23 Haziran 2016 Perşembe

Kendin ol yeter…

Ahmet TEZCAN

Kendin ol yeter…

23.6.2016

Çok mübarek günler yaşıyoruz, bugünler seçilmiş zamanlardır, insana insanlığa tanınmış önemli fırsatlardır. Peki, ne için?
İnsanın arzularını, hırslarını dizginlemeleri, kendi aralarında bir dayanışma ve yardımlaşmayı sağlayabilmeleri için.
Bütün angajmanlarınızı bir yana koyup sadece insan olmak bu kadar mı zor?
İşte, evde, trafikte, çarşıda pazarda ne olur biraz sabır.. Sesinizi biraz alçaltın, yüksek sesle anlatamadığınızı belki yüksek sözle anlatabilirsiniz. Keskin sirkenin zararı en fazla kendineymiş, biraz törpüleyiverin keskinliklerinizi ne olur, 'diğergam' olun, 'hodgam' olmayın...

***

Bu kelimeleri yeni nesil bilmez; digergam olmak, başkalarının hakkını hukukunu da kendisininki kadar olmasa da gözetmek, göz önünde bulundurmak, korumaktır, hodgam da tam karşıtı. Bu tavır insan olmanın bir icabıdır. İnsan kelimesi de zaten "ünsiyet" eden demektir, yani ahbaplık arkadaşlık kuran yakınlaşan demektir. Uzun bir süredir biz bu kavramları kullanmaktan, bu kavramları edinmek, benimsemek, içine girmekten uzaklaştık. Şimdi bu kelimelerin yerini "egoizm, empati, sempati" gibi Latin kökenliler aldı.

***

Eskiden koptuk, yeni bir medeniyet tasavvuruyla karşı karşıyayız. Bu bizim kendimize ait de değil, bize dayatılan bir tasavvur. Hiç bilmeden sessizce, sinsice hayatımıza giriyor bizi değiştiriyorlar. Değişme değil bu, tam bir yozlaşmadır. Öyle olmasa yavrularımızı, en kıymetli varlıklarımızı bir dünya para ödeyip gönderdiğimiz yere KREŞ, yani DOMUZ AHIRI adını verir miyiz? En önemli eğitim kurumlarını yönetenlerin adları "REKTÖR, DEKAN" olur mu? Rektör, dekan aslında kiliselerin idari kadrolarından alınmış isimlerdir. Ayşe, Fatma gibi isimleri de terk ettik, yerine popüler isimlerden mesela FUNDA gibi adlar aldık. Tüm Fundalardan özürle söylüyorum, bizim dostlarımız da var ancak nedir Funda? ÇALILIK.. Tarihi, dini bir vurgusu, bir hedefi, mesajı var mı? Yok.. Sadece fonetik olarak kulağa hoş geliyor diye insan ismi yapmak ne derece doğrudur?! Biz eskiden İŞİTSEL bir medeniyetin çocuklarıydık, kulağımızdan beslenirdik. Şimdi her şeyimizle GÖRSEL olduk. Giyim, kuşam, araba, ev ve bütün davranış biçimlerimizle görsel olduk. Kararlarımız "Elalem ne der"e endeksli oldu. Kendimiz olmayı istemiyoruz, denemiyoruz bile..

gazete

17 Haziran 2016 Cuma

Tatil zili çalıyor

Ahmet TEZCAN

Tatil zili çalıyor

17.6.2016

Yaz tatili için bugün bütün okullarda son zil çalacak. 28 Eylül'de başlayan okullardaki eğitim-öğretim faaliyeti bugün sona eriyor. Karnelerini alacak olan öğrenciler üç ay boyunca dinlenecekler. Ankara'da 1 milyon öğrenci bugün karne sevinci yaşayacak. Başkentte özel ve resmi okul sayısı 70 bine yakın. Yine başkentin 20 dolayındaki üniversitesindeki öğrenciler buna dâhil değil. Hak ettiler, helal olsun, yaz tatilini de güzelce değerlendirmeliler.
Benim çocukların üniversite maceraları çoktan bitti ama karne günleri öğrencilerle birlikte ben de heyecanımı yenemiyorum.
Ders yılı başladığında Kocatepe Mimar Kemal'in önüne gidip onların heyecanını paylaşmıştım. Şimdi de üç ay boyunca kazasız belasız bir tatil geçirmeleri için onlara dua ediyorum.

