Ahmet TEZCAN
CHPMHPHDPKKDHKPC..
28.5.2015
Buna 'paralel' olarak 've veya VPSPBBP' şeklinde ilaveler de yapılabilir.
Vatandaş da soruyor tabi, haklı olarak; "Böyle bişey olabilir mi arkadaş, aklım havsalam almıyor?!" diyor.
Ayniyle vakidir, çünkü bu durum ancak seçimlerde görünür hale geliyor.
Muhabirlik yaptığım dönemlerde seçim kampanyalarını izlerken kritik bölgelerde birbirleriyle kıyasıya mücadele eden particilere ben de soruyordum:
Yahu, sizin burada ne kadar çok parti var, her yerde siyasi parti tabelası asılı, her parti tam teşkilatlı, taraftarları, araçları var bölük bölük, konvoylarla zengin kampanyalar yürütüyorlar?! "Ankara'da bir tek parti var" dediğimde kafalarını hepten karıştırmış oluyordum..
***
Evet, Ankara'da yani Başkentte gerçekten bir tek parti faaliyetteydi aslında..
TEK PARTİ DÖNEMİ 2000'li yıllara kadar devam etmiştir. DP kurulup iktidara gelmesiyle o dönemin kapandığını düşünüyorsanız kuvvetle yanıldığınızı söylerim.
Peki, Ankara'da faaliyet gösteren tek parti mi? Yazının başlığındaki gibi bir şeydi o da aslında.. Bu partinin ne genel başkanı, ne genel merkezi, ne de amblemi vardı ama bütün genel merkezlerle çalışmayı bilir, bulurdu.
Bir "GÜÇ" tü o, UFO tarifi gibi TANIMLANAMAYAN BİR GÜÇ..
Nereye, kime dayanır, nereden kuvvet alır, nasıl çalışır belli değildi ama bütün kesimlerin kuvvetle hissettiği bir güçtü.
Yalnız siyasileri değil, askerleri de yönetiyor, yönlendiriyorlardı. Seçim ne zaman yapılacak, kimler koalisyon kuracak, başbakan, içişleri, dışişleri, maliye, bakanları kim olacak hepsine onlar karar verirdi.
Menderes, Nihat Erim, Turgut Özal gibi bu çarka bir şekilde çomak sokanlar ise canlarından oldu. 17 değil, 45 bin faili meçhul cinayeti de bunlara hamledebilirsiniz.
***
Bir bakıma siyasi partileri oluşturanlar da onlardı zaten. Bu milletin emekçisine, işçisine, sermaye çevresine ayrı ayrı partiler kurdurdular.. Yetmedi, Aleviliğimizi, Kürtlüğümüzü teşkilatlandırıp siyasi parti adı altında kullandılar, böylece bütün varlığımızı ve değerlerimizi istismar ettiler. İşin garibi, bu partilerin başlarındaki belli başlı liderler de memleket sahnesindeki yerlerini "saygın siyasiler" olarak uzun yıllar korudular.
Sade vatandaş hiçbir fikir sahibi olamadı bu konuda, o bir tek partisini bildi. Bölünüp, parçalanıp güç kaybettiğimizin farkında bile değildik. Zengin, fakir, Kürt ya da Türkdük..
Alevi, Sünni, Müslim veya gayri Müslimdik ama hepimiz en önce particiydik!
"Çok partili hayat", "Değerler demokrasisi" filan dediler, ayrı-gayrılığı bize güzel gösterdiler. Aslında yaptıkları düşmanlık tohumları ekip durmadan körüklemekti.
Yıllarca milleti birbirine kırdırdılar.
Millet bu oyunu fark edip birleşince bu defa şaşılacak şekilde en aykırı uçları hissettirmeden bir araya getirmeyi, milletin karşısına blok olmayı yine en iyi onlar beceriyor?
Bu yüzden CHPMHPHDPKKDHKPC dedim yazının başlığına, VPSPBBP'yi de ekledim. Her parti ayrı kampanya yürütüyor ama aslında birler, silahlı kanat ve paralelle de birlikteler!
