25 Ocak 2018 Perşembe

Can feda millete can feda..

Ahmet TEZCAN

Can feda millete can feda..

25.1.2018

ŞEHÎD, Allah'ın isimlerinden, "Esmaül Hüsna"dandır öncelikle bunu belirtmiş olalım.. Ve Büyük Türkçe Lügat, "şehid" kelimesini; "Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse" diye tarif ediyor. İslâm Ansiklopedisi kaynağına baktığımızda şehîd;
"Kesin olarak bilen, bildiğini haber verme konusunda güvenilen" demek oluyor ki bu kelime Allah'a nisbet edildiğinde "Her şeyi bilen, hiçbir şeyin O'nun ilminden gizli kalmadığı" mânasına geliyor. Aynı kaynak "Şehâdet" kavramının; Kur'an-ı Kerîm'de yedi âyette fiil kalıplarıyla, iki âyette şâhid ve on dokuz âyette şehîd biçiminde Allah'a nisbet edildiğini kaydetmiş. Âlimler, şehîd isminin temel mânasının "bilen" olduğu ve şâhidden daha zengin
bir muhtevaya sahip bulunduğu hususunda ittifak ediyorlar.

***

En meşhur arama motorunda "şehit" yazdığınızda karşınıza yaklaşık 15 milyona yakın başlık çıkıyor. Şöyle bir göz atayım derken bilhassa ŞEHİTLİKLER konusu benim çok ilgimi çekti. İngiltere'den Japonya'ya kadar 3 kıtada 78 Türk şehitliği bulunduğunu biliyor muydunuz?
Ülkelerin büyüklükleri sadece başarılarıyla ölçülmüyor, yaptıkları fedakârlıklar da fevkalâde önemlidir. Türk milleti gerektiğinde çok büyük fedakârlıklar gösterebilen bir millet, bunu kimse inkâr edemiyor. Can söz konusu olduğunda da gözünü kırpmadan canını feda ederek en büyük fedakârlığı yapabilen bir millet.. İşte bu defa Suriye'de, Irak'ta bu milletin kahramanlıklarına bilmem kaçıncı kez bütün dünya şahit oluyor.

***

"Canfeda Millet"e can feda edilir ve bu çok anlamlı, çok önemli yüksek bir ruh halidir. Kafkasya'da, Yemen'de, dünyanın öteki ucu Kore'de, Myanmar'da Türk şehitlikleri var ve böylesi bir ülke dünyada yok. Kahraman vatan evlatları o coğrafyalarda "Kürt, Laz, Çerkez" değil, Türk Şehitleri olarak huzur içinde uyuyor ve anılıyorlar. Uzak coğrafyalarda şehitlikleri olan kaç ülke vardır, kaç millet bayrak uğruna şehit olur acaba? Kaç Mehmedimiz, Mehmetçiğimiz, vatan topraklarına hasret yabancı topraklarda ve bu milletin dualarında varlıklarını sürdürüyorlar?!
İçinde Büyük Alîm Muhittin Arabi'nin de medfun bulunduğu Şam'daki şehitliğimizi darmadağın etmişlerdi, işte onların torunları şimdi dedelerine yapılanları karşılıksız bırakmıyor. Hiçbirinin kanı yerde kalmıyor. Bu coğrafyada biz hep varız ve daima var olacağız. Yaşayarak, savaşarak, çalışarak varlığımızı sürdüreceğiz.

gazete

18 Ocak 2018 Perşembe

En yaşanır semt Çukurambar (mı)?

Ahmet TEZCAN

En yaşanır semt Çukurambar (mı)?

18.1.2018

Her sene bir takım kuruluşlar dünyanın "En yaşanılır kentler"ini seçiyorlar. Kendi içimizde biz de bazen bunu yapıyoruz. Geçen sene sanırım Avusturalya'da Melbourne "dünyanın en yaşanılır kenti" seçilirken; içeride Kırşehir, Niğde, Kastamonu gibi küçük-orta ölçekli şehirlerimiz "en yaşanılır" derecesinin başında görünmüşlerdi. Dünyanın bugünün kan ve barut kokan Şam veya Bağdat'ını seçmesini beklemiyoruz elbet. Zaten aldıkları puanla sıralamada bu şehirlerin "YAŞANMAZ"lıkları da tescillenmiş oluyor. Ancak en gelişmiş silahlarıyla milyonlarca insanı öldürmelerine rağmen bu bölgelerde halâ hayat sürenler var ve doğumlar da devam ediyor, bunun da bilsinler! "En yaşanır"lıklarını kimler, nasıl tescil ediyor bu şehirlerin, kıstasları nedir ona da bakmak lazım elbet. Dünyada bu seçimleri yapanlar çoğu kez ya bir yayın organı veya araştırma şirketleridir. Neden böyle bir tespite ihtiyaç var bunlar gerçekten çok çok önemlidir.

