30 Nisan 2015 Perşembe

Şimdi de Nepal'de biz varız...

Ahmet TEZCAN

Şimdi de Nepal'de biz varız...

30.4.2015

Türkiye'nin, Kızılay dâhil 105 kişilik 8 ayrı ekiple kurtarma ve yardım çalışmalarını sürdürdüğü Nepal bizim için ayrı bir parantez konusu. Baba Rawal'in Gurkaları'yla bu ilk karşılaşmamız değil. Kuvvetli, cesur ve kararlılıklarıyla İngiliz ordusunun en seçkin savaşçılarıydı onlar. Çanakkale'de İngiliz ve Anzak askerlerinin yanında onlar da vardı. Tüfekli birlikleriyle Aralık 1915'e kadar savaştılar bizimle.
Hep ön saftaydılar. Gurkaların son icraatları Zıgındere'de seyyar hastaneyi basıp yaralıları süngülemek oldu. Mehmetçik yedi düvelle birlikte onları da göğsünde söndürdü. Sonra Irak bölgesinde yine İngilizlerin 1924'de kurmayı planladıkları devlete karşı çıkan Türkmenler, bir olay başlatılmak suretiyle (şimdi bunun adı provokasyon oluyor) katledilmişlerdir.
Yine İngiliz planıyla binlerce Türkmen'in katledildiği olaylarda Nepalli Gurka askerleri kullanılmışlardır.
Neydi Türkmenlerin suçu? Faysal'ın kral olacağı yeni devletin kuruluşu için yapılan halk oylamasında karşı oy kullanmak istemeleriydi. Silahlı ayaklanmaya filan kalkışmadılar. Çoluk çocuk binlerce Türkmen katledildi.
***

Daha gerilere gitmeyelim. Kuzeydoğu Hindistan'da, Afganistan'a doğru Müslümanların ilerleyişlerinde de Gurkalar engeldirler. Ancak Türklerin devreye girmesiyle 13. Yüzyılda Hindistan Müslümanlarının (şimdiki Pakistan'ın) yolu yeniden açılır. Belki bu yüzdendir Nepalli Gurkaların İngilizler tarafından tarih içinde karşımıza çıkarılması, kim bilir?
Gurka soyundan Şah Maharaya Diraj Piriti'nin Nepal Krallığı adıyla kurduğu devletin cesur askerleri Hindistan'da ve koloni ordularında İngilizlerce hep kullanılmışlardır.
Yalnız Gurkalar mı, yeryüzünde İngilizlerin kullanmadığı, birbirine düşürmediği halk, kan akıtmadığı coğrafya var mı diye düşünüyorum. Mahşerde numaralı koltuk yok ama insanlara zulüm yaşatanların yeri Allah bilir ayrıdır.
Şimdi Türkiye, deprem gibi korkunç bir felaket yaşayan Nepal'in imdadına koştu. Kızılay dâhil tam donanımlı 105 kişilik 8 ayrı Türk ekibi beraberinde yardım malzemeleri olduğu halde Gurkaları değil, insanları kurtarmak, yardım etmek, çadır kurup, sıcak çorba sunmak amacıyla Başkent Katmandu'da bulunuyor.
Ehh, bu da bize çok yakışıyor.
Dünyanın neresinde, hangi milletten ve dinden olduğuna bakmadan, tarihte bize karşı işlediği cürümlerini hatırlamadan yardım etmek bu milletin geninde, şiarında var.

gazete

23 Nisan 2015 Perşembe

23 Nisan ama büyüklere!

Ahmet TEZCAN

23 Nisan ama büyüklere!

23.4.2015

95 yıl önce bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) faaliyete başladı.
TBMM'nin açılışı, çocukların "Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan" çocuksuluğunun çok ötesinde, çok ciddi, çok hayati bir başlangıç, adeta bir milattır bu millet için. Ama biz, bu çok önemli ve çok tarihi günü, sadece çocuklara armağanı noktasında anlar, algılar ve çocuksuluğuna takılır kalırsak bugünden bir anlam çıkaramayız.
Her yeri çocuklarla dolduralım, çocukları önemseyelim, onları sonuna kadar mutlu edelim ama 23 Nisan'ı da gereği gibi anlayalım. 23 Nisan, çocuklara olduğu kadar büyüklere de anlatılmalıdır.
TBMM'nin oluşması, açılışı, grupları ve tüm gündemi didik didik, dizi dizi anlatılması öğrenilmesi gereken tarihi, siyasi milli bir olaydır.
***