***

Türkiye'nin 20 milyon civarındaki öğrencisi sayısı bile birçok ülkenin genel nüfusundan yüksek. Bu bizim için, ülkemiz için büyük şans ve büyük bir potansiyeldir.
Ama ilanihaye devam edecek de değildir. Nüfusumuz bizim de yaşlanıyor ve devlet büyükleri keyfinden çocuk sayısı hakkında teşvik konuşmaları yapmıyor.
Bunu "yatak odasına karışma" olarak nitelendirenler maksatlı değillerse yanlış düşünce içindeler. Onları zorla yatak odasına sokup çocuk yapın diyen yok. Ama şu bilinmelidir: Genç bir nüfusa sahip olmak istiyorsak, istikbalimizi iddialı bir şekilde planlayacaksak, ülkemiz bugün Avrupa'nın içine düştüğü durum benzeri "yaşlılar yurdu" haline gelmesin diyorsak en az üç, normali 4 çocuklu aile sayısını artırmalı, çocuk teşvikini sürdürmeliyiz.
Ülkelerin en büyük enerjisi genç nüfusudur.

***

Ha, bu teşvikler kuru kuruya da olmaz, belli desteklerin vatandaşa artırılarak yapılması gerekir. Hattâ bunun bölge bölge planlanması lazım. Evet, çocuk taşrada üretimin önemli bir unsurudur ama şehir hayatı gündeme geldiğinde tüketimin önemli bir unsuru olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Meselenin bir başka boyutu; Ankara'da 1 milyon ülke genelinde 20 milyon öğrenciyi tatil boyunca üç ay süreyle sokaklara terk edemeyiz. Ankara'da çoğu çalışan aileler, şimdi düşünüyorlar: Ben bu yavrumu nereye, kime bırakayım?! Büyük anne gibi ebeveynleri olmayanlar için bu durum çok büyük sorun. Çocuklarıyla işe gelen anne-babalar görürseniz hiç şaşırmayın, çoğu çaresizliğindendir.

gazete

9 Haziran 2016 Perşembe

Derdi dünya olanın...

Ahmet TEZCAN

Derdi dünya olanın...

9.6.2016

"Dünyayı anlamak zordur" diye başlıyor jeolojinin temel kavramlar kitabı ve oluşumundan gelişimine bir yığın soru soruyor.
Yer kürenin 23 derecelik eğimini bile henüz çözememiş bilim, çünkü 'bir yörüngede, bu hızda dönerken böyle kalması imkansız' diyorlar...
"Bir Yüce Kudret'in önünde?!" diyenler meseleyi çözüyorlar!
Ve işte zamanlardan bir an Ramazan... İki aydır bu müstesna günlerin hazırlığındaydık, nihayet kavuştuk şükürler olsun. Rabbim kime, neye iltifatta bulunmuş ise onu yükseltip yüceltmiştir.
Canlı cansız bütün mahlûkat bunun içindedir.
İnsanlar, dağlar, denizler, mekânlar, makamlar bunun içindedir.
Taşlara lutfetmiş; zümrüt, yakut, elmas olmuş...
Yerlere, yollara lutfetmiş; Mekke, Medine, Arafat, Kâbe, Kudüs olmuş...
Yeri göğü yaratmış; milyarlarca canlının içinden de insanı seçmiş, "yaratılmışların en şereflisi" ilan ederek yüce şahsına muhatap kılmış. Hiçbir mahlûkun erişemeyeceği HAZRET makamına yükseltmiş bizleri.
İnsanlar için bu muhataplık dahi emsalsiz bir ŞEREF makamıdır.
***
Peygamberler de insanlar arasından seçilmiş, "SIRATI MÜSTAKİM" denilen yeri, yolu bulmamız için görevlendirilmişlerdir.
Vahiy değil ama isteyene ilim, ilham yolları açık, kimin talebi olursa taahhüdü var Rabbimin.
Yunuslar, Mevlânalar Efendimizin velileri, vekilleridir. İnsanla iletişim sürüyor yeter ki müstahak olalım. Müstahaklık, bir şeyi hak etmiş olmak, "Seni hakkıyla bilemedik" diyerek boyun bükmektir.
Meselenin farkında olmak gerekiyor, zaman çok kısa..
"Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur" derler, bu manâda derdimizi(!) büyütmek, varlık sebebimizi kuşanmak ve kuşatmak durumundayız.
"Bakmaz mısınız, görmez misiniz, düşünmez misiniz?" diye sıklıkla soruyor yüce kitabımız; göğü, dağı gösteriyor, sivrisinekten, deveden örnek veriyor. Meymene- Meş'eme" diye ayırmış yolları ve tercihi bize bırakmış.
***
İşte, Ramazanlar, bayramlar, kandiller, kadirler istikametini belirlemesi için İnsan'a, Müslüman'a tanınan "MÜSTESNA ZAMANLAR"dır. Cuma günü gibi Ramazan da aylar içinden işaretlenmiş ve istisna tutulmuş.
Yetinmemiş içine bir de Kadir Gecesi gibi ömre bedel bir "MÜSTESNA AN" saklamış.
Bu mübarek Ramazan ayından en verimli şekilde nasiplenmeyi umuyoruz, dileğimiz, memleketimizin, milletimizin bu müstesna günler hürmetine her türlü tehditten, tehlikeden, tuzaktan korunmasıdır.

gazete