29 Kasım 2018 Perşembe

Haseki ne demek?

Ahmet TEZCAN

Haseki ne demek?

29.11.2018

İktidarın adaylarını açık etmesiyle seçimin STARTI da verilmiş oldu. İşte meydan işte pehlivan, erken kalkan yol alır.
İktidar 61 adayını törenlerle açık edince bütün yurtta hareket başladı. Mücadele çetin geçeceğe benziyor. İktidar kanadında en büyük handikap iç mücadele. Milyonlarca üyesi var ve bütün mensupların da bir talebi.. Kimi meclis üyesi olmak, kimi teşkilatta kendine yer bulmak istiyor. "Hiç talebim olmaz" diyenler oğluna kızına iş bulma şansını parti kademelerinde görüyor.
Muhalefetteki durum ise bambaşka.
Bilhassa ana muhalefette iç mücadele çok çetin geçiyor. Aday belirlemede iktidara göre gecikmiş olmaları da bunun göstergesi. AK Parti'nin adayına baktıktan sonra SİKLET HESABI yapacaklar olmalılar?! "Şu adayın karşısına bu isim konulur mu?" hesabı muhalefete zaman kaybettiriyor. Siyasette ise zaman faktörü çok önemlidir. Sonra "Ali mi olsun Veli mi?" hesabı CHP'de iç mücadelenin en muhataralı tarafıdır. Adaylar HASSAS DENGELER gözetilerek belirlenmeye çalışılıyor.

Meydanlar şenlenecek diyemiyorum çünkü korkuyorum. Bizde siyaset "kan davası" edasında yapılıyor. Biz siyasette meseleye "Bir memleket evladı gidecek başka bir memleket evladı hizmeti sürdürecek" diye bakamıyoruz.

Bizim işimiz hep Ankara iledir, bu siyasette de böyledir. Kim gelecek ve sağlıklı hizmet getirecek, başkenti kolay yaşanır bir kent görünümüne kavuşturacak.
Başkentlilerin konforu başkente yakışır olacak ona bakarız. Batıda şehirlerin konforu ile birlikte estetiği de ön plandadır.
Mütenasip bir büyüme öngörülür. Ama bizde şehrin kalbinde bir çöplük hiç yadırganmaz.
İnanmayan Kocatepe'nin etrafını bir dolaşsın, Melike Camisi'nin az ötesini Anafartalar Mahallesi'ni görsün yeter.
Başkentin ortasında tam bir viranedir Anafartalar, hiç kimse yanaşamaz, dolaşamaz, tıp diliyle şehrin kanserli alanıdır.
Bence bütün adaylar burada kendilerine harikulade seçim malzemesi bulabilirler!

Mehmet Özhaseki'ye hiç gelemedik.
Ankara için bu defa Özhaseki'ye görev verildi. Kayseri tecrübesiyle dileyelim başkenti mamur etsin. Ben soyadına baktım.
Haseki, Osmanlı döneminde, bir görevde uzun süre kalmış olanlara verilen bir san.
Saraydaki padişah gözdeleri de haseki olarak anılmış. Dolayısıyla başkentte başkanlık koltuğuna Özhaseki oturursa bilin ki bu görev ondadır ve uzun solukludur. Bize de millete, memlekete, başkente, partisine, kendisine ve ailesine hayırlı olsun demek düşer.

gazete

22 Kasım 2018 Perşembe

Uyku kaçıran bir mesai...

Ahmet TEZCAN

Uyku kaçıran bir mesai...

22.11.2018

"Türkiye yönetilmez, idare edilir?!" sözü Demirel vecizesi olarak ağızlarda dolaşmaktadır. Söylenmiş midir, söylenmemiş de onun üzerinden harcanan bir ifade midir bilemem ama düşünüldüğünde derin ve çok şey anlatan bir söz gibi duruyor. İdare etmek veya yönetmek?!
Bir ülkeyi bir kenti hele Başkenti yönetmek o kadar da kolay bir iş olmasa gerek?
İhtiyar, çoluk çocuk, hasta, sağlam orada yaşayan hizmet bekleyen milyonlar..
Düşünebiliyor musunuz, her gün o insanların elektriği, suyu olacak, fırınları çalışacak, çöpü alınacak, evlerine, işlerine, okullarına ulaşacaklar?!
Hayatın "olmazsa olmazları" olan tüm bu işler hiç aksamadan her gün sürecek, sürdürülecek, sürdürülemediğinde de illaki bir SORUMLUSU veya bir SORUMSUZU mutlaka olacak.
Normal mantıkla uykular kaçıracak bir mesai aslında başkanlık.

