25 Mayıs 2017 Perşembe

Ramazan, ne güzel bir ay..

Ahmet TEZCAN

Ramazan, ne güzel bir ay..

25.5.2017

Hayırlı ve bereketli bir ay Ramazan, kutluyorum ve bundan azami derecede yararlanmayı diliyorum. Zaman dediğimiz, üzerinde çok düşünülmesi gereken bir boyut aslında; ölçüsü ve değeri yerde başka, gökde başka. Yerin göğün yaratıcısı zamandan münezzeh olduğu hâlde, "Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir" diyor (Hac-47)'de.
Kur'an'daki zaman, pek çok âlimin üzerinde çok düşündüğü bir kavram. Ramazan ayı da öyle, öteki aylardan biri aslında ama; içine saklanmış çok müstesna bir geceyi, Kadir Gecesi'ni taşıması bakımından bilhassa çok önemli ve çok kıymetli bir ay.

***

Bilhassa sağlık bakımından bir mazeretimiz yoksa Cumartesi ilk orucumuzu tutacağız. Yalnızca açlıktan ölünürmüş gibi yanlış bir anlayış var. Bir istatistik yapılsa çağımızda inanın tokluktan ölenlerin sayısı, açlıktan ölenlerden kat be kat fazladır. Bizim için mesela açlık, tartışmasız sağlıktır desem yeridir. Çok değerli Prof. Dr. Yakup Basmacı hocam, tam zamanında gönderdi; ne yiyip içmemiz, nelerden sakınmamız gerektiği noktasında bizleri uyardı sağ olsun. Kendisi de Uzman Dr.
Eyüp Yılmaz'ın tabip gözüyle yaptığı değerlendirmelerden yararlanmış. Ben de sizlerle paylaşmayı uygun buldum, hocaların müsadeleriyle.
Basmacı Hocam'dan "kalbesimya" kanalıyla hayata dair pek çok konuda zaten yararlanıyoruz. Sahurda ne hatalar yapıyormuşuz neler, hocalarımızdan öğrendik. Biz adeta aç kalmayalım diye af edersiniz tıkınıyormuşuz sanki.

***

Hepimiz isteriz ki her Ramazan ayından çıktığımızda hayatımıza yeni bir tecrübe, bir farkındalık kazanmış olarak bu ayı uğurlayalım. Yılların tecrübesidir harika bir tespitle, paylaşacağım bilgilerin Ramazan sonrasında da beslenmemizi gözden geçirmeye vesile olacağını umuyorum. Hocam gibi ben de heyecanla Ramazan içindeki yazılarımızla paylaşacağım. Şu kadarını söyleyeyim; "acıkmamak için çok yemek" düşüncesi başlı başına bir hata. Gün boyu tok kalabilmek için sahurda bol ekmek, pilav, makarna, peynir tüketmek yanlış. Mevcut yemek kültürümüz böyle gelmiş ama bu Ramazandan sonra değişsin diyorum. Rabbim gıdalara farklı özellikler vermiş; "sindirildikçe vücuda su veren veya vücuttan su çeken gıdalar" diye bir sınıflama duydunuz mu?
İşte bunlardan bahsedeceğiz. Siz siz olun bu sıcak Ramazan günlerinde susuzluktan kıvranmamak için sahurda özellikle bedenimize su veren örneğin havuç ve kıvırcık, tereyağlı yumurta, semizotlu yoğurt, cacık gibi tercihlerle yetinin ve rahat bir Ramazan geçirin.
Şimdiden Ramazanınızı kutluyorum.

