"... onurlu olun" Doğrusu seyrederken ben utandım. Annesi babası da seyretmiş ve yüzü kızarmıştır 5-10 pamuk döken kavak ağacı için kızının ağzından çıkanlar adına. Ama yine mesele ağaç değil, çocukları bir bahane ileri sürenler var. ODTÜ, her şeyi başardı demokrat olmayı, ideolojik saplantıya düşmeden medenice bir şeyi tartışmayı başaramadı vesselam. Bunun bence her yönüyle masaya yatırılması lazım gelir diye düşünüyorum.

gazete

4 Temmuz 2019 Perşembe

Diyanet’ten açıklama

Ahmet TEZCAN

Diyanet’ten açıklama

4.7.2019

Ramazanda Ankara'nın camileri ve hazırlıklarla ilgili bir yazım vardı, Kocatepe Camisi'nin de ihtiyaçlarına değinmiştim o yazıda.
Kocatepe, muhteşem büyüklüğüyle görülmek, bir vakit olsun namaz için uğranılan bir mabettir Ankara'da ve Diyanet Vakfı ilgilenmektedir, genel merkezi de caminin altındadır. Mahalleli cemaatin ifadeleriyle yaşlı ve engelli vatandaş camiye ulaşmada sıkıntılarını dile getirirken; tam 55 basamak çıkmak zorunda kaldıklarını söylemişti.
Ben de "Yürüyen merdiven" çözümü önermiştim.
Dahası caminin yeterli bakım görmediğiydi konu.

Doğrudan Diyanet Vakfı'nı muhatap almıştık, açıklama da Gnl. Md. Yrd. Çakıroğlu imzasıyla oradan geldi ve tam 5 sayfa.. Burada yer vermemiz imkansız ama özetlersek; iç-dış aydınlatma ve temizlik için gereken çalışmanın periyodik olarak yapıldığı, ihtiyaç duyulan alanın ısıtıldığı, soğutma ihtiyacı olmadığı, asansörlerin yenilendiği, kubbedeki su sızıntısından parke ve merdivenlere kadar ihtiyaç duyulan onarımların yapılmakta olduğu ve ses sistemiyle ilgili ayrıntılı bilgiler verilen açıklamada, cephe aydınlatmasının Büyükşehir Belediyesi'nin taahhüdü olduğu fakat ilgisiz kalındığı ifade ediliyor. Çoğu yaşını aşmış, mahalleli cemaat, hiç değinilmeyen yürüyen merdiven konusunda ısrarlı. 24 saat açık olan caminin dış aydınlatmaları da sabaha dek açık olmalı. "Kocatepe Ankara'nın sıradan bir camisi değil, başkentin 'Selatin Camii'dir" diyorlar ve Ankara'nın gece manzarasından bu büyük mabedin silindiğini söylüyorlar. İnanmayan yatmadan balkona çıkıp bir baksın.

Velhasıl, böylesi önemli büyük kuruluşun tepe yöneticileri bir kararname ile bir çırpıda görevden alınıyorsa oradan bir rahatsızlık vardır! Vakfın 4 Mayıs'ta genel kurulu yapıldı kim seçildi kim düştü belli değil. Kimse bir şey açıklamadığı gibi "genel kurulun yenileneceği" konuşuluyor. "Sayıştay'a hac kontenjanı" da ilginç?! İki kurumu yöneten aynı Başkanlık, misyonu icabı bu büyük kuruluşumuzdan Kocatepe'nin lüzumsuz yapılarla perdelenmesine, önünde "meyhaneler sokağı" oluşmasına mani olması beklenirdi. Konumu ve önemi çok büyük ama icraatlar düşündürücü!
Öyleyse teşkilatın da Vakfın da başkanı olan Sayın Ali Erbaş'ın içeriye diyorum, biraz daha eğilmesi, ekstra zaman ayırması mı icap ediyor diye düşünmeden edemiyorum.

gazete