***

Amaç turistikmiş gibi görünse de emlak piyasasının bunda elinin olmadığını veya katkısının bulunmadığını söylemek saflık olur. Dünyadaki kaymak tabakaya muhteşem yatlar, villalar, malikâneler pazarlayanların mütevazı ofislerinde müşteri beklediklerini düşünmeyin. Bu gibi seçimlerde onlar ya başrol alır veya sponsor olurlar. Dolayısıyla dehşetengiz bir mücadele verirken dünya basınına konu olacak böyle bu gibi reklamasyon ödülleri bize vermezler. Vereceklerse bile "kaz-tavuk" hesabı çok önemli beklentilerinin olması gerekir?! Seçicilerin siyasi yaklaşımları da bu gibi seçimlerde önemli rol oynar. Aslında bu seçimleri bence robotlar yapmalı ki objektife yakın sonuç alınabilsin?!

***

Şam-Bağdat dedim de.. Bir zamanların dünyanın en parlak, en gelişmiş kentleriydiler. Bilim kültür alanında dünyaya asırlarca ışık yaydılar, ilim-irfan merkezleriydiler, bugün barut kokan bu merkezlerde bir otorite yok, kimin hükümran olduğu belirsiz.

***

Kentler arası "en yaşanılır" sıralaması sözüm ona o kentlerin eğitim, sağlık, güvenlik, sanat ve ekonomi durumlarına bakılarak yapılıyor. Bu sene de hazırlıklar var. Hatırladığım kadarıyla Ankara'ya da birkaç kez böyle ödüller isabet etmişti. Şimdi gökdelenleriyle gündeme gelen Çukurambar, böyle bir seçimde nasıl değerlendirilir acaba? Zenginlik desen var, ama trafik berbat. Biz söylemiyoruz, Büyükşehir Başkanı Tuna "Öldü" diyor Çukurambar için ve "rahmet" okuyor!
Bari bundan sonraki yapılaşmalara örnek olmasın.

gazete

11 Ocak 2018 Perşembe

Hemşerilikler Kule Yolu memleketliye mi?

Ahmet TEZCAN

Hemşerilikler Kule Yolu memleketliye mi?

11.1.2018

Büyükşehir Başkanı Mustafa Tuna'yı ziyaret ettik önceki gün.. Ankara Milletvekili ve Başkent Ankara Meclisi (BAM) Başkanı Nevzat Ceylan'ın önderliğinde, Meclisimizi oluşturan başkanlarla gerçekleştirdiğimiz ziyarette Ankara'yı konuştuk. Ziyaretimiz, Başkentin yükünün hafifletilmesi noktasında Başkan'a gerekli toplum desteğini sağlamak içindi. Biz Ankara için oradaydık.
Nasıl olmasın?!
Ülkenin 81 vilayetinden yüzlerce ilçe ve köyünden gelerek oluşturduğumuz Başkentimize gerekli ve yeterli vakit ayırabildiğimiz söylenebilir mi? Bu soruyu Ankara'da yaşayan herkesin kendisine sorması lazım. Yaşadığımız, yetiştiğimiz, çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, istifade ettiğimiz, mevki, makam, mülk sahibi olduğumuz Ankara'ya ne kadar yararlı olabiliyoruz ki?!

***

Hemşericiliğin en yoğun şekilde yaşandığı illerden biri İstanbul ise ötekisi Ankara'dır. Dünyada emsaline pek rastlanamayan, bizim en önemli dinamiklerimizden biridir hemşerilik. Bu dinamizmi yerinde ve zamanında kullandık mı yapamayacağımız, başaramayacağımız yoktur.
Nitekim 15 Temmuz direnişi bunun en açık, en çarpıcı, gurur veren örneği olmuştur.
O gece ortaya çıkan dehşeti görüp "Ne oluyor?"unu en seri şekilde kafasında çözerek meydana çıkıp savaş makinelerine karşı duranlar onlardır. Kimdir onlar? Tehlikenin devletin kalbine yöneldiği Ankara'da Ankaralılardır, Ankara'da yaşayanlardır. Kırşehir'den, Konya'dan, Yozgat'tan, Çankırı'dan, Çorum'dan hülasa 81 vilayetimizden geldik ama hepimiz Başkentli olduk. Ankara'da Ankara'nın hemşerisini bir avuç Hamamönü, Hacettepeli ile ilçelerinden gelen vatandaşlarımızdan ibaret sayarsak yanılırız. Hepimiz 1, BİR'imiz hepimiz olmak durumundayız. Burası Ankara, burası Başkenttir ve herkesin gözbebeği şehridir..