gazete

18 Mayıs 2017 Perşembe

Bir yolculuk hikâyesi

Ahmet TEZCAN

Bir yolculuk hikâyesi

18.5.2017
Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü adıyla Başbakanlığa bağlı bir kuruluş var, 2010 yılında kurulmuş ve Başbakanlık'ta görevli bir başmüşavir tarafından yönetiliyor.
Yürütülen hizmet; merkezinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın olduğu bir siyasal iletişim ve medya-tanıtım hizmeti… Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakan olduğu dönemde kurulmuş ve etkin bir faaliyet yürütmüş bulunan Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü şimdi aynı etkinlikte çalışıyor mu bilmiyorum?!
***
KDK'nın internet sayfasında, kamu diplomasisinin, uluslararası kamuoyunu etkilemenin ve yönlendirmenin en önemli araçlarından biri haline geldiğinden bahisle; "Yükselen bir güç olarak Türkiye'nin, stratejik iletişim ve kamu diplomasisi alanlarında etkin ve başarılı olması, milli çıkarları, bölgesel etkinliği ve küresel sorumluluklarının vazgeçilmezliğine" dikkat çekiliyor.
Türkiye'nin uluslararası kamuoyunda görünürlüğünü ve etkinliğini artırmayı HEDEF alıyor. Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca bu hizmetin eskisi kadar heyecanla yürütülmediği açık, şimdi sistem kökten değişti. Cumhurbaşkanlığı Sisteminde artık bu işe sanırım yeni bir vizon kazandırılacaktır diye düşünüyorum. Yine de KDK'nın internet sitesine bir göz atmayı ihmal etmeyin derim.
***
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü "Bir yolculuk hikâyesi" adıyla ve aynı adla kitaplaştırdıkları bir doküman sunuyor. Cumhurbaşkanı, büyük dikkat çeken ve çok önem atfedilen son ABD gezisinden henüz dönmüşken benim dikkatimi Erdoğan'ın bu dokümandaki dış gezileri çekti. Erdoğan Başbakan olduğu dönemde sizce kaç kere yurt dışı çıkmıştır, hemen cevaplandırayım: Erdoğan, 11 yılda beş kıtada 93 farklı ülkeye tam 305 resmi ziyarette bulunmuş. Ziyaretler sadece 2003- 2014 yıllarını kapsıyor, ondan sonrakiler kaydedilmemiş. Bunun sonucudur ki 93 ülkeyle Türkiye arasındaki ticaret hacmi yüzde 354 artarak, toplamda 358.4 milyar dolar olmuş.

***
Görüldüğü üzere yan gelip yatarak bir ilerleme sağlanamıyor. Bu memlekette hiç dış gezisi yapmayan başbakanlar, cumhurbaşkanları da vardı, kırmızı ışıkta bile duruyor diye hem de övgüye mazhardılar.
Erdoğan'ın son gezisi de calibi dikkattir ve çok konuşulacaktır. 2007 itibariyle Türkiye, kendi yönetim mekanizmasında kendisi oturmaktadır, o nedenledir ki aldığı kararlar çok tartışılmakta ve hemen yurt dışına da yansımaktadır.

gazete

11 Mayıs 2017 Perşembe

Milli ve yerli arama motoru

Ahmet TEZCAN

Milli ve yerli arama motoru

11.5.2017

Hepimiz ne zaman bir bilgiye ihtiyaç duysak önbilgi için hemen internete başvuruyoruz. Kimdir, nedir, neresidir, nasıldır diye elimiz hemen tuşlara uzanıyor. Çoğu zaman da yalan yanlış bilgilerle karşılaşıyoruz çünkü; Buraya dikkat: Önümüze çıkarılanların sıralamasını da "onlar" yapıyor. Cep telefonlarımız da artık 7/24 sadece bir konuşma aygıtı olmaktan çoktan çıktı. Güven derecesi son derece zayıf, oluk oluk internet bilgilerine telefonlarımızdan kolayca ulaşabiliyoruz. Bir aygıt bu kadar yaygın ve bu kadar önemli hale gelmişse; haberleşmeden eğlenceye, siyasetten ticarete, hayatın her alanında, her konuda, her yaşa uygun olumlu olumsuz hamleler bu kanalla gelecektir, gelmektedir. Peşinen bunu kabullenmeliyiz. O halde aynı alanda zamanın idrakine ve kullanımına acil olarak cevap vermek durumundayız. Alternatifini karşı hamle şeklinde yerli ve milli kaynaklardan sağlayarak hemen mutlaka oluşturmalıyız. Vatandaşın Google, Yahoo, Yandex gibi arama motoru, Wikipedia (Vikipedi) gibi ansiklopedi ihtiyacına güvenilir, yerli ve milli imkânlarla cevap verilmesi gerekmektedir. Aksi halde yalan yanlış yönlendirmelere mecbur ve mahkûm oluruz.

***

Küresel internet kuruluşlarının kontrolü her zaman mümkün olamamaktadır. Onları istediğimiz içerikte çalışmaya zorlayamıyoruz. Ülkemiz aleyhinde faaliyetleri nedeniyle anlaşmazlığa düştüğümüz hallerde "erişime kapatmak"tan öte çaremiz kalmıyor. Nitekim internet ansiklopedisi Wikipedia'yı Türkiye'yi terörle aynı düzlemde gösteren içerikleri nedeniyle geçenlerde uyardık, kulak asmayınca ülkemizden erişime kapattık. Savaş sadece ateşli silahlarla yapılmıyor. Her alanda Türkiye'nin aleyhinde faaliyet gösterenlere destek verenler interneti de silah olarak kullanmaktadırlar. Teröre karşı iş birliği yerine ülkemizi uluslararası arenada karalama kampanyalarına bundan sonra da mutlaka devam edeceklerdir.

