31 Ekim 2012 Çarşamba

Eski evler yenileniyor ya gönüller?!..

Gel de yazma

Eski evler yenileniyor ya gönüller ?!..



Birçok yerde eski Türk evleri restore ediliyor.
Sıvası dökülmüş yıkık dökük eski evler, bir bakıyorsunuz boyalanmış cilalanmış
ve aslına uygun olarak yenilenmiş..
En yakın en güzel örneklerini Ankara’da Altındağ’da görebilirsiniz. Başkan
Veysel Tiryaki ilçedeki pek çok eski evi bu şekilde dönüştürdü.
Yalnızca Ankara’da değil birçok şehirde gördüm bu çalışmayı.
Dış duvarları yüksek, cumbalı, iç avlulu, mabeyinli o evlerde doğup büyümüş biri
olarak benim çok hoşuma gidiyor bu dönüştürme işlemi..

****

Eski evlerin cumbası binanın çıkıntısıdır, pencereleri iki yandan yukarı doğru
sürgülü olarak açılır, sedirde sırtınızı sokağa verip fesleğen saksısının arkasından
gelen geçeni seyredersiniz.
Niçin fesleğen saksısı, onun da esprisi var kendine göre.
Bir kere eski gelenektir.. Her evde mevsimi gelince fesleğen başta olmak üzere
teneke kutulara bolca çiçek ekilirdi. Fesleğenin güzel kokusu fena kokulara perde
olduğu gibi bazı haşarata da manidir. Fesleğenin seyir penceresi önüne konulması
ise yalnızca kokuya yakın olmak değil, oturana da perdedir. Dolayısıyla konu-
komşuya “akşama kadar pencerede” dedirtmemek gerekir. Ayrıca mahallenin
gelin ve damat adayı gençleri fesleğen ardından çaktırmadan gözlenir.
Bahçedeki musluğun önü tuğlayla çevrilip, betonla sıvanarak küçücük bir havuz
oluşturulur, kenarına da bu çiçekler dizilirdi.
Bu küçük havuz da çok önemlidir. Bahçeye ekilen domates, biber gibi sebzeler,
bu havuzcukta toplanan suyla sulanır, böylelikle kullanma suyu değerlendirilirdi.
Eskinin insanı ekmeğin suyun dirhemini boşa harcamazdı.

****

Velhasıl TOKİ’nin görkemli sitelerine değişilmez o eski evlerin çoğu artık birer
ticari mekan, içinde ne babanne çığlığı ne çocuk sesleri duyabilirsiniz. Yalnızca
görüntüleriyle teselli buluyoruz.
Eskiden herkesin evi ayrıydı ama gönülleri birdi. Şimdi aynı sitelerde
oturduğumuz halde gönül beraberliği içinde olduğumuzu söylemek çok zor.
Birbirimizi hiç tanımıyor, tanımak da istemiyoruz.


24 Ekim 2012 Çarşamba

Hayırlı bayramlar




Bu vesileyle bayramınızı kutluyor, kurbanınızla birlikte dualarınızın kabulünü diliyorum.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Anneme Şifa dileğiyle


                                                            Ahmet Tezcan / Gel de yazma
Bir haftadır bir hastane odasında 80 yıllık yorgun bir bedenin ağrısını acısını dindirmeye, dinlendirmeye  çabalıyoruz.
Doktorlar, hemsireler, hastabakicilar..
Uzaktan yakından dostlar, çocuklar, torunlar hepimiz bu son aile büyüğümüz için seferberiz.
Dualar ediyor, şifa dileğinde bulunuyoruz.
Annem, artık 40 kg kadar kalmış olsa bile bu yorgun bedeni kaldırmaya  takât bulamıyor.
Genç bedenlerden bulduğumuz beş torba taze kanla belki bir nebze toparlandı. (Burada onlara mutlaka teşekkür etmeliyim. Melike Güler'e, Seda'ya, Mustafa Büyükbayram ve Hurşit Komşuoğlu ile Ulaş'a ve Sadettin Çiçek'e bilhassa teşekkür ederim. Çoğu Selçuk Ünivesiteli gençler, bir anonsla imdadımıza koştular..)
                                                   ****
Nabız, solunum, tansiyon değerlerini gösteren monitör ve serum
kabloları..
Elinde, kolunda damar girişleri ve boynunda kateterlerle annem başka bir varlığa dönüşüyor sanki..
Sabahlara kadar uyku yok, sağına soluna çevirmede zorlanıyoruz, damarları bulunamıyor, her yani delik deşik, iğneden yer yer morarmış kolları iki yanda tebabete ve Allah'a açık.
Sağlığı yeniden kazanmak her yerde bu kadar zor ve ızdıraplı mı ?   
Onun acısını bedenimde hissedemesem de ızdırabını taa içimde duyuyor, gözyaşlarıma mani olamıyorum.
Bazen gözünü aralayıp fısıldıyor, biliyorum, boğazı dudakları kurudu, bir yudum  su veriyorum yahut  bir iki üzüm tanesi sıkıyorum ağzına o kadar.
                                                    ****
Bu kadar mı yorumuştun anne, seni yoran işler miydi yoksa bizler miydik?
Oysa 60 yıl önce bana hamileyken mahallenin en güzel geliniymişsin. Upuzun boyunla komşu kadınların sana "Konyalı gelin" lakabı taktıklarını, hayran kaldıklarını duymuştum..
80 yılın sonunda 6 çocuğuyla artık annem çok yorgun, hasta, ihtiyar bir anne o..
Yalnız "anne" değil, 15 torunun "büyükanne"si ve bir ömre bedel torun çocuğu üç "canavar" ın da "büyük büyük anne"si..
Geçen hafta hastanede yazmaya fırsat bulamamıştım, yedi yıldır bu sütun belki ilk kez boş kaldı. Bu defa bir fırsat Annemin başucunda sabahı beklerken duygularımı yazdım, sütun boş kalsın istemedim.
Tedavi sürüyor, annem ve tüm hastalar için Allah'tan şifa, dostlardan dua bekliyoruz.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Kocatepe ve engeller

