5 Aralık 2012 Çarşamba

Mesnevi iklimi

Mesnevi iklimi

Ahmet Tezcan/ Gel de yazma
Ankara 5 milyonluk bir kent, hızlı tren bağlantılarıyla Başkentten çevresine,
çevreden başkente akış o ölçekte hızlandı. Konya ve Eskişehir bağlantılarına
yakın gelecekte İzmir’in, İstanbul’un, Sivas’ın dahil olmasıyla gün içindeki trafiğin
nasıl gelişeceğini ömrümüz olursa göreceğiz.
Türklerin son başkentinden ilk başkentine uzanacağım bugün.
Mevsim ne olursa olsun Aralık ayında Konya’da Mevlâna iklimi hüküm
sürer. Kendini o iklimin içinde bulmak isteyenler bugünlerde sevimli bir telaş
içindeler. Şeb-i Arus’a kadar hızlı tren ve otobüsler son başkentten ilk başkente
Mevlâna Muhibleri’ni taşıyacak.
Hz. Mevlâna, yeryüzünde vefatı kutlanan tek insandır, bunu da kendisi
istemiş, ölüm gününü “düğün günü”  ilan etmiştir. Ölüm, sevgiliye kavuşmanın
ilk eşiğidir onun için.

****

Geçenlerde internete düşen bir haber beni çok düşündürdü. Deniyor ki
bundan böyle Şeb-i Arus törenleri İstanbul’da da kutlanacak. Gönül ister ki her
yerde kutlansın ama Mevleviliğin asitanesi Konya’da layıkıyla olsun.
Hz Pîr’in babası, Âlimler Sultanı Muhammed Bahaddin Veled, “Beldelerin
Anası” Belh şehrinden kalkıp 15 vilayet dolaştıktan sonra Konya’yı bulmuştu. Bu
uzun göçün sebebi Moğol istilası ve Harzemşah’tan gönlünün incinmesiydi.
Şeb-i Arus’un İstanbul’a taşınacağı haberi bu yüzden beni düşündürdü; yoksa
dedim ahfadını da biz incitmiş olmayalım?
****

Pazarlama ve seyahat malzemesi olarak yıllarca kullanıldıktan sonra
halıcıların, kilimcilerin elinden kurtarılan Mevlâna İhtifalleri, son yıllarda tasavvuf
konserine, protokol konuşmalarıyla Şebi Arus da siyaset meydanına dönüştü.
Çünkü Mevleviliğin Asitanesinde bu mesele memurlara kalınca, halk da uzaklaştı.
Bu gidişle Mevlâna muhibleri Konya’da Mesnevi iklimini zor bulacaklar.
Nasıl bulsunlar?
Vitrinlerdeki Çin malı müzikli semazenlerde bile artık ney sesinin yerini
“Haniya da benim elli dirhem pırasam” havası almış. Bunu ben gördüm ama
belediyeler görmüyor, çünkü başkanlar afişlerden, bilbordlardan aşağı inmiyor.
Kim bilir diyorum belki de gücenikliğe bunlar yol açmış olabilir? Biz de bu
vesileyle Ahmet Davutoğlu hocama bunu böylece iletmiş olalım. Onun her işi
bırakıp bu işlerle uğraşmasını beklemiyoruz ama bilmesinde fayda var. Ayrıca
sözü ve değerlendirmeleri de benim için büyük önem taşır.
Üzerimize düşeni yapmazsak “elli dirhem pırasam” havasının “Üç mum
yakıp Konyalıyı arasam..” şeklindeki devamını Merhum Karakoç’un “ha
Hasan’a ha sana” deyişiyle bize hatırlatırlar unutmayalım.

0 yorum:

Yorum Gönder