9 Mart 2016 Çarşamba

Düşünmez misiniz?

Ahmet TEZCAN

Düşünmez misiniz?

10.3.2016

Kur'anî bir sözdür bu.. Bazen "akıl etmez misiniz?" şeklinde belki 10'dan fazla yerde geçer. İnsanı silkeleyen, kendine getiren bir uyarıdır. Düşünerek insanın bundan bir ders çıkarması istenir.
Öyleyse bir kere de biz düşünelim: Bir ülkeyi yöneten zat veya çoğul olarak söylersek zevat; sabah kalkacak tan yeri ağarmadan, ellerini açacak, ülkesi, milleti ve tüm dünya mazlumları için Rabbine yakaracak, yardım etmesi için Yaradan'a yalvar yakar olacak, bazen gözyaşlarına garkolup dualarına icabet isteyecek..
Sonra makamına geçecek "taraftar, yandaş" menfaati gözetecek, ihaleye fesat karıştıracak, kanunları çarpıtacak..
Aynı toplumun bir başka kesimine hayatı zehir edecek icraatlarda bulunacak?!..
Bu olacak şey değildir.
İkisi bir arada yürümeyen, yürütülemeyen bir durum, bir eylemdir bu..
Nefes alıp veren.. İnsan olarak varlığın ve varlığının farkında olup akıl ve gönül sahibi bir kimse için; ("Bir beyin ve bir kalp taşıyan" şeklinde de söylenebilir bu..) Birbirine zıt, birisi diğerine yer bırakmayan böyle bir tavır içinde olabileceği asla söylenemez. Olsa da bu durum sürdürülebilir değildir.
Benim inancım bu..
***

Siz de aksini düşünüp kurgulamak suretiyle bir akıl yürütebilirsiniz. Çünkü bu ülke, sabaha karşı kumar masasından çakırkeyif kalkıp yatağına kendini zor atan yöneticileri de gördü.
Nitekim İcra Vekilleri Heyetleri'ni saymazsak, İsmet Paşa'nın başında bulunduğu 1.
Hükümetten, Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki 63 ncü Hükümete kadar 92 yılda 63 hükümetle yönetilir (daha doğrusu YÖNETİLEMEZ) hale gelmezdi.
Burada kabaca bir hesap yaparak, 92 yılı 63'e bölsek bir hükümete 1,5 yıl bile düşmemektedir iktidarını gösterip bir icraat ortaya koyabilmesi için.. Değil köprü, baraj vs yapmak; yaşayan insanların günlük mübrem ihtiyaçlarının görülmesi için bile bu süre yetmez.
Bir de Cumhurbaşkanı ve başbakanları sürekli çatışan, birbiriyle kavga eden, birçok konuda ayrılığa düşen, medyada birbirine laf yetiştiren bir ülke ki biz bunları çok yaşadık:
***

Atatürk ile İnönü'nün anlaşmazlıkları henüz tam olarak gün yüzüne çıkmadı. Sonra Celal Bayar.. iktidarı boyunca Menderes'in elini kolunu bağlamıştır.
Asker cumhurbaşkanlarını saymazsak; Demirel ile Özal, Cumhurbaşkanı veya başbakan iken sürekli kavgalıydılar, bir konuda bile uzlaştıklarını kimse söyleyemez. Özal, kendi seçtiği başbakanlarıyla bile anlaşıp uzlaşamadı, vefatına yakın parti kurmaya kalktığını da herkes bilir.
Ahmet Necdet Sezer'i ortaya çıkaran Ecevit'ti, birbirine Anayasa kitapçığı fırlatıp işi "Nankör" lükle suçlamaya kadar götürdüler. Abdullah Bey ile Erdoğan'ın arasına nifak sokamamaları ikisinin de tuzağın farkında olmalarındandır.
Demek ki yönetim aygıtında bir sıkıntı var ve adı BAŞKANLIK da olsa herkesin bir irade koyup sistemi onarmaları mecburidir.
Davutoğlu-Erdoğan ilişkisi yürüyorsa bu mayaları ve ideallerinin icabıdır.

gazete

2 Mart 2016 Çarşamba

Rent a Car'lar da şehir dışına..