Mahalli seçimler yaklaşırken bu yükün altına girmeye çalışan yüzlerce insan görüyorum ve cesaretlerini kutluyorum. Parti merkezleri de bir yandan seçim bölgelerini mercek altına alıyor, bir yandan da "Kim nereyi yönetecek, seçime kiminle gitsek kazanırız, mevcut başkanla tamam mı devam mı?" gibi sorular cevap arıyor.
Oluşturulan komiteler kamuoyu yoklamaları ve temayül sonuçları değerlendirilmeye başlandı. Aday adayları da aynı hızla kulis çalışmalarını sürdürüyorlar.

Ben Ankara'yı düşünüyorum.
Ankara bugün, sadece Türkiye'nin başşehri değil, dünyanın yakın takibindeki koca bir metropol.. Ankara, bir yanıyla hem bir Avrupa başkenti, "Cumhuriyetin Başkenti" sıfatıyla da dehşet bir tarih, kültür ve medeniyet şehridir. Kim ne derse desin Ankara'ya nefes aldırmak, "başkent" vasfını güçlendirmek ve çehresini geliştirmek, değiştirmek için çok yoğun gayret sarf edilmektedir. Katkı verenler teşekkürü hak eder ve karşılığını da alırlar.

Sadece bir Başkent değil Ankara.. 2023 vizyonuyla çok daha büyük ve çok önemli bir kent olacağı muhakkak.. Termal, sağlık, turizm, savunma sanayi ve kentsel dönüşüm projeleriyle Ankara yepyeni bir kimlik kazanacak. Hızlı trenler ve otoyollarla tüm yurda daha sıkı ve seri şekilde bağlanacak olan bir Başkentin, bu en kesif kesişme noktasında insanları sorunsuzca ağırlayıp uğurlaması kolay değildir.
Bizden sadece hatırlatması..

gazete

15 Kasım 2018 Perşembe

Ağaçları doğradılar!

Ahmet TEZCAN

Ağaçları doğradılar!

15.11.2018

Bine yakın yazım yayınlandı bu köşede, pek çok konuya değindik ama daha çok Ankara'yı, şehri, Ankaralıları yazdım.
Bahar oldu, yaz oldu mevsimleri, doğayı, ağaçları, kuşları anlattım.

"Benim erikler açtı, çiçekler dalları sarmaya başladı bile. Kayısım da öyle, pembe pembe başlayıp tüm ağacı bembeyaz güzelliğin kaplayacağı gün uzak değil.
Kocaman yaprakların arasından incirin açık yeşil çiçeklerinden mor meyvelere duruşunu gözlüyorum.
Penceremden gördüğüm tüm ağaçlar, kuşlar benimdir, bana aittir.
Uzanıp meyve topladığım ağaçlar değildir ama benimdir. Hepsi şu camın ardında yaz kış sevdiğim, seyrettiğim manzaramın en güzel dekorlarıdır. Bu manzarayı gören başkaları da benim gibi düşünebilir. Her dalda şirin mi şirin yüzlerce çiçeği saatlerce seyretsem doymuyorum. Kayısı ve erik, pencereye kadar uzanan arsız asma, az ötedeki kiraz, vakti gelince mahallenin tüm afacanlarına yine davetiye çıkaracaklar biliyorum. Olsun, ben de kuş cıvıltıları arasında bahar faslını şimdilik burada böylece terennüm ediyorum.
Bembeyaz çiçeklerle donanınca pencerenin önünden bir türlü ayrılamıyorum.
Saatlerce seyretsem usanmıyorum.