TBMM'yi anlamadan bugünü anlamak ve yorumlamak mutlaka eksik kalır. Meclis-i Mebusan Başkanı Celalettin Arif Bey kim mesela? Milli hukukun müdafaası için TBMM'nin oluşmasında ne gibi gayretleri olmuş kim biliyor?
Birinci Meclis'teki gruplar nasıl oluştu, başkanı gibi hareket eden Hüseyin Avni Bey kim? İkinci Meclis nasıl ve kimlerden oluştu? Bunları bilen varsa kim, nerede, nasıl anlatıyor?
Bu olayı tarihi, belgesel dizi yapmayı düşünen ciddi senaristler, yönetmenler, ciddi tarihçiler var mı acaba? Yoksa bu iş de yine TRT'ye mi kalacak? (Bir kısım küfürbaz, daha doğru ifadeyle 'boşboğaz' ve 'Magazin Tarihçileri' zaten bu işlerin dışında düşünüyoruz.)
***

Türkiye'nin yakın tarihiyle ilgili sayısız makale ve kitap yayınlanmıştır.
Bir yığın eserin sadece "övgü" veya sadece "sövgü" için yazıldığı düşünülürse bu tarihi süreci anlamamıza ne katkısı olacağı haklı olarak sorulmaktadır.
Ama ben bugün bir eserden söz edeceğim, üstelik çok yeni bir eser de değil. Pınar Yayınları'ndan çıkmış, adı 'Cumhuriyetin Tarihi', yazarı Ahmet Cemil Ertunç. En önemli özelliği, gizli ya da açık "övgü ve sövgü" kapanına yakalanmamış oluşu. Bu özellikteki tek eser değildir şüphesiz ama dipnotlarına varana kadar okuyucuyu alıp götüren ve tekrar tekrar okutan önemli bir eser. Tavsiye ederim...
100 yıldır yaşadıklarımızı daha iyi anlayabilmek için...

gazete

16 Nisan 2015 Perşembe

Tandoğan tarih, ya diğerleri?

Ahmet TEZCAN

Tandoğan tarih, ya diğerleri?

16.4.2015

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi son toplantısında önemli bir karar aldı. Tandoğan Meydanı'nın adı Anadolu Meydanı olarak değiştirildi. İncek Bulvarı'na da teröristlerin şehit ettiği Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın adı verilmiş. Tandoğan adının değiştirilmesi kararına CHP'li Meclis üyeleri ret oyu vermiş, MHP'liler de 'çekimser' kalmış. Sabah Ankara, haberi "TANDOĞAN ADI TARİHE KARIŞ-
TI"
başlığıyla duyurdu.
Meydanın adı, eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'dan geliyordu. Büyükşehir Meclisi ilk olarak 2012'deki bir değişiklikle önce 'Nevzat' ismini kaldırmış, Tandoğan Meydanı olarak değiştirmişti. 3 yıl sonra da ismi tamamen meydandan kaldırılarak ANADOLU MEYDANI olarak değiştirilmiş bulunuyor.
***
Peki, Nevzat Tandoğan kimdi diye en azından yeni nesil tarafından soracaktır. 1929 yılında Ankara Valiliği'ne atanan Nevzat Tandoğan, aynı zamanda Ankara Belediye Başkanı idi ve 18 yıl boyunca görevde kaldı. Tek parti rejiminin sadık bendesiydi, baskıcı yönetim anlayışıyla tanındı, kendi istedikleri yazılsın diye gazetelere sürekli baskı yaptı. (Ama bunlar günümüzde hiç dile gelmez.) Tandoğan'ın bir sözü var ki hafızalara kazınmıştır: "Türkiye'ye komünizm lazımsa onu da biz getiririz" Yani "Siz de kim oluyorsunuz?" Valinin adı yalnızca bu sözle değil, döneminde işlenen ve 'Ankara Cinayeti' olarak kriminal tarihe geçen bir olay, Vali Tandoğan'ın peşini hiç bırakmamış, bir valinin adı sürekli bir cinayetle anılmıştır. Sebep; cinayetin vali tarafından kasten örtbas edilmek istenmesidir.
Çünkü cinayete oğlunun da adı karışmıştır. Tandoğan'ın sonu da hazindir. Vali Bey, 1946 yılının 9 Temmuz Salı günü tabancasıyla kendi hayatına son vermiştir.
***
Aslında Başkentin en önemli meydanlarından birine, neden böyle bir şahsiyetin adı verilmiştir, kimler vermiştir bunun araştırılması gerekir. Bunları aydınlatmak gerekir.
Sadece Tandoğan konusu mu?
Hayır, Başkent'te adı sorunlu pek çok ilçe, semt ve cadde vardır.
Bir büyük caddede adı yaşatılan REŞİT GALİP kimdir mesela?
Ankara'nın en merkezi semtlerinden biri olan ESAT adı nereden gelmektedir?
Daha bir yığın isim var Ankara'da; ilk defa duyanlar tarafından, anlaşılmayan, garip karşılanan hattâ aşağılanan.. Bunların araştırılıp bir bir temizlenmesi gerekir. Değişikliğin, değişimin ilk anda kabulü her zaman zordur. CHP'de ise "her şeye itiraz ve ret" değişmez politika haline gelmiştir. Kolay değil, tarihi bagaj çok yüklü ve de sorunlu.

