26 Ekim 2017 Perşembe

Anıların Ankara’sı

Ahmet TEZCAN

Anıların Ankara’sı

26.10.2017

Ankara deyince herkes kendi algısıyla anlatır. Bir bakıma görme özürlünün fili anlatması gibidir Başkentin anlatımı, genellikle dokunulan yere göre bir tasvir çizilir.
Zaman zaman burada değişik kalemlerden Ankara'mızı anlatırız. Geçenlerde kitaplığımı karıştırırken Nejat Akgün'ün "Burası Ankara" adlı eseri elime geçti. Ankara'nın dünü adına önemli eserlerden biridir. Aslında yaşayan Ankara yazarlarını, Ankara ile ilgili kafa yormuş kitap yazmış kalem erbabını toplamak, onlardan Başkentin, dünü, bugünü ve geleceğini dinlemek isterdim.
***
Nejat Bey'in kitabına yeniden göz gezdirirken ünlü bestekârlarımızdan Ahmet Adnan Saygun'un Ankara ile ilgili anısına rasladım. Saygun, batı tarzında eserler bestelemiş önemli bestekârlarımızdandır. Adnan Saygun Ankara'ya ilk kez 1926 yılında gelmiş.
"Size dönemin Ankara'sından bahsedeyim" derken hemen Ulus'daki Taşhan'a sözü getiriyor, karşısında da dönemin en meşhur lokantası Karpiç'e.. "Şimdi oralar çarşı olmuş" diyor. Çünkü hatırasını daha sonraki tarihlerde kaleme almış. CHP binası ve ilk Meclis ve bir yangınla yok olan eski Milli Eğitim Bakanlığı binasını anlatıyor.
Karaoğlan Çarşısı'ndan bahsederken şunları anlatıyor:
"Orada bir de pastane vardı adı da İstanbul Pastanesi.. Fikir adamları orada toplanırlar, görüşürler, sohbet ederlerdi. Kahvaltılar orada yapılırdı.
Bunların dışında her taraf bildiğimiz bir kent görünümündeydi. Eski Ankara evleri dar sokaklar.. Çok uzaklarda SSCB'nin elçilik binası ve bağlar."
***
Saygun, Musiki Muallim Mektebi için Ankara'ya gelmiş, "Garip bir yer" olarak tanımladığı Ankara'da Atatürk'ün neden bir musiki muallim mektebi açma ihtiyacı duyduğunu soruyor ve takdir ediyor. "Şimdiki devlet konservatuvarı" dediği Cebeci'deki binanın yerinde birkaç eski ev varmış ve tekke olarak kullanılıyormuş.
Evet, kolay şehir olmadı Ankara, 30'dan fazla valinin ve 32 belediye başkanının emeği var. Bugün 20 üniversitesi olan 5 milyonluk koca bir şehir. Biz o şehri seviyoruz ve benimsiyoruz, Ankara ile ilgili anılara yer vermeye devam edeceğiz.

gazete

5 Ekim 2017 Perşembe

Niye beş şehir?

Ahmet TEZCAN

Niye beş şehir?

5.10.2017

Beş Şehir, Ahmet Hamdi TANPINAR'ın en önemli eserlerindendir. Adını saydığı şehirlerde oturanlardan olup da bu eseri okumamış olanlar hemen bu kitabı edinip okumalıdırlar. En azından kendi oturduğu şehre bir kere de Tanpınar'ın gözüyle bakabilmek için okumalı, hiç olmazsa kendi şehrinden bahseden bölümü dikkatle okunmalı. Yani, bilvesile, bir bahisle, bir sebeple oku, okumak için bir yığın gerekçemiz var. Temel kitabımız ilkin "OKU" dedi, Mevlâna'nın Mesnevî'si de "DİNLE" diye başlar. Ne okuyacaksın ne dinleyeceksin sonra da ahkâm keseceksin, işte bu olmaz. Esas konumuz olmasa da hatırlatmak istedim.

***

Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir'i yazarken ilginç bir sıra takip ediyor. Hiç üzerinde duruldu mu bilmiyorum ama bu sıralama bence önemli. İlk önce İstanbul'dan bahsetmesi beklenirken; Tanpınar Beş Şehrine Ankara ile başlıyor. Ondan sonra sırasıyla Erzurum, sonra Konya, Bursa ve en son olarak İstanbul.. Bunu anlamak için onun yaşadığı, yazdığı döneme, dönemin gelişmelerine bir kere daha bakmak lazım diye düşünüyorum. Edebiyat dünyamızın bu önemli ismi–kitabın önsözünde belirttiği üzere– "kaybedilenlerin hüznü ama geleceğine kuvvetli özlemle" bu şehirleri yazmışsa sıralaması bence daha da önem kazanıyor?! Velhasıl Tanpınar bugün yazmış olsaydı eserinde yalnızca beş şehirden, yalnızca bu şehirlerden mi bahseder, değilse hangilerini alırdı diye düşünmeden edemiyorum. Mesela siz olsanız "İzmir niye yok?" mu derdiniz veya hangi şehirleri ilave ederdiniz?!

***

Her şey değişiyor; şartlar, şehirler, insanlar.. Biz mi şehirleri yoksa şehirler mi bizi değiştiriyor?! Önemli bir münazara konusudur bu. İki haftada 5 bin km'den fazla yol yaptım. Önce Bulgaristan'a.. En önemli sahil şehirleri Varna'yı, Burgaz'ı dolaştım. Daha kapıda 15 km'yi bulan TIR kuyruğu bu ülkeden geçebilmek için Dereköy'de Bulgar gümrükçüleri bekliyordu. Mahallinde konuşulan; Merkel'in Bulgarlara "çalışmayın" dediği şeklindeydi söylemeden geçemezdim. Başbakan Borisov ise mülteciler için Türkiye'ye müteşekkir! Market raflarında Türk malı aradım, pek rastlamadım desem yeridir. 500 yıldır iç içeyiz Bulgarlarla, 'bu nasıl komşuluk?' diye sorasım geldi?!

gazete