Kocatepe ve engeller

Ahmet Tezcan/Gel de yazma
Kocatepe Camii ve engelliler konusu daha önce de bu köşede yer aldı.
1 Milyon liraya (eski parayla 1 trilyona) asansör yaptırdılar kullanmıyorlar
demiştim. Engelli vatandaşımızın Kocatepe’ye ulaşamadıklarını dile getirmiştim.
Camiler ve Engelliler Haftası dolayısıyla nihayet asansörün faaliyete geçtiğini
gördüm.
Lakin yine bir engel daha çıktı, Kocatepe’de engeller bir türlü bitmiyor.
Bu defa da caminin mimarı “benden onay alınmadı” diyerek asansöre karşı
çıkıyormuş.

***

Asansör yapmak için caminin neden üç kat delindiğini de sormuş Mimar, ibadet
mahalline tek kat bir asansörle ulaşılabileceğini söylüyormuş..
Mimar haksız değil, ama tam olarak haklı da değil.
Caminin mimarı Hüseyin Tayla, şu anda 90 yaşına ulaşmış tecrübeli bir usta.
Fakat, Büyük Usta hanımları unutuyor. Özellikle Cuma namazında erkekler ilk iki
katı doldurunca kadınlar 3. kata çıkacak yol bulamıyorlar. Şimdi asansörü
kullanarak en üst kata çıkabilecekler.
Asansör yalnızca engelliler düşünülerek kurulmamış olmalı.

***
Kocatepe, herhangi bir cami değildir..
Başkent’in “ulucamii” niteliğindeki bu muhteşem mabedin cemaati ve ziyaretçisi
mahalle sakinlerinden ibaret de değil..
Yerli yabancı, İran’dan Bosna’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya Başkent’e yolu düşen
misafirler Kocatepe’ye uğramadan geçmiyorlar.
Bugün caminin konferans salonunda “Camiler ve Engelliler” paneli var, saat
14.00’te.. İlgili Bakan Sayın Bekir Bozdağ da katılacaktır umarım.
Çok değerli bilim adamları İslam’ın ve Peygamberimizin engellilere bakışını,
sosyal hayatla ilişkilerini, din hizmetinden yararlanmaları için alınan tedbirleri
anlatacaklar.

***
Bence Kocatepe’den başlamalılar anlatmaya..
Minarelerdeki hoparlörlerin neden çalışmadığı, binden fazla camiden yankılanan
Kocatepe ezanını komşuların neden duymadığı, saçaklara konulan 16 hoparlörle
yan apartmanların sarsılması yüzünden yaşanan tartışmalar, yerin 20 metre
derinindeki tuvaletlerin “korku tüneli” ne dönüştüğü gibi her şey dile gelmeli.

***

Kocatepe, ENGEL konusunda çok iyi bir örnektir. En büyük engel de, camiyi
yöneten iradedir.
Yani Diyanet Vakfı..
Vakıf, Kocatepe’nin yönetiminde başarılı olamamıştır. Bu bilindiği için Başkan yeni
bir genel müdür atamış, Çankaya Müftüsü de yeni, dileriz birlikte başarırlar.
Burada çok iş var yapılacak.
Çankaya ve Ankara Müftüleri vakit namazını bazen bir adım ötelerindeki
Kocatepe’de cemaatle eda etseler bunlar şimdiye hallolurdu.