gazete

9 Nisan 2015 Perşembe

Gitmek mi zor kalmak mı?

Ahmet TEZCAN

Gitmek mi zor kalmak mı?

9.4.2015

İşte, mahşer kuralları işledi ve siyasette bir dönem daha geride kaldı. "Mahşer kuralları" benzetmesi tecrübeli siyasetçi Cemil Çiçek'e ait, seçim yaklaşırken hiçbir siyasetçinin, kendinden başka kimseyi düşünmemesi, düşünememesi dolayısıyla o bu benzetmeyi yapıyor.
Yedi dönemdir biz de bu çatının altındayız.
Girmediğimiz tek yer Genel Kurul Salonu, oraya da ancak milletin eliyle giriliyor. Tam öyle mi? Eh, yüzde 80, 90 oranla öyledir. Bir yerde bir iş yapılıyorsa o işi yapanın bir de tasdikçisi, yani "Hıh.." diyeni olur ve normaldir.
***

Siyaset, çok önemli bir görev, layıkıyla yerine getirilirse tabi..
İki bakımdan önemli.. Birincisi ve en şerefli tarafı; Milleti temsil etmek üzere seçiliyorsunuz ve Anayasamız, devleti yönetme iradesini ve sorumluluğunu sadece siyasilere, yani seçilmiş heyete veriyor.
Orada yani "Yüce Meclis" olarak tasvir ve tasavvur olunan çatı altında bir heyet, grup, bir ekip olarak yek ahenk içinde bulunmaktır önemli olan. Eğer Meclis çok kritik aritmetikle faaliyet icra ediyorsa o zaman vekillerin tek tek de önemi artmaktadır!
Sadece önemi değil, pahası da artar!
Sayı denk gelmezse bazen bir kişiye bir oy için dünyalar bağışlanır.
***

Milletvekilleri için bu görevi üslenmek de, o görevden geri kalmak da çok zordur.
Sadece vekiller için değil, aile bireyleri için de çok zordur ve çok önemlidir bu görev..
Çünkü hazmı zordur bu işin.. Seçilir "ne oldum delisi" olursunuz.. Seçilmez, dönüp düz vatandaş olmayı, vatandaşın arasına karışmayı yediremez, orta yerde kalırsınız.
Bu yüzden milletvekilleri mezarları bakımından sayısı en kalabalık yer Ankara'dır. Bazı vekiller ölmek için bile memleketlerine dönemezler.
Ankara'da kalmanın da birinci bahanesi hep çocuklar olur.
Milletvekili dediğin "E, bu kadar, buraya kadar" demesini bilecek, bilmezse bildirirler.
Siyaset yapmak bir bakıma belediye otobüsü ile yolculuk etmeye benzer, son durakta inilmez, indirilir.
Bilmem anlatabildim mi?
SABAH Ankara adaylarını dün tanıttı.
AK Parti'de birkaç isim dışında kadro yeni.
Muhalefet kanadında da durum farklı değil.
Cemil Çiçek, Ali Babacan, Salih Kapusuz, Haluk İpek, Bülent Gedikli, Reha Denemeç gibi önemli görevler üslenen isimler artık yok.
CHP'de de fiili durum 'üç dönem' uygulaması gibiydi. Yalnız Anamuhalefet'e etki eden bir yer vardı, söylemeden olmaz; Beykoz Konakları.. Eski siyasilerden, Ecevit'in Prensi Hüsamettin Özkan CHP'de "eşbaşkan" gibi görev yapıyor. Bunu bilen bilir, inkâr da edilebilir ama bu gerçeği değiştirmez.
Ancak o konaktaki yönetici kim orası meçhul?!..

