30 Ocak 2013 Çarşamba

İş dünyası ve sanat

Ahmet TEZCAN

İş dünyası ve sanat

31.1.2013

Özel sektörün sanat faaliyetlerine destek olmasına ziyadesiyle memnun oluyorum.
Borusan'ın patronu Asım Kocabıyık'ın vefatında bunları yazacaktım ama fırsat olmadı.
Kocabıyık özellikle müzik alanında sanata büyük katkısı olan işadamıdır. Yalın Kocabıyık mı, iş dünyasının büyük grupları bunu hep yapıyor.Koç'un, Sabancı'nın, Eczacıbaşı'nın ve daha birçok büyük grubun sanat alanındaki faaliyetleri bilinir.
Esas işlerinin yanında özel hobi olarak başlatıp destek verdikleri yahut sponsor oldukları birçok sanat dalı bu işadamlarımızın himayesinde gelişme kaydetmiştir.
***
Başkent'te de sanat faaliyetlerine destek veren şirketleri biliyorum.
Peker İnşaat bunların başında geliyor. Erhan Peker'in resme olan tutkusu sanat çevrelerince bilinir. Çalışma odası bile resim galerisi gibidir.
Türk ressamlarına ait 100'den fazla seçkin eser Erhan Bey'in ofisini süslemektedir.
Peker Sanat da Erhan Peker'in resme olan aşkından doğmuştur.
Bu sezon Peker Sanat Galerisi'ndeki sergilerin sayısı dört mü beş mi oldu sayamadım.
Masamda bulduğum Peker Sanat'ın son davetiyesi Ressam Engin İnan'ın sergisine ait. O bir ressam aslında ama bu defa heykellerini sergileyecek, 7 Şubat'ta Peker Sanat Galerisi'nde.
***
Arete Sanat'ın Bedri Rahmi ve İbrahim Balaban sergileri de bu cümleden sözünü etmeye değer.
Son söz olarak demek istiyorum ki ne olur sanki bunların sayısı artsa, yalnız resme değil müzik alanında veya yok olmaya yüz tutmuş sanat dalları işadamlarımızın destek ve katkılarını beklemektedir.

gazete

23 Ocak 2013 Çarşamba

Kafama takılan şeyler

Ahmet TEZCAN

Kafama takılan şeyler

24.1.2013

Benim yıllardır kafama pek çok şey vardır Başkent'te, hiç akıl erdiremem.. Bugün yalnız ikisini dile getirmek istiyorum. Birincisi Diyanet'in hac organizasyonudur.. Çok demişimdir; hocalarımızı paradan uzak tutun, paraya değen el kirlenir, bu işi profesyonel turizm acentelerine bırakın, ama siz de kılı kırk yararcasına denetleyin diye..
Bir türlü anlatamadım.
Sırf para tadı değildir bu işi Diyanet'in elinde tutma ısrarı, belki benim bilmediğim başka durumlar vardır, kim bilir?!..
Tamamen iyi niyetle düşünüyordum.
Yoksa benim turizm acentem filan yok..
Diyordum ki.. Diyanet, Hac konusunun sadece ibadet boyutuyla ilgilensin.
Hacılarımıza mübarek topraklardan gelince "Nasıldı?" diye soruyoruz, kahir ekseriyet nerede kaldığını, ne yiyip içtiğini anlatıyor bize, ibadet kısmına dair pek bir şey duymuyoruz. Daha demem..
***

Akıl erdiremediğim ikinci konu da oda, borsa ve esnaf kuruluşları ile ilgili.
Bilir misiniz bu saydığım meslek kuruluşlarındaki otomobillerin hepsi siyah plakalıdır. Yani TOBB, TESK gibi kuruluşlar meslek örgütü olmakla birlikte aslında SİVİL TOPLUM kuruluşlarıdır.
Yani kısaca STK..
Peki, öyleyse bu kuruluşların temsilcileri niçin resmi plakalı araçlara binerler?