Çeşitli yazılarımdan alıntıdır yukarıdaki cümleler. Eli baltalı iki adamın akasya ağaçlarını kesmelerini ise "Üç ağaç eks oldu" başlıklı yazımda anlatmışım. ("Eks" bir tıp terimi, "ölüm" anlamında) Demişim ki; "İlk vuruşta serçeler pırrr.. Hemen uçtular, uçmadılar kaçtılar, sonra bir daha, bir daha.." Akasyaların dallarını sürterekten duvar dibine tomruk olarak yığılmaları çoktan unutuldu, kestirenler bile unuttu. Bu yazıda bir cümle daha var onu alacağım:
"Ağaçları kesenler, iş eldivenleri giymişler baltanın sapından elleri tahriş olmasın diye.
Kocatepe'de, Diyanet Vakfı ek binasının yanındaki akasyalardı kestirdikleri.. Birkaç darbe ile varlıkları yeryüzünden kaldırıldı" H H H
Bu defa bizim apartman yönetimi, içlerinde bir de Ziraat profesörü var. Yukarıda sayıp döktüğüm incir, erik, kiraz, ne varsa; manzarasına doyamadığım bütün ağaçları -bu defa motorlu testere ile her haldekökten kestirip meseleyi "kök" ten halletmişler!
Bir geldim ki bir yığın tomruk, pırasa gibi doğranmış güzelim ağaçlar..
Pencerelerinden seyretmişler midir bilmiyorum?!
Kaşıkçıoğlu'nun cesedi gibi bütün suç delillerini de alelacele toplattılar. Bu bir apartman meselesi değil, bir anlayış, başka türlü bir bakış ve bir inanış belki kim bilir?Serçeler birkaç gün konacak dal ararlar, bizim bahçede olmazsa komşuda bulurlar ama kestirenler ne bulur bilemem!

gazete

8 Kasım 2018 Perşembe

Sağlık olsun!

Ahmet TEZCAN

Sağlık olsun!

8.11.2018

Ankara, sağlık ve savunma yatırımlarının da başkenti, bu alanlarda başkentin devasa ve teknik anlamda en girift girişimlerine şahit oluyoruz.
Geçenlerde ODTÜ Teknokent'e gittim hem gururlandım hem üzüldüm. Üzüntüm bu alanda hayli geç kalmışlığımız, gururum ise pırıl pırıl gençlerin dünyanın geldiği teknolojik seviyede ve onlarla yarışacak düzeyde iş çıkarabilme- leriydi. Sadece para amaçlı bu işler yapılmaz, ancak "vatan" ve "sevgi" kavramlarıyla bunu izah edebilirsiniz.
Buralardaki gizlilik ve güvenliğin en üst düzeyde olması da tabi bir sonuçtur elbette.

Ama her şeyin başı sağlık. Dilimizin tespihidir ve fakat başımıza gelmeden anlamayız.
Hastanelerin bahçesinde bekleyenlerin fosur fosur sigara içmeleri bunun en açık göstergesi, duman üzerlerinde adeta girdap yapıyor. Sağlık ve eğitim bu kadar önemli ki genel bütçede en büyük pay bu ikisine ayrılıyor. 2019 bütçesinde Eğitime 161, Sağlığa 157 milyar lira ayrılmış, devasa rakamlar bunlar.

Sağlık deyince, başkentin Bilkent'deki Şehir Hastanesi'nden söz etmemek olmaz.
Deniyor ki; DÜNYANIN TEK PARÇADA YAPILAN EN BÜYÜK HASTANESİDİR.
Şimdiden çeşitli ödüller kazanmış bir proje, hakkıdır. 4 bine yakın yatak kapasitesi ile dünyanın da 3. büyük sağlık komleksi ve günde 40 bin hasta tedavi görecek, 6 bin tıbbi personel görev yapacak, 131 tane ameliyathanesi olacak, yine ülkemizin en büyük laboratuarı burada kuruluyor.
Ambulans helikopterler için de iki heliport inşa ediliyor. Sosyal donatıları ile burası ayrı bir kent görüntüsü veriyor. Rahmetli İhsan Doğramacı Bilkent'i kurarken bir slogan üretmişti; "Siz şehre değil, şehir size gelecek"demişti, haklı çıktı. Sağlığa kavuşmak için dünyanın Bilkent Ankara şehir hastanesine akacağını tahmin ediyorum.

