26 Şubat 2014 Çarşamba

Ahmet Tezcan :Köşkü kim dinledi?

Ahmet TEZCAN

Ahmet Tezcan :Köşkü kim dinledi?

27.2.2014

Hz. Mevlana'nın Mesnevisi "DİNLE" kelimesiyle başlar. 25 bin 632 beyitlik Mesnevi'nin "Dinle" diye başlaması; mahrem gözetmeden devlete, millete, aileye gir anlamında değil elbette…
Bizim terbiye sistemimizin temelidir DİNLEMEK ancak bu "Oku emrine uy" tavsiyesidir önce, yani okunanın dinlenmesi…
Evvela kendimizi dinleyeceğiz; kimiz, neyiz, ne istiyoruz sorgulayacağız, sonra birbirimizi… Dinlemek söylemekten önce gelir. "Kulak sözün müşterisidir" derler ve her sözün de bir alıcısı muhakkak vardır.
***
Sözü bugünlerde toplum olarak tartıştığımız konuya; dinlemelere getirmek için biraz dolaştırdım görüyorsunuz.
Ve binlerce insanın gizlice dinlenmiş olması ve bunun yıllarca sürmesine de hiç şaşırmadım. Bizim memleketimizde bu tür dinlemeler hep olagelmiştir.
Peki, bu kadar tartışılmasının sebebi ne?
Şu farkı var:
Bizde 2007 yılına kadar dinleyenler bilinirdi ve fakat hiç itiraz edilemezdi.Çünkü zor oyunu bozardı. Bir örnek vermek istiyorum.
Uzun süren Körfez krizinin ardından Irak'ta, burnumuzun dibinde kanlı bir savaş başlamıştı, Devletin başında da merhum Turgut Özal vardı. İşte o günlerde Ankara Milletvekili Göksel Kalaycıoğlu'ndan dinledim ve ilk kez anlatıyorum.
***
Saatler gecenin üçünü gösterirken Göksel Hanım'ın telefonu çalar, karşıdaki ses Özal'ındır. "Sizi uyandırdım" der Cumhurbaşkanı mahcup bir sesle ve Londra Konferansı'ndaki 'Musul Tutanakları'nın olup olmadığını sorar kendisinden. Kalaycıoğlu'ndan olumlu cevabı alınca onu sabah saat 7.00'de Çankaya Köşkü'ne kahvaltıya davet eder.
"Cumhurbaşkanı Musul zabıtlarını neden Başbakanlık'tan, Dışişleri'nden, Türk Tarih Kurumu'ndan istemiyor da benden istiyor?" sorusu sabaha kadar uyutmaz Göksel Hanım'ı ve saatinde Köşkün kapısını çalar. Selamlaşmadan sonra Özal'a "Musul'a mı giriyoruz efendim?" diye sorar Göksel Hanım, aldığı cevap her şeyi anlatmıştır milletvekiline.
Cumhurbaşkanı işaret parmağını dudaklarına götürerek Göksel Hanım'a konuşmamasını ihtar eder. Arkada bir "sağır oda" vardır, oraya geçerler hem kahvaltı ederler hem meseleyi görüşürler.
***
Şimdi de dinleyen ve kullanan merkez aynı belki ama HEDEF değişmedi:
MİLLİ İRADE…
Ve bugün bu kanunsuzluğa itiraz edebilen bir irade var Ankara'da…
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
feveranını millet anlıyor, anlamayan yalnızca muhalefet.
Belki seçim öncesi işlerine öyle geliyor kim bilir?!

gazete

19 Şubat 2014 Çarşamba

"Yeni CHP" bu mu?

Ahmet TEZCAN

"Yeni CHP" bu mu?