gazete

2 Nisan 2015 Perşembe

Yeni Türkiye rahatsız ediyor

Ahmet TEZCAN

Yeni Türkiye rahatsız ediyor

2.4.2015

Teröristlerin adliye baskınından elektrik kesintilerine kâbus gibi bir gün yaşadık önceki gün. Ben internet olmazsa herkesin eli kolu bağlı kalır diye düşünüyordum ama elektrik olmazsa hiçbir şey olmazmış. Öylece kaldık, hayat durdu adeta.. Hastalar, çocuklar, ulaşım her şey kilitlendi.. Ardından Adliyeye terörist baskını.. Derin bir endişe ile İstanbul'daydı herkesin kulağı ve korkulan oldu.. Yalnızca bir çocuğun babasız, bir kadının kocasız kalması değil olay; mülke, memlekete yönelmiş açık bir tehdit var. Kiminin elinde silah, kiminde kalem var.
***

Seçim yaklaşırken benzerlerine hazırlıklı olmalı Türkiye. Çünkü Türkiye'den rahatsız olan etkin bir çevre var. Atılan twitler kimlikleri yine açık etti. Malum çevre niyetini hiç çekinmeden açık ediyor. Memleketin, mülkün yetkilileri de bunu değerlendirecektir umarım. Onlar da hiç çekinmeden milletin kendilerine verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanmalıdır, kullanacaktır. Millet bunu bekliyor. Erk yani güç başka bir şey, elden kaçırılınca insanın gözü başka hiçbir şey görmüyor. Firavunlar böyleydi, her şeyi ellerinde tutmak istediler, güçlerine rakip gördükleri her şeyi yok ettiler. Bir korku kehaneti sonucu aynı yıl doğan tüm erkek çocukları toplayıp öldürmek nasıl bir duygunun eseri, düşünebiliyor musunuz? Musa'nın zamanında firavun bunu yaptı. Ama Musa'yı aynı firavunun sarayında yaşatan, büyüten ve kendisine rakip kılan da bir yüce kuvvet ve kudretin olduğu hiç hesaba katılmıyor.
***

Dedim ya Türkiye bu olaylara hazır olmalı.. Çünkü Türkiye, son zamanlarda birçok çevreyi rahatsız ediyor. Konum, söylem ve davranışlarıyla rahatsız ediyor.. Savunma projeleri, nükleer girişimleri, gaz boru hatları, ulaşım yatırımları ile rahatsız ediyor.. Dolayısıyla malum çevreler de her fırsatta Türkiye'yi huzursuz edecek teşebbüsten geri durmayacaktır. Örgüt, devlet, şirket yahut cemaat eliyle her fırsatı kullanırlar. Hiç unutmayın, eskiden devletlerin şirketleri vardı, şimdi şirketlerin devletleri var. İçerisi dışarısı diye de bir ayırım yapmaya gerek yok artık, "satılmış"ınız varsa size kolayca ulaşabilirler. Gazetelerini, televizyonlarını her türlü iletişim ağlarını da hazır ederler. Sizin dilinizde konuşan, yazan, sizin gibi isimler taşıyanları bulmak zor olmaz onlar için. Çünkü bu topraklar, hainini de kahramanını da yetiştirmeye son derece müsait ve çok verimlidir. Tarih bize bunun sayısız örneklerini göstermektedir.

gazete