Gel de yazma
Elime bir kitap geçti, Ankaralıların, Ankara’da yaşayanların tam da
Ramazan’da okuyacakları bir kitap:
“Unutulan Şehir Ankara”
Yazarı Abdülkerim Erdoğan, Ankara sevdalısı bir meslektaşımız..
Kendisi de Ankaralı olan Erdoğan, Ankara’ya ve Türkiye’nin manevi
coğrafyasına kafa yormuş, Vakıflar’da da önemli hizmetleri olmuş bir yazar.
“Ankara Kitapları” başlığıyla yazdığım yazıların birinde bu eserden ve
yazarından bir nebze bahsettiğimi hatırlıyorum.
Erdoğan “doğduğum ve doyduğum şehir” diyerek başlıyor sözlerine,
yalnız bu şehri tanımlarken bu kadarıyla değil, Ankara ile çok şeyi paylaştığını
anlatıyor.
****
Yazar bugünlere gelirken Başkentin tarih içinde yaşadığı süreci duygu dolu
sözlerle dile getirmiş. Haçlıların yağmalarından sultanların taht kavgalarına
göndermeler yaparak bir bakıma Müslüman Oğuz boylarının Ankara’da giriştiği
mücadeleyi ortaya koymuş.
Cumhuriyet kurulurken bütün varlıklarıyla içinde yer alan Ankaralıların
kefen paralarına varıncaya kadar istiklal mücadelesi uğruna
harcadıklarını dile getiren Erdoğan, yönetimde yer alan bazı kişilerin keyfi
uygulamalarına değinmeden de geçmemiş.
Kültür mirasının yağmalandığını, abide şahsiyetlerin merkadlerine bile
saygısızlık yapıldığını ve geçmişe ait değerlerin imha edildiğini dile getiren
Abdülkerim Erdoğan, her biri bir sanat abidesi eserlerin korunmasında vatandaşın
görev üslenmesini istiyor.
****
‘Unutulan Şehir Ankara’ da Seyyid Hüseyin Gazi’den başlayarak; türbeler,
tekkeler, tarihi ve manevi şahsiyetlerle kurdukları eserler, bunlara dair yazılıp
söylenenler “hap” haline getirmiş adeta, yer yer resimlerle de anlatım
güçlendirilmiş.
Ankara Kalesi hakkında pek çok yazı kaleme alınmıştır mesela, ama
Melamî tarikatı şeyhi Hüsamettin Ankaravî’nin kaleye hapsedilme hikâyesini
ben buradan öğrendim.
Şeyh Efendi Haymana Kutluhan’da bir cami inşasını müridleri ve gönüllü
bazı sipahi askerlerle yürütürken İstanbul’a bir haber uçurulur, denir ki;
Şeyh Efendi müridleri ve bir grup askerle birlikte “bir fesada mübaşeret
eylemek üzeredir haberiniz ola..”
Derhal tutuklanır ve Ankara Kalesine hapsedilir.
İlginç olan şu:
Şeyh Efendi mahpus bulunduğu kaledeki görevlilere “Bizi yarın defnedin”
der, ertesi sabah da hücresinde vücudu yıkanmış ve kefeni sarı hurma lifi ile
sarılmış halde defne hazır halde bulunur.
Unutulan Ankara işte böyle menkıbelerle zenginleştirilmiş. Ankara’nın
manevi çehresini anlatıyor bir bakıma.. Ramazan’ın manevi atmosferinde su gibi
gider.
0 yorum:
Yorum Gönder