20.2.2014

Bu seçimlere akıl sır ermiyor, duyduğum çok şeye şaşıyorum, gülmek ile üzülmek arasında gidip geliyorum.
Hele şu CHP... Bütün duygularımı altüst ediyor.
Dün bir dostumu aradım, Cumhuriyet'i kuran partide neler oluyor diye?! "Yeni CHP" dedi gülümseyerek… Ardından ilave etti: Senin de yakından tanıdığın koca koca bakanlar dedi, ilçelerde belediye meclisi üyelikleri için yarışıyor.
Kimmiş onlar demeye kalmadı, isimleri duyunca şaştım kaldım! Gazeteci olarak Anavatan'ı, Sosyal Demokrat Halkçı Parti'yi yani SHP'yi izlerken tanımıştık onları, Türkiye'nin de bildiği isimler... Biri SHP'den Onur Kumbaracıoğlu...
Belediye
meclis üyesi olarak Beşiktaş'tan birinci sıradan yarışa giriyormuş Onur bey. SHP'den Hatay Milletvekili seçilen Kumbaracıbaşı, 1991-93 yıllarında 7'nci Demirel Hükümeti'nde de Bayındırlık ve İskan Bakanı olarak görev almıştı. Dizginlerin Sarıgül'e teslim edildiği İstanbul'da, Beşiktaş Belediye Meclisi üyeliği için çok uğraştığını sanmıyorum!
***
Öteki Bakan da Yılmaz Karakoyunlu... O da Urla'da 1 numaraymış. Sayın Bakan bundan sonra Urla Belediye Meclisi üyesi olarak siyasi hayatını sürdürecek. Yılmaz Bey'in siyasi kişiliğinden önce "filozof, gazeteci- yazar, ekonomist" olduğunu mu söylesem yoksa "Salkım Hanım'ın Taneleri" filmini hatırlayarak sinemacı mı desem bilemiyorum!
En bilinen tarafı kastelli olarak bilinen ünlü banker Cevher Özden'in genel koordinatörü oluşu. Karakoyunlu'nun 2000'li yıllarda AK Parti'den hemen önce "üçlü koalisyon" olarak siyasi tarihe geçen 5. Ecevit Hükümeti'nde ANAP kontenjanından Devlet Bakanı olarak kabinede yer almış olduğunu bilmem hatırlayan var mı?
***
Aynı dönem siyasetçileri olmalarından mıdır nedir, Demirel'in özelliği hepsinde var. Görüldüğü üzere dört kere gidiyor, beşinci kez tekrar gelebiliyorlar. Teşbihte hata olmasın kertenkele kuyruğu gibi, kopsalar bile hemen yenileniyorlar. Karakoyunlu, İstanbul 1936 doğumlu, yani 78 yaşında... Onur Kumbaracıbaşı da 1939 Ankara doğumlu… O da 75'ini geçti.
Hani Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin grup toplantısında kürsüyü yumrukladığı gün, "gençlere yer açmak gerektiği, onlara bir fırsat vereceği, buna kimsenin mani olamayacağı" yönündeki sözlerini hatırladım birden! Atatürk'ün partisi eskilerle mi yenileniyor; "Bu mu YENİ CHP"?! diye sorası geliyor insanın.

gazete

12 Şubat 2014 Çarşamba

Metro medeniyettir

Ahmet TEZCAN

Metro medeniyettir

13.2.2014

ELEKTRİK, ulaşım, erişim uzun süre insanoğlunun en önemli meselesi olmaya devam edecek. Bugün sadece filmlerde seyrettiğimiz IŞINLANMA olayı yani maddenin burada çözülüp başka yerde birleştirilmesi olayı gerçekleşene kadar bu böyle…
Elektrik için enerjiye ihtiyaç var; bunun için de petrol, su ve rüzgara... Milyarların bedel ödediği savaşların temel sebebi enerji… Hele bizim gibi petrol mahallesine komşu topraklarda oturuyorsanız ve dünyanın enerji ihtiyacının yüzde 65'i o topraklardan karşılanıyorsa savaş kapınızdan eksik olmaz.
***
Ankara-Sincan metro hattı sevincimi paylaşmak istedim bugün. Söze de enerjiden, ulaşımdan, erişimden girdim...
Çünkü uygarlık erişmek ve ulaşmaktır.
Sosyal, ekonomik, kültürel manada ve DEĞER anlamında bu böyledir.
Bu imkanı eşit olarak insanınıza sunmak durumundasınız.
Çağın gereği bu... Millet olarak erişmenin ve ulaşmanın değerini ilk bilenlerdeniz.
***
Derler ki dünyada İLK METRO, Londra ile Buckinghamshire arasında 1863'te yapılmıştır.
Hayır, metroyu ilk düşünen ve planlayan Osmanlıdır ama inşası bugünkü gibi iç ve dış müdahalelerle geciktirilmiştir.
Yoksa bizim TÜNEL olarak bildiğimiz Sultan Abdülaziz'in YAPİŞLET-
DEVRET
modeliyle yaptırdığı Galata-Karaköy arasındaki toplu taşıma sistemi dünyanın ilk metro hattı olacaktı.
Nitekim Sultan Aziz'in iki bileğinden kesilerek öldürülmüş olması, dönemini anlatmak bakımından ibretliktir. Sultan II. Abdülhamid'in dedesi, Osmanlı'nın 32'nci hükümdarı, Mevlevi, Hattat, Pehlivan, Bestekar Hükümdar Sultan Abdülaziz'i bugünkü nesle anlatmak gibi bir görevimiz var. Eğrisiyle doğrusuyla dünümüzü, kökümüzü bilmek durumundayız. Aksi halde bugünü anlamada zorlanırız.
Batıkent-Sincan metrosu, "şeref seferi"ni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İspanya Başbakanı Mariano Rajoy ve çok sayıda bakanın katımıyla dün gerçekleştirdi.
Hayırlı olsun diyoruz ve tüm yönlerde devamının gelmesini diliyoruz.