***

Başkent Ankara Meclisi de bu ihtiyaçtan doğdu. Biz Nevzat Ceylan'ın başkanlığında bir çalışma yürütüyoruz. Yiyip içip dağılmayalım daha yakın işbirliği içinde olalım istiyoruz. Başkan Tuna'yı da BAM olarak ilk kez ziyaret ettik, Ankara için gücü arkasında hissetsin istedik. Rahat, açık ve net gördüm Başkan'ı, ayaküstü "olur" ları, "evet" leri yok. Her şeyi oturup taraflarıyla etraflıca görüşüyor, müzakere ediyor, isabetli kararlar veriyor. Kısa sürede sempati topladı. Ayırım yapmıyor, oldukça önemli icraatlara da imza atıyor. Bu tavrı ve tarzıyla da hepimize güven verdi. İcraatlarını da inşallah bir başka yazıda toplayalım.

gazete

4 Ocak 2018 Perşembe

Modern insan ve 2018

Ahmet TEZCAN

Modern insan ve 2018

4.1.2018

Geçen seneki yılbaşı yazımızda 'yeni yılın ne numaralara gebe' olduğundan söz etmişiz.
Zamanı numaralayan da, yaşayan da, yaşanmaz kılan da bizleriz, yani insanlar. Evet, 15 Temmuz darbesiyle -ki ben ona İŞGAL GİRİŞİMİ diyorum- 2016'da bu millete yepyeni bir "UNUTULMAZ" ı yaşatmışlardı. Çok acı fakat çok değerli bir tecrübedir.
Unutulmaz olup hafızamıza kazıdık.
Öncekileri de var ama bu millet bilhassa 27 Mayıs'ı, 12 Eylül'ü hiç unutamadı çünkü mağdur oldu. 15 Temmuz da sonucunu milletin tayin ettiği bir darbe girişimi olarak asla unutulmayacak ve kulağımıza küpe olacak.

***

Homo sapiens sapiens yani MODERN İNSAN türü olarak yeryüzünde yaşadığımız süre yalnızca 2017 sene değil elbet, ondan öncesi de var.
Hz. İsa AS vesilesiyle Batı'ya uyup bir noktasına MİLAT yerleştirmek suretiyle öncesi ve sonrası diyerek zamanı bölmüş olduk sadece. İnsanoğlu muhtelif dönemlerinde unutulmaz zamanlar, medeniyetler yaşayarak yeryüzü tarihini oluşturdu. Yıl yıl takvim kayıtları düşüp, kimi zaman üzülerek, kimi zaman sevinerek yaşadıklarının yıldönümlerini yad etti. Bizden önce de İNSANSI yahut İNSAYMUN dedikleri türden canlılar vardı ama onlar eksiktiler, damak yapıları farklıydı, konuşamıyorlardı. Genetik ve evrimle uğraşanları yanıltan da belki bunlara ait bulgulardır kim bilir?!
Onlar konuşamıyorlardı ama hayatlarını kolaylaştırmak için birçok pratiğe içgüdüsel olarak ulaşmışlardı. Düşünen, (bazen düşünmeden) konuşan insan türü olarak bizler de ilk önce dövüşmeyi öğrendik? Okuyup yazmayı öğrendiğimiz tarihin geçmişi şunun şurasında 5 bin sene kadardır. Yani milattan sonra yaşadığımızın yaklaşık iki katı kadar bir süre. Ama insanın varoluş tarihi olarak bilim; 3,5 milyar yıldan söz ediyor.

***

Şimdi en can alıcı soru şu: Okumayı yazmayı öğrendik de dövüşmeyi unuttuk mu? İşte dünyanın hali ortada?!
İnsanlık ailesi olarak bizler, resim çizmeyi takı, mücevher kullanmayı okuyup yazmazdan önce öğrendik ki tarihi 50 bin yıldır. 70 bin yıl önce ateşi kullandık.
3500 yıldır tekerleğin icadı.. İşte bu da günün sorusudur: Bir dil geliştirmeyi 10 bin yıl önce öğrendik de anlaşabildik mi dostlar? Velhasıl ben yine de dövüşüp çekişmeden, bombalar patlatıp kadınları çocukları öldürmeden barış içinde yaşamayı diliyor, yeni yılınızı gecikmeli de olsa kutluyorum.

gazete