***
Üç soru işaretiyle bunu bu kuruluşların temsilcilerine sormak istiyorum.. Neden siyah resmi plaka??? Bu kuruluşlarla ilgili bir başka önemli husus da bu kuruluşlara personel alımıdır. Oda, borsa, sendika ve TESK gibi esnaf kuruluşlarına personel alımı hangi usulle yapılmaktadır? Bunların cevabını gerçekten merak ediyor ve önemli buluyorum.
Cevap alamazsam da takipçisi olmaya devam edeceğim.

gazete

16 Ocak 2013 Çarşamba

Oda Borsa seçimleri

Ahmet TEZCAN

Oda Borsa seçimleri

17.1.2013

Seçimler dolayısıyla Oda ve Borsalar'da heyecan dorukta.
Kulisler, ziyaretler, tembihler, üstü örtülü tehditler, vaatler seçimler yaklaştıkça havalarda uçuşur şimdi kim bilir?!
Vaktiyle buralarda makam mevki tutanlar hiç bırakmak niyetinde değiller. Dışarıda kalanlar da bir şekilde oda ve borsalarda görev alabilmek için yoğun çaba sarf ediyorlar.
Sinan Aygün mebus olmasaydı ATO'yu bırakır mıydı? Dolayısıyla Salih Bezci de ATO Başkanlığını rüyasında görürdü.

***

Bu hep böyle olmuştur. Bu, Demirel Türkiye'sinin geleneğidir.
Adamlarını seçtirip buralara oturtacaksın sonra da oluşturduğun bu gücü istediğin yerde kullanacaksın.
Bu bir tespit, bundan Hisarcıklıoğlu da böyle yapıyor anlamı çıkmasın.
Fakat yanlışı da söylemeliyim.
Sorarım İTO'nun F1 pistiyle ne münasebeti var? Lokantacılık, otelcilik yapmak, üniversite açmak oda ve borsaların görevleri arasında mı?
***

Anayasa Mahkemesi ekmeklerine yağ sürdü. Şimdi oda ve borsalarda bir şekilde yer tutmuş olanlar kıyamete kadar bu görevde kalmanın yollarını bulurlar. Bunun için hem paraları var hem etkileri. Rona Yırcalı 30 yıldır bu işin içinde, şimdi 30 yıl daha devam etmek için çabalıyor.
Hisarcıklıoğlu diyor ki; "Anayasa Mahkemesi Türkiye'nin yüksek mahkemesi sıfatıyla konuyu inceleyerek Anayasa'ya göre değerlendirme yaptığını ve bir karara vardı"
Evet, Yüksek Mahkeme değerlendirmesini Anayasa'ya göre yaptı ama MİLLET ADINA karar verdi.
Peki, millete sorun bakalım, Anayasa Mahkemesi ile aynı görüşte mi?

***
Son bir not; Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a Şinasi Sahnesi'ndeki Dolores Claiborne adlı oyunun da (18+) lık olduğunu şikayet etmiştim, DT Genel Müdürü Lemi Bilgin aradı sağ olsun sahne hassasiyetlerini anlattı, tiyatroya da davet etti, kaydedeyim istedim.

gazete

9 Ocak 2013 Çarşamba

İğrençlik sahnede!

Ahmet TEZCAN

İğrençlik sahnede!

10.1.2013

"Bu filmi görmeyin, iğrenç! Bu kadar yüz kızartıcı diyaloğu hayatımda duymadım. Bu sanat değil." Bu sözler Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a ait, bakanın bu sert tepkisi ünlü oyuncu Brad Pitt'in başrolünde oynadığı "Kibarca Öldürmek" filmineydi.
Geçen hafta hayli konuşulan bu sözleri duymasaydım ben de bunları yazmayacaktım.