Ahmet TEZCAN

Rent a Car'lar da şehir dışına..

3.3.2016

Başkent otomobilden geçilmiyor, kaldırımlara kadar her yer model model arabalarla dolu. Bu sadece Ankara'ya mahsus değil her yer aynı. Eskiden hane başı- naydı ihtiyaç, şimdi fert başına hesaplar yapılıyor. Dolayısıyla birden fazla otomobile sahip aile sayısı gün geçtikçe artıyor. Bir süre sonra bu durum AĞIR SORUNLAR ortaya çıkaracak. Aslında kendi hareket alanımızı daraltıyoruz. Kredilendirmede teşvikler ağırlıklı olarak otomobile değil de söz gelimi eve yapılsaydı, insanların öncelikle ev sahibi olmaları teşvik edilseydi belki daha doğru olacak, paramızın büyük bölümü de ülke içinde kalacak, dışarı döviz akıtmayacaktık. Yapılan bir araştırmaya göre Ankara'da her dört kişiden biri araç sahibi. Başkent sokaklarında dolaşan araç sayısının 2015 rakamlarına göre yaklaşık 1 milyon 200 bin olduğu ifade ediliyor. Buna minibüs, kamyonet gibi araçlar dâhil değil. Toplamı için telaffuz edilen rakam 1 milyon 700 bin dolayında.. Kayıtlı araç sayısına göre zaten Ankara ikinci sırada.
***

Sabah Ankara'nın önceki günkü manşeti oto galericileriyle ilgiliydi. OTONOMİ adıyla Esenboğa yolunda bir mekân kuruluyor. Özal Bulvarı üzerindeki yatırım METRO hattıyla da bağlantılı olacak. Amaç, şehirde dağınık halde bulunan oto galerileri modern bir merkezde toplamak ve sektörü Ankara'da düzenli bir yapıya kavuşturmak. Ancak bazıları -ki bunların arasında kayıtdışı çalışanlar olduğu ifade ediliyor- OTONOMİ'ye taşınmak yerine emlakçıymış gibi tabela değiştirmek suretiyle faaliyetine devam etmek istiyorlarmış.
***

Benim esas dikkat çekmek istediğim ise adına RENT A CAR denilen araç kiralama işiyle uğraşanlar. Sektör olarak giderek büyüyor, pasta büyük olunca bu işle uğraşanların sayısı da artıyor. Ankara'da durum nedir, bu işle ilgili bir araştırma yapılmış mıdır bilmiyorum ama rent a car işi özellikle Tunalı Hilmi'de yoğun, taa Ahmetler Postanesi'ne kadar sağlı sollu kiralık oto işiyle uğraşan dükkânlarla dolu. Bir ara saymaya kalkıştım 150'den fazlaydı işyeri sayısı. Beş metrekare bir dükkân, bir masa iki koltuk, bir de telefon başında görevlisi; al sana bir "rent a car"!.. Her dükkânın önünde kiralamaya hazır en az 2-3 aracı olduğu hesabıyla sokaktaki manzara ortada. Şehirde vatandaşın park yeri bulması zaten mucize..
***

Şimdi diyorum; madem galeriler için bir Otonomi düşünüldü, rent a car işiyle uğraşanları da modern bir mekâna kavuşturmak suretiyle sokaklardan kurtarmayı düşünenler var mıdır? Valiliğimiz ya da Büyükşehir yönetimi kiralık oto işine de bir el atsalar çok önemli bir sorunu çözmüş olurlar. Rent a Car filoları giderek büyüyor, ülke çapında sektör, bir önceki yıla göre yüzde 20 büyümüş. Başta kamu olmak üzere otomobil üreticilerine kadar teşvik edeni de çok. İçinden çıkılmaz bir hal almadan tedbir almak gerektiğini düşünüyor ve uyarıyorum.

gazete