gazete

5 Şubat 2014 Çarşamba

Çankaya ses verdi

Ahmet TEZCAN

Çankaya ses verdi

6.2.2014

Sokaklar sanki bu pazar sandığa gidiyormuşuz gibi hareketli, adı kesinleşen adaylar hızla propaganda çalışmalarına başlıyorlar. Biz Çankaya'dan manzara tanımına başlamıştık ki hemen yansımalarını gördük. İlk ses AK Parti Adayı Barış Aydın'dan geldi. AK Parti'nin Çankaya Adayı gerçekten kuvvetli bir portre.. Bence Barış Aydın AK Parti'nin bugüne kadar Çankaya'da gösterdiği en mümeyyiz isim. Kendini iyi anlatır ve de en önemlisi Çankaya'da akıl galip gelirse Başkent'in bu en büyük ilçesi İLK KEZ iktidarla paralel bir irade ortaya koyabilir. Bunun ne anlama geldiği malum..

***
Barış Aydın, 1975 Ankara doğumlu. ABD'de Preston Üniversitesi'nde "İş Yönetimi" eğitimi aldıktan sonra iş hayatına atılmış. Yatırım Projeleri, inşaat ve medya sektöründe yer almış. Pek çok sosyal sorumluluk projesinde aktif rol alan Barış Aydın'ın, eğitimden spora, sanattan modaya pek çok etkinliğe destek verdiğini görüyoruz. Türkiye Genç İş Adamları (TÜGİAD) ve Ankara Sanayici ve İş Adamları Dernekleri'nin başkanı olan Aydın, evli ve iki çocuk babası...

***
Barış Aydın'ın evi de işyeri de Çankaya'da... Çankaya'nın çok çok gerilerde kaldığını söylüyor Aydın ve çok iddialı... Vizyon projelerle Başkent'in bu en önemli ilçesini uyum içinde geleceğe taşımak istiyor. Genç ve başarılı bir iş yöneticisi olarak o bunu söylerken Çankaya bu defa ne karar verir, yoksa şimdiye kadar olduğu gibi "Kim ne derse desin ben bildiğimi okurum" saplantısını sürdürerek ideolojiye teslim mi olur göreceğiz. 30 Mart'a daha zaman var, halkın kararına da saygımız...

***
"CHP'de manzara" başlığıyla yazdıklarımız da çok yankılandı. "CHP'de Ankara için bir kurul oluşturulup başına da Bülent Kuşoğlu getirilince ip koptu" demiştim. Adı bizde saklı bir PM üyesinin Genel Merkez'de oda oda herkese anlattığı şeylerdi söylediklerimiz. Ne deniyordu? "CHP İl Başkanı Zeki Alçın istifasını verdi ama Kılıçdaroğlu kabul etmedi." Aynı şeyi Çankaya İlçe Başkanı Mehmet Perçin için de söylendi; "Bu iki başkan ya görevden alınır ya da istifayı basarlar" dendi. Genel Merkezde herkesin söylediği, konuştuğu şeylerdi yazıya döktüğümüz. Önce Perçin Başkan aradı, dedi ki; "Ne Mansur Bey'den ne de Kuşoğlu'ndan bir rahatsızlığım yok. Üstelik partimi cesaretlendirici oldum ve tabanla temaslarımızda olumlu rol üslendim." Pekala... Ardından İl Başkanı Alçın'dan yazılı bir açıklama geldi: "Uyumlu şekilde çalışmalara başlanmıştır. İl örgütünde olumlu karşılanan ve sahiplenen Büyükşehir Adayımız Mansur Yavaş ile birlikte ilçe ziyaretlerindeyiz. Ben de görevimin başındayım, hiçbir zaman da istifa etmedim. Son derece saygıyla gereğini yapmaktayız." Biz de gereğini yapıyor, başarı dileklerimizle açıklamalara yer verirken bir kenara not düşmeyi de ihmal etmiyoruz.

gazete