Bayramınızı kutlarken Tayland’daki bir anımı paylaşmak istedim bugün.
Birkaç yıl önceydi iletişimle, işimizle ilgili bir geziydi, Bangkok’da bazı
meslektaşlar ve Dışişleri’nin Türkiye ile ilgili bürokratlarıyla görüşmüştük.
Tayland bizden çok farklı bir yer, dili, kültürü, alfabesi bize hiç benzemez,
(a)yı (b)yi seçemezsiniz Tai alfabesinde. İnançları da farklı, Budizm’e inanmış
insanlar, ayakta, oturan, yatan Buda heykelleri önünde her an tazimdeler.
Bizden farklı demek her zaman bize yabancı anlamına gelmiyor.
Tayland da öyle, dolayısıyla sorun teşkil etmiyor. Ancak iklimi çok farklı, her gün
yağmur, her gün ıslak, şemsiyesiz dolaşılmaz bu ülkede.
Anlayacağınız hem nemli hem önemli bir memleket Tayland..
****
Fakat asıl önemlisi mutfak..
Bizi bir dert sardı ki; koca Bangkok’da ne yer ne içeriz, nasıl karnımızı
doyururuz en çok bunu düşündük?
Süslü gösterişli sofralar kuruluyor, bol soslu bol renkli yemekler önümüze
geliyor ama damak başka, birine bile el süremiyoruz. Palmiye yağında kızartılmış
yılan soslu tırtıl mı, yoksa acı soslu maymun pirzolası mı, ne?! Pilav, pirinç lapası,
tuz bilinmiyor, zeytin peynir de hak getire..
İlk başta ve ilk bakışta yemek en büyük sorun gibi gözüküyor. Fakat öyle
olmadığı, zamanla sorunun mesela deniz ürünleriyle aşılabildiğini görüyorsunuz.
****
Heyet adına bize de söz düştü ama hiçbir yönüyle bize benzemeyen bir
ülkede insanlarla ne konuşacaksınız?
Efendim, diyerek söze girdim bilge bir diplomat edasıyla, iki ülke ilişkilerinin
üçayağı olması gerektiğini, bu sağlanmadan ilişkilerin gerçekçi ve sürdürülebilir
olamayacağını söyledim.
Taylandlı diplomatlarla birlikte heyet arkadaşlarım da dikkatle kulak
kesilmişlerdi, sonra başladım sıralamaya.
İlişkilerin gerçekçi ve sürdürülebilir olmasının birinci ayağı BİLGİ dir,
İkincisi İLGİ dir,
Ve üçüncüsü, bence en önemlisi SEVGİ dir.
Bu üç temel üzerine kurulmayan hiçbir ilişkinin sağlıklı sürdürülmesi
mümkün değildir. Ülkelerimizle ilgili önce sağlam bilgilere sahip olmalıyız, bu
yetmez. Ciddiyet ve samimiyetle birbirimize her alanda ilgi göstermeliyiz ve bunu
severek yapmalıyız. Aksi halde yürümez.
Her şey sevgi ikliminde yeşerir.
İkili ilişkilerin üçüncü bir unsur aracılığıyla yürütülmesi de doğru olmaz.
Üçüncü göz, üçüncü el yabancı olur, beni sana seni bana yanlış anlatıp, yanlı
gösterebilir.
****
Bunların hepsi Mesnevîdendi.. Hz. Mevlâna esas insan ilişkileri için
söylemişti bunları. İnsanların birbirine ilgi ve iltifatını istemiş, sevmeden hiçbir
şey olamayacağını taa 13. asırda vaaz etmişti insanlığa.
Bayramdır diye ben de bir bahane hatırlatmış oldum. Görüşmeden çıkarken
Taylandlı diplomat bana ne dedi biliyor musunuz?
Bu formülü kullanmak için benden izin istedi. Benim değil ki dedim,
Mevlâna’nındır ve insanlığa aittir, kullanabilirsiniz.
Peki, o kim diye sordu bu defa, nasıl anlatırım iki dakikada ayaküstü?
O da bizim Buda’mız deyiverdim usulca.. Yanlış mı söyledim diye hâlâ içim
içimi kemiriyor.
0 yorum:
Yorum Gönder