***

Bu defa konu sinema filmi değil, bir tiyatro oyunu. Stephan King'in yazdığı "Dolores Claiborne", aynı adla sahneye konulmuş ve 15 Aralık'tan bu yana da Ankara Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından oynanıyor.
Şinasi Sahnesi'ndeki oyun, hafta sonu Zonguldak, ardından Denizli'de sahnelenecek. (Maden ocağında ölen 8 işçinin yası sürerken Zonguldak'ta tam zamanıydı(!) diyesi geliyor insanın.)
***
Yazarın adı daha çok korku ve gerilim filmleriyle anıldığı için benim pek tarzım değil. İnsan korku filmine neden gider anlayamam. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın, "Bu filmi görmeyin. Filmden çıkmayı bile düşündüm. İğrenç, iğrenç! Bu kadar yüz kızartıcı diyaloğu hayatımda duymadım. Film 13+ ama ben 'Ya 18+ olmalı ya da kaldırılmalı.
Böyle bir filme destek olamam. İnsan eşiyle film seyrederken rahatsız olabilir mi? Ben oldum. Bu sanat değil" diye devam eden sözleri beni cesaretlendirdi. Peki, bu tiyatro oyununu seyrettiniz mi sayın Bakan?

***

Bahse konu oyun "Dolores Claiborne" Aynen bakanın söylediği gibi bu da tiyatro sahnesindeki "18+" lık.. Bu değerlendirme bana ait değil, zira ben bu tiyatro oyununu seyretmiş değilim. Tepkiyi arkadaşlarımdan naklen aktarıyorum, hem de eli kalem tutan arkadaşlar… Bir süredir oyundaki "Bazen bir kadının kaltak olmaktan başka silahı kalmaz" gibi repliklerle ilgili serzenişlerini dinliyorum… Sahnedeki iğrençlikler ne olacak? diye de sormadan edemiyorum.

gazete

2 Ocak 2013 Çarşamba

Kum saati hayatlar

Ahmet TEZCAN

Kum saati hayatlar

3.1.2013

Hayat kum saati gibi gerçekten... Üst hazne boşalırken alttaki hazne doldurulmuş oluyor.
Neyi doldurup nereye boşaltıyoruz, bu üzerinde düşünmeye değer bir durum.
Yıllar geçip gidiyor, bize biçilen ömrü şöyle veya böyle tüketiyoruz.
Buna sevinmek mi yoksa üzülmek mi gerekir?
Yılbaşı gecesi Kızılay Meydanı'nda hop hop hoplaşanlar neye seviniyor, neyi kutluyorlar?
Bana sorarsanız umutlarını beklentilerini kutladılar peşin peşin...
***

Şairler, yazarlar, bestekarlardan bu meseleye kafa yoranlar çok. Üstad Münir Nurettin'i hatırlıyoruz birden "Bu yılda böyle geçti, şirin sözlü sevgilim" diye başlayan kürdili hicazkâr şarkısıyla... "Hayal içinde geçti o tatlı günlerimiz/ Geçen yılı yad edip üzülme ey sevgili/ Şevke, ümide doğru kanatlı günlerimiz" diye devam ediyor... Sonunda uzunca bir "ahh" çekip "Hayal içinde geçti şu tatlı günlerimiz" nakaratıyla bitiriyor şarkıyı ünlü bestekar.
Hüznü böyle güzelce anlatmak ancak şarkılarla mümkün...
Zaman mazi olmuş, tekrarı imkansız güzellikler yaşanmışsa yıllar şarkı olur dudaklarda, mırıldanılır o kadar.
Gelecekten her zaman umutlu olmak kolay olmamakla beraber, hepten umutsuz olmak da doğru değil.
***

İşte bugün kısacık ömrün tazecik iki sayfasını çevirmiş olduk bile. Ne yapmalı, bir gülümseyişle uykuya devam ederek o rüyayı tekrar görmek mümkün mü?
Kum saati işte...
İçine doldurulan hüzünlerimiz, sevinçlerimiz, umutlarımızla yeniden çevirmek gerekiyor tekrar akması için. Kum saatiyle altüst edip durduğumuz da aslında hayatımızdır. Değişmez olan ise hep aşağıya doğru akışı... Çevireni veda edene dek, bu dönüş ve döndürülüş bir o aşağı bir yukarı ömür boyu devam edecek.
Zamanı anlamlı ya da anlamsız kılan yaşadıklarımızdır diyelim yeni yılın yeni mutluluklara yüklü olmasını dileyelim.

gazete