İnsanın bütün varlığı hastalık-sağlık içindir, bütün çabamız, kaygımız iki şeyedir; başımızı sokacak bir yuva ve Allah vermesin bir hastalık zuhur ettiğinde dara düşmemeyedir. Özel hastanelerin mantar gibi çoğalması ticari boyutuyla alâkalıdır.
Özbekistan'dan bir dostum 22 yaşında kan kanseri oğlunu tedavi için Andican'dan Ankara'ya bir özel hastaneye getirdi, 10 günde 30 bin dolar fatura çıkardılar. Oysa ameliyat yok, bir şey yoktu! Hani dolarla iş yapılmayacaktı?! Dara düşen hemşerisi de "partisi iyi adam kötü" diyerek çelişkiyi anlamaya çalıştı. Her şey var çok paralar harcanıyor ama önce insan. Tıp bilgisinden önce vicdanı öğretmek zorundayız. Hastayı hasta olarak gören, MÜŞTERİ muamelesi yapmayanların sayısı artmalı. Eğitimdeki en büyük handikabımız da bu zaten, bilgiyle dolduruyoruz çocuklarımızı...

gazete

1 Kasım 2018 Perşembe

Yerel başarıda ölçü belli

Ahmet TEZCAN

Yerel başarıda ölçü belli

1.11.2018

Yerel hizmetleri yazarken ister istemez vatandaşın şikâyetleri bizlere de ulaşıyor. Vatandaş yani yerine göre "EN ETKİLİ İRADE, BAŞ TACI, MİLLET" dediğimiz insanlar topluluğu.. Onların (yerel-genel) yöneticilerden fazla bir şey beklediği yok; çöpü alınsın, ayağı çamura batmasın ona yetiyor.
Sokakta kendine, çocuğuna, arabasına yer bulabilse belediye yetkililerini öpüp başına koyacak. Ama öyle mi? Şehirler kalabalıklaştı, bilhassa merkezi yerlerde ne kendimize, ne çocuklarımıza, ne de arabamıza yer bulmakta güçlük çekiyoruz.
Bunu ben söylemiyorum sokaktaki şikayeti yansıtıyorum o kadar.

"Vatandaş pek mi dikkat ediyor?" kısmını bir yana bırakıp belediye, yerel idareler olarak kendimize düşeni yapsak işin meselenin büyük kısmını çözecek.
Diyelim Çankaya Belediyesi'nin çöp arabaları; çöpü aldıktan sonra ardından iki adam göndereceksin ki aceleyle döküp saçtıklarını toplasınlar.
Kocatepe Mimar Kemal Lisesi'nin yanında kaldırımı kazdılar aylardır vatandaş yağışlarda çamura batıyor, veliler şikâyetçi. Kazıyorsan kapatacaksın kardeşim, sonra da kaldırımını döşeyip vatandaşın kullanımına bırakacaksın.
Otopark başkentin ciddi sorunlarından biridir. Halbuki teknoloji işi çözüyor.
Sadece apartman cüssesinde bir bina ile yerin altına yüzlerce arabayı depolayan ROBOTİK SİSTEMLER var. Bazı belediyeler bunu denedi ve başarı sağladı.
Bu OTOMOBİLLEŞME HIZI ile inanın beş yıl sonra sokağa çıkamayacağız ve bunun şimdiden tedbirini almak durumundayız. Kimse sokaklardan araba çekmek suretiyle otopark sorununun çözüleceğini sanmasın. Vatandaşı idareye düşman etmeyin.

Netice seçim yaklaşırken kazma kürek sokağa çıkmak pek makbul sayılmıyor.
Yerel seçimler için kulisler bu defa biraz erken yoğunlaştı. Eski bir dostumun sosyal medya kanalıyla kendi ilinde belediye başkanlığı için zemin yokladığını gördüm, bir yığın yorum almış.
Ben de genel için ölçüyü koydum dedim ki; "Paraya, makama, şöhrete bakmaz, kendini makama hapsetmez, lüzumsuz toplantı yapmaz, akıl-mantık ve teknolojiyi tercih eder, 7/24 hizmet eder ve tasarruf en öncelikli ilkesidir." En önemlisi Allah'tan korkar.. İşte ölçü.. Seçilir seçilmez makam odası-otosu derdine düşmeyeceksin.
Bu çerçevede bir çalışma prensibiyle yola çıkan başarıyı mutlaka yakalarsın.

gazete