Vatandaş da soruyor tabi, haklı olarak; "Böyle bişey olabilir mi arkadaş, aklım havsalam almıyor?!" diyor.
Ayniyle vakidir, çünkü bu durum ancak seçimlerde görünür hale geliyor.
Muhabirlik yaptığım dönemlerde seçim kampanyalarını izlerken kritik bölgelerde birbirleriyle kıyasıya mücadele eden particilere ben de soruyordum:
Yahu, sizin burada ne kadar çok parti var, her yerde siyasi parti tabelası asılı, her parti tam teşkilatlı, taraftarları, araçları var bölük bölük, konvoylarla zengin kampanyalar yürütüyorlar?! "Ankara'da bir tek parti var" dediğimde kafalarını hepten karıştırmış oluyordum..
Evet, Ankara'da yani Başkentte gerçekten bir tek parti faaliyetteydi aslında..
TEK PARTİ DÖNEMİ 2000'li yıllara kadar devam etmiştir. DP kurulup iktidara gelmesiyle o dönemin kapandığını düşünüyorsanız kuvvetle yanıldığınızı söylerim.
Peki, Ankara'da faaliyet gösteren tek parti mi? Yazının başlığındaki gibi bir şeydi o da aslında.. Bu partinin ne genel başkanı, ne genel merkezi, ne de amblemi vardı ama bütün genel merkezlerle çalışmayı bilir, bulurdu.
Bir "GÜÇ" tü o, UFO tarifi gibi TANIMLANAMAYAN BİR GÜÇ..
Nereye, kime dayanır, nereden kuvvet alır, nasıl çalışır belli değildi ama bütün kesimlerin kuvvetle hissettiği bir güçtü.
Yalnız siyasileri değil, askerleri de yönetiyor, yönlendiriyorlardı. Seçim ne zaman yapılacak, kimler koalisyon kuracak, başbakan, içişleri, dışişleri, maliye, bakanları kim olacak hepsine onlar karar verirdi.
Menderes, Nihat Erim, Turgut Özal gibi bu çarka bir şekilde çomak sokanlar ise canlarından oldu. 17 değil, 45 bin faili meçhul cinayeti de bunlara hamledebilirsiniz.
Bir bakıma siyasi partileri oluşturanlar da onlardı zaten. Bu milletin emekçisine, işçisine, sermaye çevresine ayrı ayrı partiler kurdurdular.. Yetmedi, Aleviliğimizi, Kürtlüğümüzü teşkilatlandırıp siyasi parti adı altında kullandılar, böylece bütün varlığımızı ve değerlerimizi istismar ettiler. İşin garibi, bu partilerin başlarındaki belli başlı liderler de memleket sahnesindeki yerlerini "saygın siyasiler" olarak uzun yıllar korudular.
Sade vatandaş hiçbir fikir sahibi olamadı bu konuda, o bir tek partisini bildi. Bölünüp, parçalanıp güç kaybettiğimizin farkında bile değildik. Zengin, fakir, Kürt ya da Türkdük..
Alevi, Sünni, Müslim veya gayri Müslimdik ama hepimiz en önce particiydik!
"Çok partili hayat", "Değerler demokrasisi" filan dediler, ayrı-gayrılığı bize güzel gösterdiler. Aslında yaptıkları düşmanlık tohumları ekip durmadan körüklemekti.
Yıllarca milleti birbirine kırdırdılar.
Millet bu oyunu fark edip birleşince bu defa şaşılacak şekilde en aykırı uçları hissettirmeden bir araya getirmeyi, milletin karşısına blok olmayı yine en iyi onlar beceriyor?
Bu yüzden CHPMHPHDPKKDHKPC dedim yazının başlığına, VPSPBBP'yi de ekledim. Her parti ayrı kampanya yürütüyor ama aslında birler, silahlı kanat ve paralelle de birlikteler!