***

Bir ara "Geliyoo" adıyla "yerli ve milli" arama motorunun test aşamasında olduğu söylendi fakat (G) harfiyle Google'a, çift (O) su ile Yahoo'ya göndermede bulunulduğu ileri sürülen uygulamanın yerli ve milli olmayıp "alelusul" hazırlandığı söylendi ve "Geliyoo gelmiyo" denilerek tepki çekmişti. Peki, ciddi biçimde yerli ve milli bir arama motoru ve ansiklopedimizle internete çıkamaz mıyız? Mevcut bilgi birikimi ve teknolojisiyle Türkiye'nin bunu başarabileceğine inanıyorum. Savunma sanayine nasıl büyük önem veriyor; karada, havada, denizde yerli- milli silahlarımızla meydana çıkıyorsak internette de aynı hassasiyetle varlığımızı göstermede geç kalmamalıyız.

gazete

4 Mayıs 2017 Perşembe

Siyasi tarih

Ahmet TEZCAN

Siyasi tarih

4.5.2017

Cumhurbaşkanı Soçi'ye giderken "siyasi tarih" dedi, Anamuhalefet liderine biraz siyasi tarih okuması, bilhassa partisinin kendi siyasi tarihini okuması tavsiyesinde bulundu. Sadece Kılıçdaroğlu değil, siyasi tarih okunması tavsiyesi hepimiz için geçerli. Özellikle de son yüzyılın didik didik edilmesi gerekir.
- Mesela yüz binlerce vatan evladının şahadetiyle "Çanakkale Geçilmez" dedirttiğimiz mücadele nasıl bir mücadeledir? Müstevliler yani istilacılar, işgalciler, yani emperyalistler Çanakkale'den geçemedikleri halde İstanbul'da nasıl boy gösterebilmişler, savaş bittiği halde niçin İstanbul'u terk etmemişler, bu süre içinde neyle meşgul olmuşlardır?
- 1915 olaylarının aslı nedir, kimler rol almış, neden bir asır boyunca dillere pelesenk edilmiş, Türk devleti dünyanın her köşesinde bu meseleyle uğraşmak zorunda bırakılmıştır?
- Lozan, Cumhuriyetin kuruluş yılları ve bu safhada rol alan yabancılar, yerliler?!

***

Daha özele gelelim..
- Nedir Mustafa Kemal ile İnönü gibi iki can yoldaşının arasına giren ve ölümüne kadar tüm ilişkilerinin kesilmesine yol açan olay?!
- Atatürk'ün vasiyetnamesi nerede, hangi kasalarda saklanıyor? Evren, Özal gibi devletin tepesinde önemli makamlarda bulunmuş bazı şahsiyetlerin bu vasiyeti gördükleri hattâ okudukları ama açıklanmasını "şimdilik" mahzurlu buldukları doğru mudur?
- Tek parti dönemi uygulamaları, ABD ve NATO ile kurulan ilişkilerde saklı gizli kalmış ne var, milletin bunları bilmesi gerekmez mi?
Daha neler ki; "bunları öğrenme olgunluğuna henüz erişmedik mi?" sorusunu sormadan edemiyoruz. Bütün bunları kavga etmeden konuşsak, okusak, öğrensek kendi şartlarında değerlendirsek olmaz mı?

***

Şimdi Suriye'deki olaylar, oradaki yabancı güçler yüz yıl sonra nasıl değerlendirilir, kim ne söyleyebilir? Tırnak içinde demezler mi, düşman burnumuzun ucuna kadar gelmiş, kalkıp vurup yok etmemişler?!" Halbuki hepimiz biliyoruz ki gerçek o değil. Vurarak yok edilecek durum belli ve sınırlı. Zulmün sulh ile neticelendirilmesi önemli.. İşte bunun için Soçi'de her yerde yoğun çaba harcanıyor. Velhasıl tarihle kavga etmek olmaz, tarihten ancak ders alınır. Geleceğimizi kurmak için geçmişimizi bilmek ve ders almak mecburiyetimiz var. Ancak nereden, kimden ve nasıl, işin bu tarafı da meselenin aslı kadar önemlidir.

gazete